1982'den bu yana binlerce insanın mağduriyetine neden olan bazen esnetilen bazen de şiddetle uygulanan darbe kalıntısı kılık ve kıyafet yönetmeliğinin kaldırılmasının ve bu konuda hak ve özgürlüklerin açıkça yazıldığı kanunu çıkarmanın zamanı geçmektedir.
Yasalar resmi gazetede yayınlanan aleni kurallar olduğuna, kimse kalkıpta sizin bilmediğiniz yasalar var diyemeyeceğine göre, şimdi burada bir kez daha malumu ilan ile iddia ediyoruz ve aksi iddia sahiplerine meydan okuyarak söylüyoruz ki, Türkiye’de yasal bir başörtüsü yasağı yoktur. İllegal, yasa dışı, hukuk dışı, örf ve ahlak dışı bir yasak vardır. Keyfi ve zorbalığa dayalı bir uygulama vardır. Yasalara aykırı mevcut yönetmeliklerde memurun saçını nasıl tarayacağından tutun da bıyıklarını üstünden almasının yasağına kadar komik ve garip yasaklar bulunmaktadır. Bu tamamen kışla mantığı ile hazırlanmış darbe ürünü bir yönetmeliktir. Anayasaya aykırıdır. Bu yönetmeliği çıkaranlar anayasal bir suç işlemişlerdir.
AB ye üye 27 ülkeden 26 ’sında devlet memurları için herhangi bir kılık - kıyafet zorunluluğu ya da yasağı bulunmadığı halde %98 i Müslüman olan ülkemizde en başta halkın %98’ inin inandığı dini kurallara ters olan, Özgürlükçü ve ileri demokrasi standartlarına yakışmayacak nitelikte aşırı sınırlayıcı hükümler içeren söz konusu yönetmeliğin, kamu görevlilerinin başörtüsü yasağının ve kılık ve kıyafet dayatmasının devam etmemesi gerekir.
Ne yazık ki yakın geçmişimizde toplumu dizayn etmeye niyetli bazı kesimler, kadınların başını örtmemesi, örtecekse de nasıl olması gerektiğine dair söylemlerde ve uygulamalarda bulundu. Şu anda toplumun verdiği tepkiler ve üst yöneticilerin hassasiyetinin bilinmesinden dolayı idarede sadece bir göz yumma söz konusudur. Bu insiyatifli durum çözüm gibi sunulmaya çalışılsa da gerçek çözüm değildir.
Kıyafet ayrımcılığının sona erdirilmesi için temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan yönetmeliklerin değiştirilmesi, genelgelerle temel hakların kısıtlanamayacağı, hiç kimsenin kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamayacağı hukuki gerçeğinin kabul edilmesi için Yüce Meclisimizin milletvekillerinin ittifakı ile okullarda ve kamuda serbest kıyafeti getiren kanun mutlaka ertelenmeden Meclisten çıkarılmalıdır. Kamusal alanlarda da kılık-kıyafet serbestliğinin gerçek manada resmileşmesi yani TBMM’den çıkacak bir yasa ile hayata geçirilmesini Türkiye’nin en büyük öğretmen derneklerinden olan ÖĞDER’in Erzurum şubesi olarak tüm üyelerimiz ve bizi takip eden tüm öğretmenler adına istiyoruz.
Bizler ÖĞDER olarak her zaman temel hak ve özgürlükleri savunan ve haksızlığa uğrayanların yanında olan bir sivil toplum kuruluşuyuz. İnandığımız ve bunun için savunduğumuz evrensel değer ve ilkelere yönelik dayatmaların da her zaman karşısında olduk. Bu sebeple bu gün bu dayatmanın da karşısındayız. Ve bu çağ dışı uygulamanın son bulmasını istiyoruz. Öyle bir kanun çıkarılmalı ki tüm yasakçıların gözleri kılık-kıyafeti serbest bırakan kanunu görsün de bir daha kıyamete kadar konuşamasınlar. Aynı zaman da bundan sonra hukuka ve yasalara direnenler de hak ettikleri müeyyidelere çarptırılmalıdır.
Bu yasakçıların yargı önünde hesap vermesini engelleyen, onlara dolaylı da olsa dokunulmazlık zırhı görevi yapan yasalar vardır ve bu yasaları değiştirmek, yürütmenin teklifi ile TBMM’nin yetkisi dahilindedir.
Bu konuda somut adım atıp 12 milyon imza toplayan MEMUR SEN’in başarılı olan ve ses getiren girişimine tüm üyelerimizle destek olduk, yine aynı sendika tarafından 18 Martta başlatılacak olan serbestlikle ilgili sivil itaatsizlik eylemine de tüm üyelerimizle destek olacağız.
Yüce meclisimizi ve kıymetli üyelerini parti ayrımız gözetmeksizin birlikte hareket etmeye, en az 70 milyonu
ilgilendiren bu ayıbı Türkiye’nin önünden resmen kaldırmaya davet ediyoruz.
ABDULLAH İKİNCİ
ÖĞ-DER ERZURUM ŞUBE BAŞKANI