•••AKADEMİ, FORMASYON, MÜLAKAT!•••
Öğretmen yetiştirmede yeni dönem başlıyor. Eğitim fakültelerinin yeni misyonu abartılı bir ifadeyle Milli Eğitim Akademisi’ne öğrenci yetiştirmek olacak. Nasıl ki Milli Eğitim Temel Kanunu, bir okul türünün amacını, öğrencileri bir üst öğrenime hazırlamak olarak tanımlıyorsa, eğitim fakülteleri de benzer şekilde akademiye öğrenci hazırlayacak.
Bu kadar radikal değişiklik yapılırken konunun tarafları neyi tartışıyor, ne yapıyor bakalım. YÖK, özerkliğine halel gelir korkusuyla olsa gerek böyle bir problemi yok sayıyor! Kontenjanları mutlaka düşürülmeli denen eğitim fakülteleri, hiçbir şey olmamış gibi hala öğretmenlikle ilgisi olmayan bölüm mezunlarına formasyon belgesi satmanın peşinde. Sürecin kurbanları ve en masumları, atanmaya çalışan öğretmenler ise mülakatlarda yuvarlama olacak mı olmayacak mı diye anlamaya çalışıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı ise madem öyle kendi göbeğimi kendim keseyim dercesine işe koyuldu. Problem nedir diye başa dönerek bütün bu olup bitenleri anlamaya çalışırsak bence tanımlanmamış durum şudur: Dünya her anlamıyla kabuk değiştiriyor. Güç dengeleri değişiyor, bilimsel gelişmeler baş döndürüyor. Bilim üretmeyen toplumların, yaşanan ahlaki çöküntü ile gelecekleri büyük risk altında. Ülkemizdeki batı hayranlığı, popüler kültür ve sapkın akımlar yeni nesli elimizden alıyor. Bu şartlarda, bu coğrafyada ayakta kalmanın yolu yeni nesli gelecek şartlara göre yetiştirebilmekten geçiyor.
Eğitimde yıllar içinde yapılan yatırıma, atanan öğretmenlere, yürütülen projelere ve denenen sistemlere rağmen gelmeyen başarı, dönüşüm ve hamle için en önemli etken öğretmendir. Yüzyılın keşfini yapmışçasına daha iyi öğretmene ulaşmaya çalışıyoruz. Ancak ne yazık ki halimiz yukarıda özetlediğim gibi.
Bakanlığın attığı akademi adımı en azından konuyu gündeme taşıdı.
Üniversiteler çok geç kaldı, problemi önceden tespit edip kendilerini geliştirmediler. Milyonu bulan mezunlarının iş bulamaması bile onları ilgilendirmedi. Kimseye kızacak halleri yok, oturup dersine çalışacaklar. Şu aşamada yapabilecekleri bir şey var, tamamlandığında Milli Eğitim Akademisi’nin verdiği eğitimin çok daha kapsamlı ve başarılısını eğitim fakültelerine transfer etmektir. Yoksa bir aşamadan sonra akademi bütün alanların en iyilerini alarak öğretmenin en iyisine dönüştüren bir aşamaya gelecektir.
Öğretmen atama tartışmalarının, atama biçiminden, atamayı da kapsayan yetiştirme sürecine evirilmesi isabetli olmuştur. Öğretmen liselerinden, eğitim fakültelerinin kontenjanına, akademinin oluşturacağı rekabete ve sinerjiye kadar önemli konuları artık konuşabiliyoruz.
Şimdi gelelim, bu kadar çok boyutlu ve hikâyesi eski sürecin biriken problemleri arasında, mülakat engelini aşarak hayatlarına yön vermeye çalışan öğretmen arkadaşlarımızın yaşadıklarına. Yaklaşık bir yıldır, Sayın Bakanın; “Mülakatları mülakat gibi yapacağız.” dediği günden beri, bugünlerde yapılan mülakatları konuşuyoruz. Süreci en başından beri takip edenler bilir ki Sayın Bakan ilk gün ne dediyse bugün de aynısını söylüyor, değişiklik yok.
Biz ise ısrarla mülakatın ihmal edilmiş bir sürecin sonuçlarını ortadan kaldıramayacağını, öğretmen yetiştirme sisteminin baştan aşağı ele alınması gerektiğini, mülakatın adalet duygusunu zedeleyeceğini ve diğer haklı gerekçelerimizle anlatıp durduk, yukarıda özetlemeye çalıştığım tartışmaları yaptık. Ne yazık ki muvaffak olamadık ve geçen hafta başında mülakatlar başladı.
Alandan aldığımız bilgi kırıntıları, her şeye rağmen kamuoyunda oluşan “yuvarlama” yapılacağı, sınav puanlarının değiştirilmeyeceği beklentisinin aksine, komisyonların kanaat kullandığı yönündeydi. Giderek bu durum belirginleşti, zaten aksine bir açıklama yapılmamıştı. “Mülakatı, mülakat gibi yapacağız demek.” yuvarlama demek değildi.
Şimdi hatırlayalım, öğretmen alımında mülakat önce artı-eksi beş puan, devamında artı-eksi üç puan ve son yıllarda da yuvarlama olarak uygulandı. Mülakata girecek adaylar da uygulamanın böyle olduğunu biliyordu.
Bugünkü tartışmaları yapanlar kafasını kuma gömseler de maalesef hikaye böyleydi. Bildikleri halde sadece insanların içinde bulundukları zorluk ve hassasiyeti acımasızca kullandılar. Güvenlik gerekçesiyle başlayan uygulama, daha iyi öğretmen seçimine doğru zorlanmaya başladı.
Bu bilgiler ışığında mülakata girecek adaylara söylüyorum; madem önünüzde böyle belirsiz bir süreç var, sınav puanınızın düşürülmeyeceği, tanımlanarak kamuoyuna açıklanmamış olsa da artış yapılabileceğinin konuşulduğu bir mülakatta en iyi performansı göstermek için çalışın. Ben bir bilgi kırıntısından bahsediyorum, yetkililerce yapılan bir açıklama değildir, kimseyi zan altında bırakmayalım.
Keşke böyle olmasaydı, madem akademi kuruldu, yeni bir hikaye başlayacak, burayı konuşabilseydik. Atanan, atama bekleyen ve hep birlikte öğretmenlik mesleğinin saygınlığı ve ülkemizin geleceği adına gücümüzü birleştirebilseydik.
Bu arada daha önce bilmelerine rağmen, ülke gerçeklerini göz ardı ederek kontenjan belirleme sürecini sabote edip atama bekleyen binlerce gencin duygularıyla oynayan, şimdi ise yuvarlama olmayacağı ortadayken, gerçeklerle değil hayallerle hareket ederek popülizm yapanlara kulak asmayın. Onların tek derdi var, gündemde kalmak ve bir şeyler yapıyormuş gibi görünmek.
Ülkemiz eğitimine ivme kazandırmak, sınav puanıyla mülakat puanı arasına sıkıştırılmış birkaç puana kaldıysa biz zaten bu sınavı kaybetmişiz demektir. Yazımın başlığındaki formasyonla mülakatı atalım, akademiye çalışalım derim.
Talat YAVUZ
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri
yavuztlt@hotmail.com