Afyonkarahisar'ın Emirdağ ilçesi Ağılcık köyünde oturan Türkçe öğretmeni Saadet H., geçen nisan ayında Gaziantep 23 Nisan Mahallesi'ndeki Beykent İmam Hatip Ortaokulu'na atandı. Mayıs ayında stajyer öğretmen olarak göreve başlayan Saadet H., ailesine, okul müdürü ve yardımcısının sürekli kendisine baskı yaptığını iddia etti.
Yakın arkadaşlarına da bu durumdan söz eden Saadet H., okul müdürü ve yardımcısını sık sık kendisine ve diğer stajyer öğretmenlere, "Memurluk hayatınız pamuk ipliğine bağlı. Sizi bitiririz" diyerek baskı yaptığını söyledi.
Eğitim-Sen, yaşanan olaya ilişkin şu açıklamayı yaptı:
Gaziantep’te sözleşmeli Türkçe öğretmenliği yapan Saadet Harmancı, öğrencilerine veda eden son notunda “Her gün pamuk ipliğine bağlısınız sözünden bıktım usandım” diyerek ne yazık ki yaşamına son verdi.
Bir taraftan, 25 yaşında, mesleğinin baharında bir öğretmeni kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşarken, diğer taraftan “harekete geçilmesi için daha ne kadar acı yaşanacak?” sorusunun havada kalmasının öfkesini taşıyoruz.
Bu ve benzeri her sarsıcı intiharın ardından, “atama bekleyen”, “kadro isteyen”, “baskıdan, tehditlerden uzak biçimde mesleğini hakkıyla yerine getirmeyi arzulayan” öğretmenlerin son notları karşımıza düşüyor. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı ve iktidar sahipleri, inatla ve ısrarla bu ve benzeri durumları “münferit vaka” olarak görmeyi sürdürüyor.
Cilalı projelerle, göstermelik ve süslü laflarla öğretmenleri, eğitim politikaları şekillenirken süreçlere dahil ettiğini söyleyen MEB ise çözüm üretmek yerine, çoğu zaman üzüntü duymakla yetinen bir konuma yerleşiveriyor. Saadet öğretmenin ardından ise Bakan Ziya Selçuk ve MEB, eğitim emekçilerine başsağlığı mesajı dahi yayınlamayarak bu vahim olaya kayıtsız kalabiliyor!
Halbuki öğretmenler sadece ve sadece mesleğini hakkıyla yerine getirebilmek için kadrolu atama istiyor, liyakat talep ediyor ve iş güvencesi bekliyor! Milli Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ise yaşamını yitiren onlarca öğretmen rağmen maliyet-verimlilik analizleri yapıyor, öğretmenlerin taleplerine sırtını dönüyor!
Bizler, eğitim ve bilim emekçileri olarak, dilimizde tüy bitse de bir gerçeği ısrarla söylemeyi sürdürüyoruz.
İşsiz öğretmen sayısını artırmak, yaratacağınız yedek işsizler ordusunu öğretmenleri daha ucuza çalıştırmak için her yere fakülte açtınız. Şimdi sanki bu politikanın sorumlusu öğretmenlermiş gibi hareket edemezsiniz!
Öğretmen açığının yüz binin üzerinde olduğunu açıklayıp, işine devam edip etmeyeceği okul müdürlerinin iki dudağının arasında sıkışan ücretli öğretmenleri istihdam etmekten vazgeçmeyen sizlersiniz!
Ataması yapılmayan öğretmenlere kadro açarken, siyasi hesaplarınız uğruna branş dağılımları yapan, öğretmen açığının yanına dahi yaklaşamayacak atama sayılarını lütuf gibi sunan da sizlersiniz!
“Allah’ın lütfu” olarak gördüğünüz OHAL döneminde kanun hükmünde kararname ile daha önce kaldırırken propagandasını yaptığınız sözleşmeli öğretmenliği yeniden getiren yine sizlersiniz.
Öğretmenlerin talepleri yerine, kol kola girdiğiniz dini vakıf ve derneklerin ihtiyaçlarını karşılamayı görev edinmiş olan da sizlersiniz!
Bizler ise aynı işi yapmamıza rağmen ücretli, sözleşmeli, kadrolu diye ayrıştırdığınız, farklı haklar ve ücretler verdiğiniz öğretmenleriz. Bizler, atama beklerken yaşama tutunamayan, gencecik yaşamında umutsuz bırakılan öğretmenleriz.
Sözün özü, bizler etrafımıza ördüğünüz bu ağları yırtıp atmak isteyen, emeğimizin karşılığını, haklarımızın iyileştirilmesini isteyen eğitim ve bilim emekçileriyiz. İşte bu nedenle her bir öğretmenimizin acısı içimizde büyüyor! Bu nedenle, sağırlaşan kulaklarınıza inat sözümüzü söylemekten geri durmuyoruz!
Eğitim Sen olarak, acımızı ve öfkemizi büyüten bu vahim, sarsıcı olay karşısında, başta Saadet Harmancı öğretmenimizin ailesine, yakınlarına ve tüm eğitim emekçilerine başsağlığı ve sabır diliyoruz. Bir daha böylesi bir acının yaşanmaması için herkesi sorumluluğa ve göreve davet ediyoruz. Bu kapsamda MEB’in derhal harekete geçerek yaşanan bu vahim olayda sorumlulukları olanların tespit edilmesi ve haklarında gerekli işlemlerin yapılması için soruşturma başlatmasını istiyoruz. Ayrıca MEB’in, güvencesiz çalışmanın eğitim çalışanları üzerindeki ve eğitim süreçlerindeki olumsuz sonuçlarını araştıracak bağımsız ve bilimsel bir çalışma başlatmasını, araştırmanın sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmasını talep ediyoruz.