Öğretmenden Mektup Var!

Devletim bana güvenseydi Çok acımasız bir soru bu değil mi? Dünyanın hangi ülkesinde, çalışmak isteyen, üretime, eğitime, Türkiye'nin yarınına alın teriyle katılmak isteyen öğretmenler sınav sınav gezdirilir? Bunu onlarca eğitimciye defalarca sorduk. Aldı

Öğretmen adaylarını sınav merkezleri arasında gezdiren, ürettiği soruları hırsızlara kaptıran, hırsızlar hakkında hiç bir işlem yapamayıp suçu öğretmenlere yükleyen bir bakanlık var.. İşte o bakanlığı bir öğretmen adayının yazdığı mektup bu… Onlarca öğretmenin intiharına, yüzlercesinin bunalımına neden olan KPSS rezaletini temizleyemeyenler için kelimesine bile dokunmadık.

Adım Ertunç GÜLCEHRE, 27  yaşında bir fizik öğretmeniyim. Antalyalıyım. Ne yazık ki halen atanabilmiş değilim. Devletim beni görev verecek kapasitede görmüyor ne yazık ki! Bugün kü bir haber hakkında düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.

 

Bugün gördüğüm haber beni tam anlamıyla şok etti ve bütün gün böyle bir şey nasıl olur diye düşünmekten hiçbir iş yapamadım. Habere göre MEB 40 bin yabancı İngilizce öğretmeni istihdam edecekmiş ve bu öğretmenlerin hangi ülkeden geleceği ayrı bir soru işaretidir. Bir de bu gelecek öğretmenler ne kadar maaş alacaklar? Şu an öğretmenlerimizin aldığı maaş karşılığı kim yurt dışından başka bir ülkeye çalışmaya gider. O zaman maaşları fazla olacaksa bizim öğretmenlerimizde o maaşı hak etmiyor mu acaba?

Bu iş kaba tabiriyle yurt dışından angus eti ithal etmemize benzetilebilir. MEB böyle bir karar almakla bizim defalarca söylediğimiz ama kendisinin kabul etmediği gerçeği kabul etmiştir artık: Milli eğitim sistemimiz köklü bir inkılaba ihtiyaç duymaktadır. Yoksa durumu kötü olan devletimiz daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacaktır.

Şimdi MEB bu kararıyla üç olasılığı kabul etmiştir:

1)Arkadaş biz eğitim fakültelerimizde (nitelikli) öğretmen yetiştiremiyoruz. Yetiştirmek içinde uğraşmadığımız gibi var olan kurumlarımızı düzeltmek gibi gayretimiz de hiç olmadı. Aksine daha çok eğitim fakültesi açıyoruz; ama biz ne yaparsak yapalım olmuyor, bu millet bir türlü İngilizce öğrenemiyor. O yüzden bu işi ecnebilere bırakmaya karar verdik. Onlar bizden daha iyi bizi tanıyor ve eğitim sistemimizi biliyor. Biz kim eğitmek kim!

 2)Bizim eğitim fakültelerimizin büyük bir çoğunluğunun üst düzey öğretmen eğitimi verdiğini kabul edelim. Bu durumda nasıl oluyorda İngilizce öğrenemiyorlar? O zaman biz netelikli öğretmenlerimizi okullarımızda çalıştıramıyoruz; ama olur mu KPSS ne güne var? Hani bu sınav nitelikli öğretmenleri seçiyordu. Demek ki seçemiyor ki (Bana göre kopya skandalı ile artık işlevini kaybetmiş bir uygulamadır.) okullara niteliksiz öğretmenlerimizi gönderdik ve göndermeye devam ediyoruz. Bu yüzden çocuklarımız İngilizce öğrenemiyor.

3)Bu olasılık en vahim ve en tehlikeli olanıdır!! Gene, eğitim fakültelerimizin büyük çoğunluğu çok iyi bir eğitim veriyor ve çok başarılı öğretmenlerimizi yetiştirdiğimizi varsayalım. Bu başarılı öğretmenlerimiz de üst düzey yordamaya sahip(!) KPSS ile okullarda çalışmayı hak etmiş olsunlar. O zaman niye İngilizce öğrenemiyorlar? Aklınıza öğrenciler gelmesin; çünkü hepsi çok zeki ve azimli. O zaman eğitim programımız hiçbir işe yaramıyor demektir. Biz eğitim programımızda ne yaptık? Bir zamanlar medreselerde olduğu gibi fen bilimlerinin ders saatlerini azalttık.

Ne gerek var fen okur-yazarına? Nasıl olsa teknoloji ve bilimide ithal ediyoruz. Teknik liselerde bile fen derslerinin saatleri yok denecek kadar az. Fen derslerinin yerine daha çok sözel ders koyduk. Yakında tüm okullarda Arapçayı bile yabancı dil olarak okutabiliriz. Olmaz demeyin olabilir. Şimdi iyi de ne ilgisi var diyebilirsiniz fen derslerinin saatlerinin azaltılmasıyla İngilizce arasında. Açıklayayım. Öğrenci veya genel olarak insanoğlu işine yarayacak bilgiyi araştırır, öğrenir ve kullanır. İşine yaramayacak bilgiyi ise öğrenmez ve dolayısıyla kullanmaz. Siz öğrencileri fen okur-yazarı olarak yetiştirirseniz bu çocuklar bilimin hayatın vazgeçilmezi olduğunu anlayıp işe yarar yeni bilgiler öğrenmek isteyecekler. Ülkemizdeki bilimsel yayınlarla yetinmeyip dünya ülkelerindeki gelişmeleri takip etmek, bilimsel gelişmeleri araştırmak isteyecektir. Bunu yapmak içinde yabancı dilini kullanacaktır. Kullandığı içinde yabancı dili gelişecektir. Fen okur-yazarı olmayan, hayatı sözel bilgilerle dolan biri İngilizceyi nerede kullanacak? Bakkaldan ekmek alırken mi, patrondan zam isterken mi?

İşte tüm bu olasılıklar içinde eğitim sistemimiz çok kötü bir durumdadır. Günün koşullarına ayak uyduramayan bir eğitim sistemi milletini felaketlere götürebilir. Bunu tarihimizde çok acı bir şekilde imtihan ettik.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen bakanlığın bunu resmen kabul etmesi iyi bir şeydir. Belki birileri bu yanlışlığı görür ve geri adım atar. Hatta köklü bir reformlar zinciri bile başlar. Tabii bunlar Atatürk ilkeleri doğrultusunda gerçekleşmelidir. Aksi dahi düşünülmemelidir. Tek dileğim budur.

Bir eğitimci olarak bu gelişmeleri çok acı bir şekilde, yüreğim yanarak izliyorum. Umarım bu yanlıştan bir an önce dönülür. Eğer bir gün atanırsam bu yaraların izi hiç geçmeyecek. Geçmesini de istemiyorum. O yaralar beni daha iyi bir öğretmen olmam için kamçılamalı; çünkü ülkem daha güzel günleri hak ediyor

skytürknet

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri