Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Kanal B’de yayınlanan Gündemin İçinden programına katılarak, geride bıraktığımız eğitim-öğretim yılını değerlendirdi. Tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve eğitim çalışanlarımıza gösterdikleri gayret dolayısıyla teşekkür eden Geylan, güzel bir tatil geçirmelerini diledi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un karnesini değerlendiren Geylan, Selçuk’un gerek öğrencilere, gerekse eğitim çalışanlarına yönelik yapıcı tutumunun çok önemli olduğunu söyledi. Selçuk’un Bakanlık makamına geldiği andan itibaren eğitim çalışanları ile istişare halinde olduğuna dikkat çeken Geylan, “23 Ekimde 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi açıklandı. Bakan Selçuk, ön hazırlık çalışmasında da eğitimin paydaşlarını dahil etti. Biliyorsunuz daha önceleri eğitimle ilgili kararlar kapalı kapılar ardında alınıyordu. Bu tavrı nedeniyle Bakan Selçuk’a teşekkür ediyoruz.”
Hükümet nezdinde yavaş gidişat gösteren konular olduğunu da kaydeden Geylan, “Mesela 3600 meselesi. Bizzat Sayın Cumhurbaşkanı 3600 ek gösterge sözünü vermişti. Ancak bu söz şu ana kadar gerçekleştirilmedi. Yine Bakan Ziya Selçuk eğitim yöneticiliğinde liyakatin esas alınacağını söylemiş, bu konu 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde de yer bulmuştu. Konuyla ilgili birtakım çalışmalar yürütüldüğünü biliyoruz, ancak bu çalışmanın bir an önce hayata geçirilmesi noktasında sürecin daha hızlı yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
40 bini Şubat’ta olmak üzere 2019 yılında toplam 100 bin atama istiyoruz.
Şubat ayında 20 bin öğretmenin göreve başlayacağını belirten Genel Başkan Geylan, “Bu arkadaşlarımızın mülakatları 9-31 Aralık 2018 tarihleri arasında yapılmıştı. 15 Ocak tarihinde de mülakat sonuçları açıklandı. Bu öğretmenlerimiz Şubat’ta göreve başlayacak. Şunu hemen belirtelim; 20 bin atama 2018’den kalmış gecikmiş bir atamadır, asla 2019 yılı ataması değildir” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “97 bin 300 öğretmen açığımız var” sözlerini hatırlatan Talip Geylan, “Hal böyleyken, 2019 yılında sadece 20 bin atama yapılması kabul edilemez” dedi. Türk Eğitim-Sen’in yaptığı araştırmaya göre öğretmen açığının 97 binden çok daha fazla olduğunu da bildiren Geylan, “Tespitlerimize göre sadece 55 ilde öğretmen açığı 101 bin 330’dur. Bu minvalde Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz, 40 bini Şubat’ta olmak üzere 2019 yılında toplam 100 bin öğretmen ataması yapılmasıdır” dedi.
Ücretli öğretmenliğin kanayan bir yara olduğuna dikkat çeken Geylan, “64 il valiliğinden gelen rakamlara göre şu anda ülkemizde 76 bin 605 ücretli öğretmen görev yapıyor. Ücretli öğretmen sayısı İstanbul’da 21 binin üzerinde. Düşünebiliyor musunuz; İstanbul’da 112 bin öğretmen var. Bunun yanı sıra 21 binin üzerinde ücretli öğretmen derslere giriyor. İki yıllık meslek yüksek okulu ücretli öğretmenlerin sayısı 9 bin 653. İki yıllık yüksek okul mezunu ücretli öğretmenlerin formasyon eğitimi dahi yok. Bu durumda 2019 yılında sadece 20 bin ataması yapılması hiç makul ve kabul edilebilir değildir” diye konuştu.
23 Ocak’ta sözleşmeli öğretmenler ile eylemdeyiz!
Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmen olmak üzere üç farklı öğretmen türü olduğunu belirten Geylan, öğretmenlerin bölük pörçük edildiğini söyledi. Farklı istihdam modellerinin çalışma barışını bozduğuna dikkat çeken Geylan, öğretmenlerin sadece kadrolu olarak istihdam edilmesi gerektiğini söyledi.
Sözleşmeli öğretmenlerin ailelerinin parçalandığını belirten Geylan, “Sözleşmelilikle 2005 yılından beri mücadele ediyoruz. Hatırlarsanız, 2011 yılı genel seçimler öncesinde girişimlerimiz ve kamuoyunda oluşan tepkiler neticesinde 232 bin sözleşmeli memur kadroya geçirilmişti. Kadroya geçirilen sözleşmelilerin 68 bini öğretmen idi. 2011 yılında bu adımı atan Hükümet, 2016 yılında çark ederek, bu kez çakılı ve mülakatlı sözleşmeli istihdamı geri getirdi. Bilindiği gibi 2016 yılından bugüne sözleşmeli öğretmen ataması yapılıyor. Sözleşmeli öğretmenlerin eş ve sağlık özrü nedeniyle tayin hakları yok. Aileler parçalanmış durumda. Sözleşmeli öğretmenliği 2016 yılında yargıya taşımıştık. Yargının talebimiz doğrultusunda karar vereceğini umuyoruz. Yargıdan karar çıkana kadar da bu öğretmenlerin daha fazla mağdur olmaması için eş ve sağlık özrü mağdurlarına tayin hakkı getirilmesini istiyoruz. Eş durumundan tayin hakkı verememek Anayasa ihlalidir. 23 Ocak tarihinde sözleşmeli öğretmenlerimiz ile birlikte Ankara’da eylem yapacağız ve tayin hakkı talep edeceğiz. Öğretmenlerin çocuklarının büyüdüğünü görmesi en doğal haklarıdır” dedi.
Mülakatın kaldırılması, tüm öğretmenlerin atamasının KPSS puan üstünlüğüne göre yapılması gerektiğini ifade eden Genel Başkan, “Sağlıklı bir güvenlik soruşturması ile arazlı profillerin kamu alanına girmesi engellenebilir. Mülakatla güvenlik soruşturması yapılamaz, yeterlilik ölçülemez” dedi.
Alt yapı hazırlanmadan tekli eğitime geçilmesi ciddi sayıda öğretmenin norm kadro fazlası olmasına neden olacaktır.
Tekli eğitim modeline gerekli alt yapı sağlanarak geçilmesi gerektiğini bildiren Geylan, aksi takdirde öğretmenlerin norm kadro fazlası olacağına dikkat çekti. Geylan, “İhtiyacı karşılayacak fiziki alt yapıyı hazırlamadan tekli eğitime geçilmesi mümkün değildir. Alt yapı hazırlanmadan tekli eğitime geçilmesi ciddi sayıda öğretmenin norm kadro fazlası olmasına neden olacaktır. Bu durum atama bekleyen öğretmenlerin kontenjanlarını da daraltacaktır. MEB derslik sayısını artırarak tekli eğitime geçmelidir” dedi.
Mülakatla, iltimasla, yandaşlıkla, torpille iş başına gelmiş birtakım yöneticilerin sözde hak feveranlarına pabuç bırakıp, onlara kadro vermek intihardır, liyakat cinayetidir.
Yönetici atamalarında mülakatın kaldırılması, yazılı sınav esasına göre görevlendirmelerin yapılması gerektiğini bildiren Geylan şunları söyledi: “Cumhurbaşkanı, defalarca eğitim ve kültürde başarısız olduğumuzu söyledi. Öncelikle bu gerçeği açık yüreklilikle söylemesi nedeniyle kendisine teşekkür ediyoruz. Eğitimde başarısızlığın nedenlerinin başında ise okulların ehil yöneticiler tarafından idare edilmemesi gelmektedir. Bakınız; bir okul, müdürü kadar okuldur. Bir okulda müdür olarak görevlendirilen kişi ehliyetli ve liyakatli ise, o okuldaki personelden verimli hizmet alırız. Okul yöneticisi ehliyete göre atanmadıysa, bir takım yapıların mensubiyeti üzerinden tayin edilmiş ise, personel o müdüre güvenmez ve itibar etmez. Ne yazık ki özellikle 2014 yılından itibaren bugüne kadar yapılan yönetici atamalarına bakıldığında liyakatin, bilginin, tecrübenin ölçülmediğini görüyoruz. Bir örnek vermek gerekirse; 2017 yılında yapılan mülakatlarda komisyonlar Rize’de 33 kişiye 90 ve üzeri puan verdi. 33 kişinin 29’u bir sendikanın üyesi idi. Bunu nasıl okuyacağız? İki nedeni olabilir: Ya Rize’deki en becerikli, donanımlı müdür adayları bir sendikaya toplanmış, bunların dışındaki yetersizler başka sendikalara dağılmış ya da o komisyonlar çatır çatır kul hakkı yemişler! 2014 yılından beri yaşadığımız budur. Yanlışı düzeltmenin vakti gelmiş, hatta geçmiştir.
Yine Sayın Cumhurbaşkanı, 23 Ekim’de yaptığı açıklamada, ‘Eğitim yönetimini dışarıdan müdahalelere kapalı hale getireceğiz’ dedi. MEB’in konuyla ilgili bir hazırlık yaptığını biliyoruz. Bir an önce kişisel inisiyatiflerin kullanılamayacağı merkezi yazılı sınav ile ehliyetli, liyakatli insanlar makamlara getirilmelidir. Ülkemizin kaybedecek zamanı kalmamıştır. Bu konuda Ziya Selçuk’un dirayetli davranmasını, cesur adımlar atmasını, okulların yetkin kadrolarla yönetilmesi için objektif, adil bir yönetici atama sisteminin hayata geçirmesini talep ediyoruz.
Öte yandan bildiğiniz gibi okul müdürlüğü ikinci bir görev olmaktan çıkarılacaktır. Bu noktada da kadroya geçişlerin kesinlikle sınavla olması gerekmektedir. 2014’te mülakat marifetiyle makamları işgal etmiş olan birileri bugünlerde müktesep haklar korunmalı teraneleriyle kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Bunların ciddiye alınacak yönü yoktur. Mevcut müdürlerin önemli bir kısmının mükteseplerinde, kul hakkı gaspı yatıyor. Bunlara pabuç bırakılmasın! Mülakatla, iltimasla, yandaşlıkla, torpille iş başına gelmiş birtakım yöneticilerin sözde hak feveranlarına pabuç bırakıp, onlara kadro vermek intihardır, liyakat cinayetidir.”
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılacağı taahhütünün olumlu olduğunu söyleyen Geylan, “Şuna dikkat edilmelidir: Öğretmenlerin 657 sayılı DMK’dan doğan kazanımlarını ortadan kaldıracak yeni düzenlemeler yapılmasın! Mesela sözleşmeli istihdam modelini düşünelim. Bu kanunla, ‘Öğretmenleri sözleşmeyle kadroya alacağız’ derseniz, kaş yaparken göz çıkarırsınız” dedi.
Öğretmene sahip çıkmak geleceğimize sahip çıkmaktır.
Eğitim çalışanlarına şiddetin sosyal bir yara haline geldiğini kaydeden Geylan, “Toplumumuz bundan bir süre öncesine kadar çocuklarını okula teslim ederken öğretmenlere ‘Eti senin kemiği benim’ derdi. Teslimiyet ruhundan nerelere geldik. Talebimiz; eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayı yaşandığında şikâyete bağlı kalmaksızın fail hakkında kamu davası yürütülmesi, caydırıcı ve etkili müeyyideler getirilmesidir” dedi.