Hükümetin pandemi kabusuna karşı yurttaşa kol kanat germeyen, sosyal ve ekonomik olarak gerekli hamleleri yapmayıp tüm yükü yurttaşın omzuna bindiren tavrı, ne yazık ki insan hayatını kârdan daha değersiz gören tüccar zihniyetlileri de cesaretlendirmektedir.
Bunun son örneği, Türkiye Özel Okullar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nurullah Dal olmuştur. Parasız verilmesi gereken kamusal bir hizmet olan eğitimin piyasalaştırılmasının tilkiye kümes emanet etmekten farkı olmadığının vücut bulmuş hali olan Dal, okulların açılmasına dair tartışmada bilimsellikten ve empatiden uzak biçimde eğitimcileri, eğitim sendikalarını suçlamıştır.
“Dünyanın her yerinde okulların açılması birinci gündemken burada tek muhalefet var, o da öğretmen sendikaları. İşe gitmeden maaşlarını alıyorlar. Sanırım rahata da alıştılar. Peki diğerleri? DSÖ ‘okulları açmak esastır’ dedi. Bazıları ise hâlâ ‘sendika ağzı’ ile hareket ediyor. ‘Hastalanır mıyız?’, ‘Korkuyoruz’ diyerek sosyal medyada gerçek kimliğini gizleyip, yazıp çizenlerle bu iş olmaz. Mesele eğitim” diyerek cahilliğini gözler önüne seren bu şahıs, bir cevap hak etmese de, bu zırvalıkları yanıtsız biçimde ortada bırakmak doğru olmayacaktır.
1- Açıklamadaki iddianın aksine dünyanın birçok ülkesinde, pandemiye rağmen okulların açılıp açılmayacağı, açılacaksa tedbirlerin nasıl olacağı hararetli bir konudur. Öyle ki bazı ülkelerde okullar önce açılmış, ardından riskin tırmandığı görülerek tekrar kapatılmıştır.
2- Özel öğretim kurumlarının sözcüsü olan Dal, "patron ağzıyla" yaptığı açıklamada, "sendika ağzı" ile yapılan itirazlara değinmiştir çünkü kendisi, eğitimciye sömürelecek bir meta aracı, velilere müşteri, öğrencilere de kâr gözüyle bakmaktadır. Eğitimi ve eğitim emekçilerinin haklarını gözeten her kesimin, şahsın canını sıkması tam da bu yüzdendir.
3- Açıklamaya göre eğitimcilerin bazılarının hayatlarından endişe duyduklarını sosyal medyada anonim hesaplarla duyurması da Nurullah Dal'ın ve dolayısıyla birçok özel eğitim kurumu sahibinin canını sıkmıştır. Bu can sıkıntısının nedeninin hesapların anonim olması nedeniyle fişleme yapılamaması olduğu açıktır.
4- İnsanların canlarından endişe etmesini dahi rahatsız edici bulan özel okullar sözcüsü, utanmadan "mesele eğitim" demektedir. Pandemi ilk başladığında velilerin ödediği servis paralarını bile iade etmeyen, velilerden eğitim için alınan parayı inşaata yatırıp öğretmenleri eylem yapacak hale getiren özel okullara dair ağzını dahi açmayan Dal, belli ki eğitimi değil, sadece bindiği dalı umursamaktadır.
5- Nurullah Dal'ın çirkin üslubu, zihniyetinin çarpıklığını da ele vermektedir. Öğretmenleri "yattıkları yerden para kazanmakla" itham eden Dal, özel okullarda eğitimcileri AVM'lerde tanıtım yapmaya zorlayan, bin bir angaryayı dayatan zihniyetin ta kendisi olduğunu göstermiştir.
Canından endişe eden öğretmenleri, çocuğu için kaygı duyan velileri küçümseyen bu zat, Korona virüsün sabit bir kabus olduğunu ileri sürerek de cehaletini gözler önüne sermiştir. Dal'ın "Salgın İstanbul’da var ama Artvin’de, Edirne’de yok. Buralarda okulları niye kapatıyoruz?” sözleri, işte bu cehaletin dışa vurumudur.
Kurulduğu günden bu yana eğitim emekçilerinin hakkı, eğitim kalitesi için mücadele eden Eğitim-İş olarak "sendika ağzı" ile uyarıyoruz:
Esnaf zihniyetiyle, dükkan gözüyle baktığınız o kurumların pandemi koşullarında açılıp açılmayacağı, bilimin konusudur. Normali, tartışmanın taraflarının (birçok ülkede olduğu gibi) verilerle, dayanaklarla konuşup en makul kararın alınmasını sağlamasıdır. Öğretmenin, öğrencinin ve bulaşı ihtimali nedeniyle velilerin canını küçümseyen bu anlayışa hiçbir zaman cevapsız kalmayacağız. Üyemiz olsun olmasın, her eğitimcinin haklı kavgasında her zaman var olacağız!
Parlak bir geleceğin en önemli hammaddesi olan eğitimi, sizin gibi tüccar zihniyetli insanların pençesinden kurtarmak için verdiğimiz mücadeleyi ilk gün azmiyle sürdüreceğiz. Canınızı sıkmaya devam edeceğiz. Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı gayet memnunuz.
Eğitim-İş Genel Merkezi