MEMUR-SEN ANKARA İL BAŞKANI MUSTAFA KIR 2015-2016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILININ BAŞLAMASI MÜNASEBETİYLE "SORUN ÜRETEN EĞİTİMDEN ÇÖZÜM ÜRETEN EĞİTİME GEÇİLMELİDİR."DEDİ
Sorun Üreten Eğitimden Çözüm Üreten Eğitime Geçilmelidir
2015-2016 Eğitim-öğretim yılı başlıyor. Okul öncesi, ilk öğretim ve orta öğretim çağındaki 18 Milyon öğrencimiz ,900 bin 794 öğretmen ve yöneticimiz ders başı yapıyor. Bütün eğitim-öğretim camiasına,velilerimize, öğrencilerimize ve eğitim emekçilerimize kazasız, belasız, hayırlı ve başarılı bir eğitim-öğretim yılı temenni ediyorum.
Bilindiği üzere çocuklarımız psikolojik, fizyolojik, sosyal ve ruhsal açıdan birçok değişimi aynı anda yaşayan en önemli varlıklardır. Onun için çocuklarının eğitim ve öğretimi her gelişmiş ülke için birincil mesele olarak görülmüştür. Çünkü bir ülkenin zenginliği mal varlığının çokluğu ile değil eğitilmiş insanlarının varlığı ile ölçülür.
Eğitim öğretim insan hayatının belirli bir dönemini değil, hayatının tamamını kapsayan, beşikten mezara kadar herkesi ilgilendiren bir olgudur. Böylesine önemli bir konuda atılacak her doğru adım bir milletin geleceğini kurtaracağı gibi,atılacak her yanlış adımda o ülkenin çöküşünü hazırlar.
İnsanın yaradılış durumu , psikolojik, biyolojik ve ruhsal konumu dikkate alınmadan eğitim sisteminde denenen yapısal değişiklikler çocuklarımızın geleceğini olumsuz etkilemekte, özellikle 28 Şubat sürecinde olduğu gibi farklı düşünen kesimleri ortadan kaldırma ve kökünü kurutma adına alınan ideolojik kararlar gençliğimizin geleceğini karartmakta ve hayallerini yıkmaktadır.
Eğitimdeki Hedefsizlik Eğitim Sisteminin En Önemli Sorunudur.
Ne yazık ki Milli Eğitim Temel kanununda belirlenen temel amaç ve ilkeler gençlerimizin dünyasını ve ahretini birlikte kucaklayamıyor. onların ruh yapısında olumlu değişiklikler meydana getiremiyor. Eğitim sistemi sorun çözme yerine sorun üretiyor. Buna rağmen sorunlar halının altına süpürülerek resmi ideolojinin ve bürokrasinin payandası ile sistem yürütülmeye çalışılıyor.
Okullarımız, Çocuklarımızın Ruhlarına Hitap Edemiyor.
Rol model eğitimci,rol model ana-baba rol model arkadaşların ağırlıkta olmadığı ülkemizde çocuklarımız kötü modellerin etkisi altında kalarak; ya alkolün, ya uyuşturucunun, ya şiddetin, ya çetenin ya da kendilerini terörün kucağında buluyor. Çünkü sistem iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, günah ile sevabı, meşru ile gayri meşruyu, helal ile haramı, faydalı ilime yönelmeyi,faydasız ilimden kaçınmayı,iyi vatandaş olma yerine iyi insan olmayı, Hak ile batılı birbirinden ayıracak davranışların gönüllerde ve zihinlerde yer bulmasına yönelik çalışmıyor.
" Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar.Onu Yahudileştiren,Hıristiyanlaştıran ya da Mecusileştiren anne ve babasıdır." Hadisi şerifinde de ifade edildiği üzere her çocuk günahsız ve bütün kötülüklerden arınmış olarak doğmaktadır. Modeller her türlü davranışlarında rol modellere özenirler. Çocuklarımız bizlerin aynasıdır. Onlarda görülen iyi ve kötü davranışların kaynağı bizleriz. Eğitim yetişmiş neslin yetişen nesle bilgi beceri ve kültürünü aktarma olayıdır. Öyleyse çocuklarımızda gördüğümüz olumlu ya da olumsuz her davranış bizlerin eseridir.
Ya öğretenlerde Ya öğretilenlerde sorun vardır Demektir.
Gençlerimiz büyüdükçe, bilgi edindikçe daha faydalı, daha hoşgörülü, daha üretken olması gerekirken okudukça adeta çıldırıyorsa; şiddet,terör, cinayet vurgun soygun, madde bağımlılığı gibi kötü işlere kendini kaptırabiliyorsa ya anne ve babalarda, ya terbiye metodunda sorun vardır demektir.
Okullarımız eğitim ve öğretimin yapıldığı, güzel davranışların kazandırıldığı yerler olması gerekirken kötülüklerin kazandırıldığı mekanlar haline gelmiş ise ya okullarda yada okutulanlarda ya da okutanlarda ters giden bir şeyler vardır demektir.
Okul çevrelerinin , başıboş insanların barınağı, uyuşturucu tacirlerinin, sığınağı haline gelmesi öğrenciler üzerinde yapılan istatistikî rakamlara göre öğrencilerin % 80 inin sigara aldığını, % 36 sının uyuşturucu kullandığını . %65 inin bir defa denediğini % ’74 ünün şiddet gördüğünü %65 inin şiddet uyguladığını ifade etmesi Madde bağımlılığının İlkokullara kadar inmesi sorunun boyutunun nerelere uzandığını göstermektedir.
Kötülüklerin Kaynağı Ruhsuz Eğitimdir.
Şiddetin, madde bağımlılığının, tacizin kaynağı insanın yaradılış yapısı dikkate alınmadan verilen ruhsuz eğitimdir. Ruhsuz eğitim sistemi ile gençlerin istikbale matuf hayalleri yıkılmakta, gelecekleri karartılmakta yarınına güvensizlik aşılanmaktadır. Ruhsuz eğitim sistemi ile öfkeler kontrol altına alınamamakta sorunlar çözülme kördüğüm olmaktadır. Ruhsuz eğitim sistemi ile aile içi terbiye ve disiplin sağlama yetersiz, sosyal iletişim becerileri zayıf kalmaktadır. Özellikle nitelikli eğitimci yetiştirilememesi okullarda nitelikli eğitim verilememesi rehberlik hizmetlerinin amaçları dışında kullanılması,müfredatın çağın gereklerine göre yenilenmemesi, kontrolsüz internet kullanımı, cinsel içerikli TV programları, şiddet konulu film ve diziler aile yapısını yozlaştıran magazin, ölüm, intihar, cinayet haberlerinin pervasızca yayınlanması sistemi zaafa uğratan ve madde bağımlılığını şiddeti, tacizi körükleyen ahlaki erozyonu ve manevi tahribatı artıran sebeplerden bazılarıdır.
Nüfusumuzun % 25 i 18 yaşın altındadır. Sadece öğrenci sayımız 25 milyonun üzerinde olup, bazı ülkelerin toplam nüfusunu ikiye,üçe katlamaktadır. Bu gücü, gereği gibi değerlendirebilen ve kontrol altında tutabilen ülkeler için gençlik en büyük hazinedir. Gerekli tedbir alınamadığı ve sağlıklı eğitim verilemediği takdirde Milli ve manevi değerlerden mahrum bırakılarak yetişen gençlik ne zaman ve kimin elinde patlayacağı belli olmayan serseri bir mayın gibidir.
Çözüm için sorun üreten eğitim sisteminden çözüm üreten eğitim sistemine geçilmeli, Müfredatın belirlenmesinde kitapların hazırlanmasında evrensel gerçekler ülkesel ve bölgesel gereksinmeler insanın maddi ve manevi yapısı dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Devlet-aile, aile -okul ve okul ile çevrenin birbirini yalanlayan eğitim uygulamaları terk edilmelidir. Çocukların manevi eğitimine ağırlık verilmeli, dini eğitim ve değerler eğitimi kendi kültürümüze uygun olarak ana sınıfından itibaren verilmeye başlanmalıdır.
Okul Öncesi Eğitim Zorunlu Eğitim Kapsamına Alınmalıdır.
Okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamına alınmalı ve okul öncesi eğitim insanın yaradılış yapısına uygun olarak verilmelidir. Yapılan araştırmalar Türkiye’de okulöncesi eğitim kurumlarının yetersizliğini ortaya çıkardığı gibi temel dini bilgilerin eksikliğini de ortaya koymaktadır.
Zira eğitim doğumla başlayıp hayat boyu devam eden bir süreçtir. Çocukluk eğitimi ilk olarak aile de başlar, okul öncesi eğitim ve ilköğretimle devam eder. Okul öncesi eğitim dediğimiz kreş ve anaokulları çalışan anne ve babalar için çocuk bakıcılığı görevinin üstlenildiği bir kurum olarak görülmemelidir. Bilakis çocukların hem fiziksel, hem bilimsel açıdan becerilerini ve yaratıcı yönlerini ortaya çıkaran ve sosyal birey olarak yetişmelerini sağlayan, aile eğitimini de içine alan çok önemli bir eğitim kurumu olarak değerlendirilmelidir.
İnsanı Merkeze Almayan Hiç Bir Sistemin Başarı Şansı Olamaz.
Bilimsel olarak öğrenmenin beşikte başladığı öğrenmenin temelinin ise 4-6 yaşlarında atıldığı çocuğun; zihinsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişiminde çok önemli izler bıraktığı bilimsel bir gerçektir.. Çünkü 3-4 yaş, çocukta hayallerin güçlenmeye başladığı, dine ve dünyaya ilgilerinin yoğunlaştığı altın çağdır. Bu yaşlarda alması gereken temel dini bilgilerin ve değerler eğitiminin daha sonraki yaşlarda verilmesinin çocuk üzerindeki tesirinin yetersiz kaldığı sadece bilgiyi ders olarak öğrenmiş olmaktan öteye geçmediği de bilimsel bir gerçektir.
Bu gerçekler dikkate alınarak eğitim sistemi yeniden kurgulanmalıdır. Zira insanı merkeze almayan duygu ve düşüncelerini hesaba katmayan hiç bir sistemin başarı şansı olamaz.
Mustafa Kır
Memur-Sen Ankara İl Başkanı