MEMUR-SEN ANKARA İL BAŞKANI MUSTAFA KIR İSLAM ŞAİRİ M.AKİF AKİF ERSOY'UN 79.ÖLÜM YILDÖNÜMÜ MÜNASEBETİYLE YAPTIĞI YAZILI AÇIKLAMADA
"HAYATINI ESERİYLE BÜTÜNLEŞTİREN AHLAK ABİDESİNİ RAHMETLE ANIYORUZ.DEDİ
Akif: Hayatını eseriyle bütünleştiren ahlak abidesidir.
İstiklâl marşımızın şairi, büyük fikir ve dava adamı, millî mücadele ve kuvay-ı milliye ruhunun öncüsü Mehmet Akif Ersoy'u (1873-1936) vefatının 79.Yılında rahmet,minnet ve şükranla anıyorum. İslam düşüncesinin edebiyattaki en önemli temsilcisi olan Mehmet Akif;İslam şairi, İstiklal Marşı şairi,Vatan şairi, Milli şair gibi pek çok hak ettiği unvanlarla anılmaktadır.
Akif sadece bir şair ve bir düşünür değildir. O yazdıklarını ve düşündüklerini hayatının her anında yaşayan,sözü sözüne,özü özüne uyan,hayatını eseriyle bütünleştiren bir ahlak abidesidir. Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” sözünün toplum içinde canlı örneğidir.
İttihadı İslam için ömrünü adamış vatan sevdalısıdır.
Akif; "gözler önünde yok edilen bir neslin feryadı, hunharca parçalanan İslam aleminin sancılı üstadıdır. O Dinin yok oluş sürecinde varoluş mücadelesinin önde giden akıncısıdır."O halkın sesini Hakk'ın sesine dönüştüren mana aleminin aynasıdır. Mehmet Akif Ersoy: İttihadı İslam için ömrünü adamış, "Vatanı sevgisi mandandır" hadisinin, ruhunda noksansız tecelli bulduğu bir vatan sevdalısıdır.
İmparatorluk davasına son verdiğimiz dönemde; ordumuzun dağıtıldığı, Sevr antlaşmasıyla vatanın parçalandığı, Rumeli'nin kaybedildiği, güzel İzmir'in,yeşil Bursa'nın Yunanlılar tarafından işgal edildiği,düşman ordularının Ankara'ya doğru ilerlediği, TBMM' de hükümet merkezinin Kayseri'ye naklinin bile tartışıldığı sırada; tehlikenin en alevli anlarında hiç umutsuzluğa kapılmadan ayağında deri çarık, elinde demir asa ile Anadolu'yu adım adım dolaşmıştır.
Konya'da çıkan bir isyanı bastırmak için Konya'ya koşmuş, Oradan devlete isyan hazırlıkları başlanan Necid çöllerine uzanmıştır. Her gittiği köy, kasaba ve şehir camilerinde vatan savunmasına dair yaptığı ateşli vaazlarla milletin ruhunda fırtınalar koparmıştır.
Akif umut şairidir
Akif; memleketin en karanlık ve buhranlı günlerinde fakir,silahsız, cephanesiz mutsuz ve umutsuz bir millete umut aşılamıştır. Ölüm kalım mücadelesinde bazen engin duygulu bir şairin bir ordu kadar etkili olduğu görülmüştür. Mehmet Akif'te kaleminden bir volkan gibi fışkıran İstiklal Marşını yazarak, İstiklal harbinin manevi cephesinde başlatılan büyük taarruzla Yunanı denize döken harekatın motor gücü olmuştur.
Safahat, İman abidesinin nazma bürünüş şeklidir.
Akif'i anmak yetmez Onu anlamak lazımdır. Onu anlamak için de doğumundan ölümüne kadar geçirdiği bütün hayatını içine alan bir iman abidesinin nazma bürünmüş şekli olan Safahatını iyice tetkik etmek gerekir. Çünkü Safahatta; ağlayan,üzülen,acıyan,dertlenen, sevinen,kızan,isyan eden,koşan,konuşan tartışan bir kahraman vardır O da Akif'in kendisidir.
O millete romantik köşelerden, sırça köşklerden değil; sefalet ve yoksulluk içinde kıvranan halkının zaviyesinden bakmıştır. Koskoca İslam aleminin dertleriyle dertlenmiş, feryatlarını haykırmıştır."Mahalle Kahvesi"nde zamanını kahvehane köşelerinde öldüren tembel kişileri. "Köse İmam"da İslam'ı yanlış anlayarak karısını boşamak isteyen acımasız cahil bir adamı anlatmış, özlenen gençliği ise "Asım" la simgeleştirmiştir.
"Seyfi Baba"da bir dostunun hastalığı kendisini perişan etmiştir. "Hasta"da veremli bir ziraat mektebi öğrencisiyle ölüm yolculuğuna çıkmıştır. "Meyhane"de sarhoş kızı İffet'in evde kalma acısını paylaşmıştır. "Küfe" de küfeci Hasan'ın fakirliğini ve çaresizliğini,yetim kalan bir çocuğun dramını yaşamıştır.
Velhasıl kahvehanelerin,meyhanelerin pis havasını camilerin,minberlerin secdelerin heyecanını, cephelerin kan ve kıyametini koskoca bir milletin geçirdiği safhaları dile getirmiştir.
Bütün bu olaylar Mehmet Akif'in duygulu ve coşkulu şairliği yanında mücadeleci ,azimli,cesur ve emsalsiz vatanseverlik anlayışını,sosyal yönünü ortaya koyan ifadelerdir.
Akif, milli ve yerli şairdir.
Mehmet Akif Ersoy kadar Müslüman Türk Milletinin dertleriyle dertlenen, Müslüman Türk milleti gibi düşünen, Müslüman Türk milleti gibi konuşan ve yaşayan bir başka milli,yerli şair göstermek mümkün değildir.
İçinde bulunduğumuz çağda, at izinin it izine karıştığı İslam coğrafyasında Akif'in İslam anlayışına,yorumuna samimiyetine,azmine,cesaretine birleştirici ve bütünleştirici kimliğine olan ihtiyacımızı kelimelere sığdırmak mümkün değildir.
Akif dalkavukluk yapmayan ve dalkavukluktan hoşlanmaya Müstesna bir adamdır
Yazımı Mithat Cemal'in Akif ille İlgili şu tespiti ile tamamlamak istiyorum. Mithat Cemal şöyle diyor:"Akif hayatımın 33 senesidir. Bu 33 senede o, bir tek defa bile bayağı olmadı. Onun iç yüzüne baktığım vakit gökyüzüne, denize bakar gibi ferahlardım. Sonra 63 senelik hayatını öğrendim; bu ne berrak 63 senedir, siyah ve pis tek bir dakikası yoktur.'" "Dalkavukluk etmeyen adam gördüm; fakat dalkavukluktan hoşlanmayan adam görmedim. Bunun bir müstesnası vardır: O da Akif'tir.
Akif: "Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyulayı da, er geç silecektir..
Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma,
Sessiz yaşadım,kim beni nerden bilecektir... "
Sözleriyle tevazu gösterse de bu gün yurt içinde ve yurt dışında resmi kurumlarımızda, kışlalarımızda,kalelerimizde,kulelerimizde ay yıldızlı bayrağımız onun şiiriyle dalgalanmaktadır. Hayatını ve İstiklal marşını milletine adayan Akif'imizi rahmet ,minnet ve şükranla anıyorum.Ruhun şad mekanın cennet olsun.
Mustafa KIR
Memur-Sen Ankara İl Başkanı