Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 4 Eylül 2015 tarihinde Bengü Türk TV’de yayınlanan Buyrun Konuşalım programına katılarak, başta 37 bin öğretmen ataması ve gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Koncuk şunları söyledi: “MEB tarafından 4 Eylül itibari ile 37 bin öğretmenimizin atanması için başvurular başladı. Yaklaşık olarak 417 bin öğretmen olmaya hak kazanmış öğretmenlerimizin arasından, 37 bininin içine girebilmek için müracaatlara başladılar. Tabii bu atama sayısı kesinlikle yeterli değildir.Bu konuyu yıllardır konuşuyoruz. İktidarın sağlıklı öğretmen atama politikası geliştiremediğini üzülerek ifade ediyorum. Bilindiği gibi bu ülkede 2002 yılından önce 72 bin ataması yapılmayan öğretmen varken, bu sayı her geçen yıl artarak şimdi 417 bine ulaştı. Seçim öncesinde bilhassa Sayın Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan tarafından, Ağustos ayında 47 bin atama yapılacağı Kırıkkale mitinginde ilan edilmişti. Ama o günden bugüne ne olduğunu bilmiyoruz, öğretmen ataması 37 binde kaldı. Bu 10 bin atama nereye gitti? Gerçi 37 bin değil 47 bin dahi yapılsa bu sayı öğretmen açığını kapatır mı? MEB’in ihtiyaç duyduğu sayıyı karşılamıyor. Ama verilmiş sözlerinde tutulması ve 47 bin atamanında gerçekleşmiş olması sağlanmalıydı.”
MEB’İN ÖĞRETMEN AÇIĞINI ÜCRETLİ ÖĞRETMENLERLE KAPATMAYA ÇALIŞTIĞINI HERKES GÖRDÜ.
Geçtiğimiz yıl sadece İstanbul’da ücretli öğretmen sayısının 11 bin olduğuna vurgu yapan Koncuk, “2014-2015 eğitim-öğretim yılında Türk Eğitim-Sen’in yapmış olduğu araştırma sonucunda, bütün illerimizde 80 bin ücretli öğretmen görevlendirildiği, MEB’in öğretmen açığını, ücretli öğretmenlerle kapatmaya çalıştığını herkes gördü. Sadece İstanbul’da görevlendirilen ücretli öğretmen sayısı, yaklaşık olarak 11 bindir. Dolayısıyla 47 bin öğretmen atanması 80 bin ücretli öğretmeni dahi ortadan kaldıran bir atama değildir. Bakın 37 bin atamadan illerimize düşen; Karabük:12 Bayburt: 18 Yalova: 22 Uşak: 22 Kırşehir: 25 Isparta: 26 öğretmen düşüyor. Hâlbuki sadece Karabük ilinde geçen yıl görevlendirilen ücretli öğretmen 140 fakat atanacak öğretmen 12’dir. Norm kadro denilen bir yönetmelik var. Elinizdeki ders yüküne göre öğretmen ihtiyacı hesap edildiğinde, bu sayı 130 binin üzerinde, şuan 130 bin öğretmen atayabilmeliyiz ki öğretmen ihtiyacını karşılayabilmiş olalım. Gelişmiş ülkeler ile öğrenci başına düşen öğretmen sayısını bizim ülkemiz ile karşılaştırdığımızda ise Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin çok gerisinde olduğunu görüyoruz.” dedi.
417 bin öğretmen KPSS’ye girmiş bu sayının 37 binini atadığımızda geriye 380 bin ataması yapılmayan öğretmen kalıyor. Bunun tamamını nasıl atarız?
Öğretmen atama problemine ilişkin çözüm önerileri sunan Koncuk; “Ataması yapılmayan öğretmen ile birlikte genç işsizliği nasıl çözeriz? 13 yıldır iktidar olan AKP’nin bu sorunu çözme konusunda herhangi bir projesini göremedim. Genç işsizlik her geçen yıl artarak devam ediyor. Çözüm yolları üretmemiz gerekir. Bu gençlerimizi ne yapabiliriz de işsizlikten kurtarabiliriz. 417 bin öğretmen ve 430 bin İİBF’li, KPSS sınavına girmiş. Mesela öğretmen ataması konusunda nasıl projeler hayata geçirilebilir. Tabii bu problem hemen çözülebilir gibi değil, kimsenin böyle bir iddiası da yok. Ama mevcut şartları zorladığımızda şuan istihdam edilen öğretmen sayısının çok fazlasını iş sahibi yapabilmek mümkün olabilir. Burada mesele siyasi iradeyi kullanabilmektir. 13 yıldır bu iradeyi göremiyorum.
417 bin öğretmen KPSS’ye girmiş bu sayının 37 binini atadığımızda geriye 380 bin ataması yapılmayan öğretmen kalıyor. Bunun tamamını nasıl atarız? Hem eğitimimizin ihtiyaçları hem de genç işsiz öğretmen sayısı ile mütenasip olarak düşünmemiz lazım. Örneğin, kurs merkezlerine öğretmen ataması yapabiliriz. Gündüz derse girmiş yorgun öğretmenlerle siz nasıl eğitim-öğretim faaliyetini devam ettirebilirsiniz. Elimizde öğretmen de varken kurs merkezlerine öğretmen ataması yapılabilir. Son zamanlarda öğrenci disiplinsizliğinden bahsediyoruz. Öğrencilerimizin ders çalışmadığından şikayet ediyoruz, o halde etüt öğretmeni sistemi oluşturabilir hatta bu kadar öğretmenle evde dahi denetlemek mümkün olabilir. İşte bu konulara kafa yorduğumuzda bu ve benzeri projeleri hayata geçirmemiz mümkün olabilir. Öğretmenlerimiz işsiz kaldıkları için itfaiye eri oluyor. İBBF mezunları Maliye Bakanlığı’na girmek varken başka işler yapıyorlar. Gümrük Bakanlığı’nda biyoloji öğretmeni görev yapıyor. Biyoloji öğretmeninin o bakanlıkta ne işi var? Kimya öğretmeninin itfaiye eri olması ile ne alakası olabilir. Bu ülkeyi yönetmek iddiası içerisinde olan bütün siyasi partilerimizin genç işsizlik problemini çözme konusunda kafa yormak zorundadır.” dedi.
O ZAMAN BEN VATANDAŞ OLARAK SORUYORUM; SİZ KİME GÜVENEREK BU SEÇİME GİRİYORSUNUZ?
Siyasal İktidarın 7 Haziran seçimlerinde alınan sonuç herhalde memnun olmadığı için yeniden seçim yapma kararı çıkarttığı endişesini dile getiren Koncuk; “Bu seçimin sonuçlarını diğer partilere yıksa da, bunun büyük sorumluğunun AKP iktidarında olduğunu biliyoruz. Milletimizin de bunları yakından takip ettiğini biliyorum. Siyasal iktidar seçime giderken 10 bin öğretmen atamasını eksik yapıyor hiçte umurunda değil. Sayın Ahmet Davutoğlu bu konuşmalarımız karşısında bir açıklama yapmıyor. O zaman ben vatandaş olarak soruyorum siz kime güvenerek bu seçime giriyorsunuz? Çok öğretmen atadığını iddia edenlerin, 13 yılda öğretmen atma sayısının 72 binden 417 bine nasıl çıktığını izah etmesi lazım. 13 yıldır neler başardınız ya da neleri başaramadınız?
Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan ülkenin ekonomisinin giderek büyüdüğünü her defasında ifade ediyorlar. İstatistiklere göre 15-24 yaş aralığındaki işsizlik oranı yüzde 16.9, 24-30 yaş aralığını da buna dahil ettiğimizde yüzde 24’ü bulan çok korkunç rakamlar ortaya çıkıyor. Genç işsizlik bu ülkede 5 milyona çıkmıştır. Kimin iktidar olduğu hiç önemli değil; ama garip olan Türkiye’de işsizliği 5 milyona çıkaran bir siyasal iktidarın bu ülkede hâlen iktidar olmasıdır. Muhalefet partileri de Haziran seçimlerinde söylediler bir kez daha 1 Kasım öncesinde genç işsizliği çözme konusundaki çabalarını ifade etmeleri gerekir.” dedi.
SON DERECE ANLAMSIZ VE VİCDANSIZCA DÜZENLEMİŞ BİR YÖNETMELİKTİR.
Programda stajyer öğretmenlerin sorunlarına da vurgu yapan Koncuk, “Yazılı sınavın kaldırılmasını stajyer öğretmenlerimiz gibi biz de çok istiyoruz.” dedi. “Stajyer öğretmenlerimiz ile ilgili şuan bir gelişme yok. Bilindiği gibi son yayınlanan Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde stajyerliğin kaldırılması şöyle tanımlandı; öğretmen atandı, performans değerlendirmesi yapacağız şayet başarılı olursanız sizi yazılı sınava girmeye hak kazanacaksınız. Eğer performans değerlendirmesinde başarılı değilseniz hemen meslekten atılıyorsunuz. Son derece anlamsız ve vicdansızca düzenlemiş bir yönetmeliktir. 1 yılın sonunda insan şu yada bu nedenle başarısız olabilir, siz ona neden ikinci bir hakkı tanımıyorsunuz? Diyelim ki, başarılı oldunuz bu seferde yazılı sınava gireceksiniz. Performans değerlendirmesinde başarı puanı 50 iken, yazılıdan 60 almanız isteniyor. Önümüzdeki aylarda stajyerlik sınavı yapılacak bu arkadaşlarımıza mülakat yok. Fakat kökten kaldırılmış değil, hala önümüzdeki yıllarda bu mülakat geçerli olacaktır. Ben bu saatten sonra da stajyer öğretmenlerimize bu dönem uygulanmayacağı için bundan sonrada uygulanacağını düşünmüyorum. Stajyer öğretmenler performans değerlendirmesinde 50 aldıysa başarılı olması için yeterli olmalıdır. Performans değerlendirmesinden o kadar çok konudan soruya tabii tutuluyor ki daha sonrasında öğretmenlerimizi bir sınav daha yapmanın hiçbir anlamı yok. Yazılı sınavın kaldırılmasını stajyer öğretmenlerimiz gibi biz de çok istiyoruz. Ancak yazılı sınavın yapılması kanun gereğidir. Kanun değişmez ise, MEB istese de kaldıramaz. Madem kanun değiştirmiyorsa o halde yazılı sınavın konularına biraz hafifletin. Her konuyu soruyor öğretmene, neredeyse ikinci mezuniyet istercesine konular dizilmiş. Bu konuyu MEB yetkilileri ile görüştüğümde bir çalışma yapacaklarını bana ifade ettiler ama şu ana kadar bir çalışma yapılmış ve sonuç alınmış değil. Ama kanun değişebilir. Bütün siyasi partilerin yetkileri biraraya gelip bu konuyu düzeltebilirler. Şu dönem seçimlerden dolayı bu konuya fırsat bulunabilir mi bilmiyorum. En azından başarı puanını 60’dan 50’ye düşürülmesi ve yazılı konuların azaltılması ile ilgili bir çalışma yapılması mümkündür.” dedi.
MEB KENDİLERİNİ ÖĞRETMENLERİMİZİN ALANLARINDA GELİŞTİRMELERİNE ZEMİN HAZIRLAMALIDIR.
Özür gruplarının içine öğrenim özrünün de dahil edilmesi gerektiğini ifade eden Koncuk, “Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin öğrenim özrü konusuna dava açtık. Fakat bu konunun özür guruplarına dahil edilmesi ilgili bir çalışma yok. Bunu buradan çok net olarak söylüyorum. Kimseyi de umutlandırmak istemiyorum. MEB’in öğretmenlerin kendilerini geliştirmesine izin vermesi gerekir. Örneğin coğrafya öğretmenini düşündüğümüzde, kendi alanında yüksek lisans yapması, doktora yapması esasen MEB tarafından özendirilmesi gereken bir durumdur. MEB öğrenim özrünü, özür gruplarının arasından çıkararak bir anlamda öğretmenlere şunu demek istiyor; senin kendini geliştirmene ihtiyacın yok, senin bu bilgin bana yeter. Beşikten mezara kadara oku diyen bir kültürden geliyoruz. İlk sözü, ikra olan bir dine sahibiz. MEB’in ana görevlerinden birisi öğretmenlerimizin alanlarında kendilerine geliştirmelerine zemin hazırlamalıdırlar. Şöyle bir konuda var para ile yüksek lisans yapmanın da önü açıldı. MEB yetkilileri bu konu istismar edilebilir olduğu düşüncesi ile biz bunu kaldırıyoruz diyor. O halde istismar edilemeyecek bir şekilde düzenleme yapın. Bu konuyu biz yargıya taşıdık umarım yargı da MEB yetkilileri gibi olumsuz bakmaz ve bu konu yargıda çözülür.” dedi.
ÖRNEĞİN ANTALYA İLİNİ ELE ALDIĞIMIZDA, EN UÇ İLİ GAZİPAŞA İLE KAŞ ARASINDA 240 KM MESAFE VAR. ŞİMDİ BU İNSANLAR AYNI İLDE Mİ YAŞAMIŞ OLUYORLAR?
9 Eylül Günü MEB’in öününde 2.il içi tayinleri için kitlesel basın açıklaması yapılacağını belirten Koncuk “2. iller arası tayin hakkı ile ilgili Türk Eğitim-Sen olarak elimizden gelen gayreti ortaya koyuyoruz. Sayın Nabi Avcı ile telefon görüşmesi yaptım ve öğretmenlerimizin 2. iller arası tayin hakkı talebini kendisine ilettim. Gayret sarf edeceklerini ifade ettiler. Nasıl bir sonuç çıkar bundan emin olamam. Arkadaşlarımızın taleplerinin yerine gelmesi için gayret gösteriyoruz. Ayrıca il içerisinde de problem yaşayanlar var. Örneğin Antalya ilini ele aldığımızda, en uç ili Gazipaşa ile Kaş arasında 240km mesafe var. Şimdi bu insanlar aynı ilde mi yaşamış oluyorlar? Eşlerden biri Gazipaşa’da ise, diğer bir eş Kaş’ta olursa aile bütünlüğü sağlanmış olmuyor. Dolayısıyla bu arkadaşlarımıza 2. il içi tayin hakkı verilmesini ve özür gurubu bakımından isteyenler de ilçe emri verilmesi ilgili talebi var. Onların istekleri üzerine biz de 9 Eylül 2015 Çarşamba günü saat 14.00’da Genel Sekreterimiz Musa Akkaş öncülünde MEB’in önünde bir basın açıklaması yapacağız.
BÜTÜN ŞEHİTLERİMİZE YÜCE ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM.
Son günlerde yaşanan terör olaylarını da lanetleyen Koncuk, “28 Eylül tarihinde okullarımız açılacak. Bilindiği gibi turizmcilerin ricası üzerine zarar eden turizm sektörüne destek vermek amacıyla okullarımızın açılması 28 Eylül tarihine ertelendi. Ayrıca Türkiye’nin bir bölgesinde çok ciddi terör eylemleri başladı. Mardin Dargeçit’te bir okulumuz yakıldı ve 4 polisimiz buraya kontrole giderken şehit oldular. Bütün şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Buralara görev yapmak için giden öğretmenlerimiz ciddi kaygılar içerisinde. Bunun yanı sıra diğer memurlarımızı imamlarımız, ebelerimizi nasıl koruyacağımıza dair ciddi endişeler duyuyoruz. Güvenlik görevlilerinin dahi neredeyse kendilerini koruyamaz hala gelmesi, öğretmenlerimizi ve diğer memurlarımızı nasıl koruyacağımıza dair ciddi endişeler uyandırıyor. Yetkili kişilerle görüşmeler yaptığımda 28 Eylül tarihinden sonra ne olacağını bilen şimdilik yok. Bir çok okullarımız taşıma yolu ile ilçe merkezlerine getirilebilir mi? Bunun yolu bulunabilir mi? Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuyu çok ciddi bir şekilde masaya yatırması gerekir. Geçen yıl 300’e yakın okulumuz yakılmıştı. Gerçi çok şükür ki, öğretmenlerimizden ölen olmadı, bina olarak kayıplarımız oldu. Ben burada terör örgütünden merhamet dilecek falanda değilim. Bu asla yanlış anlaşılmasın ama şunu da söylemek istiyorum; öğretmenleri, imamları, sağlık çalışanlarını terörün dışında düşünmek lazım. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile bir savaş mı yapıyorsunuz? Kalleşçe, askerimizi, polisimizi şehit ediyorsunuz bunu biliyoruz. Öğretmenimiz, sağlık çalışanlarımız terörün dışında tutulmalıdır. Bunun için oradaki STK’lar, hani biz siyasallaştık diyen bir siyasal iktidar var! Birileri gayret göstersin öğretmenlerimizi bu işe bulaştırmasınlar çünkü öğretmenlerimizin belinde silahı yok. Elinde kalemi var, sağlık çalışanları o bölgede yaşayan insanlara hizmet etmeye çalışmaktadır. O bölgedeki insanlarında eğitim- öğretim görmeye hakkı var. Sağlık hizmetinden faydalanmak eğitimden hizmet almak Güneydoğu’da Doğu Anadolu’da yaşayan insanlarımızın da, Kürt kardeşlerimizin de hakkı var. Böyle bir faaliyetin kesintiye uğraması evlatlarımıza yapılacak bir haksızlık olarak düşünülmelidir. Bunu da kimse yanlış anlamasın. Devlet teslim mi oluyor? Maalesef bu bölgede devletin varlığını göremiyoruz. Devletin bütün bölgelerde varlığını en net şekilde göstermesinin tam zamanıdır. Bilindiği AGİBİ geçmişte terör örgütü tarafından 250 civarında öğretmenimiz 1990 yıllarında şehit edildi. Şu anda 20’nin üzerinde memur arkadaşımız rehine onun için devletin varlığını en net şekilde göstermesi lazım. 3.5 yıllık çözüm sürecinde PKK’nın elinin güçlendirildiğini hepimiz biliyoruz. Çözüm sürecinin mimarlarının bunun bedelini ödemesi lazım. Çıkın adam gibi mücadele edin. Bunun bütün sorumlusu sizsiniz. Neredeyse bitmek üzere olan bir terör örgütüne 3 buçuk yılda adeta can suyu verdiniz. Terörist sayısı bin beş yüz olan bir terör örgütünü 20 binlik bir güç haline getirdiniz. O halde sorumluluğunuzu da taşımanız gerekir. 1 Kasım seçimleri öncesinde bütün siyasi partilerimizin bu terör olaylarına bir kez daha dikkat çekmelidir. Okullar açılmadan önce öğretmenlerimizin, sağlık çalışanlarımızın can güvenliği nasıl sağlanacağı konusunda Sayın Başbakanın garanti vermesi lazım. Devlet bu bölgede var mı yok mu? Bunun cevabını duymak istiyoruz. Umarım en kısa zamanda bu konu çözüme ulaşır.” dedi.