Onların hepsi eşlerinin başını açtı. Açıktan oruç yiyor, Cuma'ya gitmiyorlardı. Evlerinde, vitrinlerde ve buzdolaplarında içki şişesi sakladılar. Kapılarının önüne içi boş içki şişesi koydular. Akrabaları başörtülü, sakallıysa lojmanlara almadılar. Bunun meyvelerini de aldılar, yönetmelikler onlara engel olmadı.
Askeri okullara girişte keyfi engellemelere neden olan 'irticai faaliyetlere karışmamış olmak' kıstasının değiştirilmesi ile ilgili tartışmalar sürüyor. 28 Şubat sürecinin tanıkları, örtülü olarak 104 cuntacı amiralin bildirisine giren bu maddenin, TSK içindeki FETÖ'cülerin yolunu açtığını ifade ediyor.
28 Şubat post-modern darbe sürecinde 1997 yılında GATA'da çalışırken eşi başörtülü olduğu için TSK'dan zorla emekli edilen Prof. Dr. Mesut Başak, FETÖ'cülerin bu ve benzeri engelleri takiyyelerle aştığını aktardı. O dönem Müslümanlara hayatı dar eden Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) TSK içindeki FETÖ yapılanmasını bildiği halde görmezden geldiğini aktaran Başak, satırbaşları ile şunları kaydetti:
ÜSTLERİM BENİ ARAŞTIRMIŞLAR
1980'de Gülhane Askeri Tıp Fakültesi'ni kazandım. Yatılı okuduğumuz için herkes birbirini tanıyordu. Sağcıların içinde FETÖ'cüler de vardı. O dönem pek bir sorun yaşamadık. Ancak asistanlık zamanına gelince her şey ayyuka çıktı. Haydarpaşa'da uzman asistanlık yaptım. Toplantılara eşim kapalı diye katılmıyordu. Alkollü yemeklere ben gitmiyordum. Rütbe terfi sırasında üstlerimizin dikkatini çekmiş bu durum. Beni araştırdıklarında eşimin kapalı olduğunu ve namaz kıldığımı öğrenmişler. Yardımcı doçentliğimi Gülhane'de aldım. Beş yıl boyunca 100 yayın yaptım. Herkesin yurt dışı kongrelerine katılmalarına izin verilirken benim bir türlü çıkmadı.
DAYANAMAYAN ARKADAŞLARIMIZ OLDU
Beş yıl yardımcı doçent olarak görev yaptım. Bu süre içerisinde her gün hastane hoparlöründen isimlerimiz tek tek sayılarak, "Saat 13.00'te komutanlık binası önünde toplanacaklar. 1.Ordu'ya götürülerek irtica brifingi verilecek" diye anons ediyorlardı. Bu isimler arasında hiçbir zaman FETÖ'cü olduğunu bildiğimiz isimler olmadı. Bu baskıya maruz kalan Ahmet Özçubukçu arkadaşımız, bir öğle çalıştığı yerin deposunda intihar etti.
BÇG ONLARLA HİÇ UĞRAŞMADI
Doçentliğim konusunda da zorluk çıkardılar. O zaman TSK'da doçentliğe girebilmeniz için Genelkurmay'dan izin almanız gerekiyor. 'Disiplinsiz' olduğum gerekçesiyle, ama asıl neden eşimin başörtülü olması, izin verilmedi. Çünkü başkaları 25 yayınla doçent oluyordu benim 100 yayınım vardı, olmadı. Sonradan FETÖ'cü olduğu ortaya çıkanlara bakın, hepsinin çok kolayca yükseldiğini göreceksiniz. Kolayca yardımcı doçent oldular, doçentliklerine engel olunmadı. Batı Çalışma Grubu bunlarla hiç uğraşmadı.
Onlara kimse dokunmadı
YAŞ kararıyla binbaşıyken emekli edildiğini belirten Prof. Dr. Mesut Başak, "Dışarıdan doçentliğimi aldım. Sağlık Bakanlığı'nda klinik şefliği yaptım. Profesörlük için üniversiteye geçtim. 15 Temmuz sürecinden sonra da FETÖ ile mücadeleye katkılar sağladım. 28 Şubat sürecinde biz bu kadar eziyet çekerken FETÖ'cülere kimse dokunmadı. Onların hepsi eşlerinin başını açtı. Yemeklere gittiler, namazları asla açıktan kılmadılar. Onlar açıktan oruç yiyorlar, Cuma'ya gitmiyorlardı. Bunların hiçbiri sürgün edilmedi. Evlerinde ve buzdolaplarında içki şişesi sakladılar. Kapılarının önüne içi boş içki şişesi koydular. Eğer akrabaları kapalıysa sakallıysa lojmanlara almadılar. Zaman zaman kendi aralarında bir araya geldiler, muhafakar insanlardan hep uzak durdular. Bu tedbirlerin meyvelerini aldılar, yönetmelikler onlara engel olmadı" dedi.
Şimdi de yeni taktikleri var
Başak, "2014'ten 2020'ye kadar onların açığa çıkmaları için uğraştık. 15 Temmuz oldu bir tanesinde geri adım atmadık. Bu adamların yeni bir takım taktikleri var. 15 Temmuz'dan sonra itirafçı olmaya başladılar. Bu sırada bir kendi kurtarıyor yirmi tane FETÖ'cü adı veriyor ama araya iki tane de FETÖ'yle ilgisi olmayan kişileri koyuyor. Mahkemelerin iş gücünü arttırıyor. Olayı bulandırıyorlar" dedi.
Ayşe Mine Alioğlu - Yeni Şafak