Mustafa Kır: Sakin Olalım, Sinirlerimize Hakim Olalım

MEMUR-SEN ANKARA İL VE EĞİTİM-BİR-SEN 1 NOLU ŞUBE BAŞKANI MUSTAFA KIR’IN “SAKİN OLALIM, SİNİRLERİMİZE HÂKİM OLALIM” KONULU YAZILI BASIN AÇIKLAMASIDIR.

Sakin olalım, sinirlerimize hâkim olalım

         Büyük yangınlar bir kıvılcımla başlar. Bir kibrit ile bir orman kül edilebilir. Bazen kibriti kasten çakanlarda, ihtiyaç için yakanlarda olur. Sebebi ne olursa olsun yangına benzinle gidilmemelidir.  

            Bilindiği üzere İstanbul Taksim Gezi Parkında ağaçları koruma veya doğal güzelliklere sahip çıkma adına iyi niyetle başlatılan bir eylem, provakatif unsurların, illegal örgütlerin kışkırtmaları, güvenlik güçlerinin de zamansız ve orantısız güç kullanmaları sebebiyle yurdumuzun dört bir yanında insanımızın huzurunu kaçıran, ağzının tadını bozan eylemler yumağına dönüşmüştür.

            30 yılı aşkın bir süre terörle boğuşan, her 10 yılda bir açık ve post modern darbelerle siyasi partileri, sendikaları dernekleri vakıfları kapatılan adeta hafızası defalarca silinen bir millet olarak demokratik hak ve özgürlüklerimizi kullanmada ve kullandırmada daha dikkatli hareket etmemiz gerekmez mi?

Demokratik talepler için yine demokratik enstrümanlar kullanılmalıdır.

            Hangi iktidar organize halk hareketinin önünde durabilir? Hangi sivil toplum örgütleri ülkesinin milli kaynaklarını yakarak, yıkarak, istediği neticeyi elde edebilir. Demokratik taleplerin elde edilmesinde mutlaka demokratik enstrümanlar kullanılmalıdır. Halkın oyları ile iktidar olanlar halkın taleplerini dikkate almalıdır. Hiçbir örgüt hak arama adına haksızlık yapma hakkına sahip olmadığı gibi hiçbir iktidar da halk hareketlerini bastırma adına orantısız güç kullanma hakkına sahip değildir.

Yangın körükle söndürülemez.

             Bir ülkede terörü ve şiddeti tetikleyen birçok etken olabilir. Ancak hiçbir etkene bağlı kalmaksızın iç ve dış mihrakların kışkırtmasıyla da terör ve şiddet hortlatılabilir. Yangına körükle gidilerek yangının söndürülemeyeceği gibi, bu tür şiddet olayları da meydan okuma ve düello yöntemiyle sonlandırılamaz. Böyle durumlarda sarılacağımız tek şey sağduyu ve akl-ı selim ile hareket etmek olmalıdır.  

            Sağduyu ve akl-ı selim; yanlış yerine doğruyu, kötülük yerine iyiliği zulüm yerine adaleti tercih edenlerin yoludur. Aslında sağduyu her insanda fıtraten mevcut olan bir duygudur. Bu duyguya sahip olanlar sulhu, barışı imanın gereği sayarlar. Bir cana kıymayı bütün canlara kıymış gibi kerih görürler Birliği beraberliği kardeşliği esas alırlar. Kışkırtıcı değil yatıştırıcı, ayrıştırıcı değil bütünleştirici olurlar. Kim olursa olsun mazlumdan yana, kim olursa olsun zalimin karşısında dururlar.

Sağduyu olmayan yerde sol duyu hâkim olur.

            Sağduyu olmayan yerde ise sol duyu hâkim olur.     Böyle olunca da doğru yerine yanlış, iyilik yerine kötülük, adalet yerine zulüm kardeşlik yerine düşmanlık, bütünleştirme yerine ayrıştırma, yatıştırma yerine kışkırtma ve fitne çıkarma eğilimleri harekete geçer.

            Çünkü sol duyu sahibi olanlar acıma ve merhamet hissi duymazlar. Kul hakkı tanımazlar. Ahireti düşünmezler. Hak arama adına haksızlık yaparlar. Terör, şiddet ve kaos ve fitneden beslenirler. Bir taraftan emek mücadelesi verirken, diğer taraftan alın terinin, emeğin ürünü olan araçları tahrip ederler. Kamu malına zarar veririler. İşyerlerinin camını çerçevesini yere indirirler. Dükkânları yağmalayıp, kaldırımları sökerler. Bir taraftan bir ağaç için  kavga çıkarıp,  öte yandan bir ormanı ateşe verirler. Yaptıkları ile değil yıktıkları ve yaktıkları ile övünürler. Her doğrunun karşısında durmayı, inananlarla savaşmayı marifet zannederler.

             Kendilerinden olmayanlara yapılan haksızlığı mübah görürler. Başörtüsü yasağı, katsayı adaletsizliği; Arakan’da Suriye’de Irak’ta, Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Pakistan’da, Afganistan’da binlerce Müslüman’ın canına kıyılmasına kör, sağır ve dilsiz olurlar. Ziya Paşanın ifadesi ile “Onlar ki laf ile verirler dünyaya nizamat, bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde.”

Sağduyu çocuğun anası demektir

            Ne olursa olsun sol duyunun çıldırdığı anlarda bile sorumluluk yine sağduyuya düşer. Çünkü sağduyu çocuğun anası demektir. Çocuğu yaşatmak için her türlü fedakârlığa katlanır.

             Sağduyu hem yönetilenlere hem de yönetenlere gerekli olan bir duyu şeklidir. Hatta yönetenler için sağduyu sahibi olmak bile yetmez. Feraset, basiret ve dirayet sahibi de olmaları gerekir.

            Feraset; akıllılık, üstün zekâ, sezmek, bilmek, anlamak, kalbe doğan samimi his demektir. Basiret ise bir şeyin içini dışını, önünü arkasını, sağını solunu iyi bilebilmek, iyi anlayabilmek, iyi görebilmektir.  Buna göre basiret ve feraset bu günden yarını görebilmenin, ,insanlar adına karar verme yerine insanların ne düşündüklerini sezebilmenin ve buna göre tedbir almanın adıdır.

Tarih tahterevalli gibidir.

            Şu iyi bilinmelidir ki tarih; bazen yönetenlerin bazen yönetilenlerin, bazen iyilerin bazen de kötülerin galip geldiği tahterevalli gibidir. Bu gün yönetenler yarın yönetilmeye, bu gün yönetilenler yarın yönetmeye adaydır. Öyleyse bu gün iktidar olanlar bir gün muhalefete düşebileceklerini, bu gün muhalefette ahkâm kesenlerde bir gün iktidar olabileceklerini hesaba katarak teenni ile hareket etmelidirler.

            Dünyanın dört bir yanında hüküm süren kardeş kavgalarından, iç savaşlardan ibret almazsak o zaman tarih tekerrür etmez mi?  Bu cennet vatanımız cehenneme dönmez mi? Okullarımız, iş yerlerimiz, sokaklarımız savaş alanı gibi olmaz mı? Toplumsal hareketlerin dozunda bırakılmazsa mantığı ve nerede başlayıp nerede biteceği belli olmaz. Hele, hele bu hareketlerin kazananı hiç olmaz.   İç ve Dış düşmanlarımızın savarak yapamadıklarını kendi ellerimizle yapmış oluruz. Kazananı da düşmanlarımız olur.

Bu gemi batarsa hepimiz birden boğuluruz.

            Dilimiz, dinimiz, ırkımız rengimiz ve dünya görüşümüz ne olursa olsun bütün farklılıklarımızla birbirimizi kucaklamaya sevmeye mecburuz. Bu ülke birimizin olduğu kadar hepimizindir. Madden ve manen kalkınmış bir huzur ve refahı hepimizi kucaklayacağı gibi, olabilecek kaosta hepimizi rahatsız eder.  Bu ülke gemisi batarsa hepimiz birden boğuluruz. Öyleyse sakin olalım, sinirlerimize hâkim olalım.

mustafa-kir19@hotmail.com

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

KAMU PERSONELİ Haberleri