Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer DİNÇER işletmeci mantığıyla eğitim sistemini günü kurtarmak adına proje adına projeler ortaya atıyor.Ve basına da “2 yıl sonra MEB’i tanıyamayacaksınız” diyor.
Biz daha şimdiden tanıyamaz olduk . 2 yıl sonrasını düşünmek bile istemiyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığını işletmeci mantıkla yöneten Milli Eğitim Bakanı şimdi yaptığı projelerin 1-2 yıl içinde ürün vereceğini hesaba katıyor.
a-Olmayan performans kriterlerine göre atanan il müdürleri ve bakanlık müdürleri işletme mantığı ile kendi ekibini kurmaktır. Ancak devlet kurumlarında kendi ekibini kurmak adına liyakat ve kariyer için emsallerinin yarıştığı bir ortamda hangi ölçütlere göre atandığı hala kamuoyuna duyurmamıştır. ”İşletmenin patronu benim. İstediğimi işe alırım, istediğimi işten atarım” diyor.
b-İşsizlikten milletin yüzüne bakamayacak durumda utanç içindeki atanamayan öğretmenleri bir lütuf ihsan ederek işe alıyor. İşletme mantığıyla sözleşme imzalıyor. 4 yıl boyunca Doğudan çıkmayacaksın. Dünyanın hangi gelişm(em)iş ülkesinde böyle keyfe keder bir kamu yönetimi olabilir. Sonra usulsüz evlilikler, eşi adına usulsüz iş kurmalara neden olacaksınız.
c-Eğitim sisteminin temel sorunu olarak öğretmenlerin kalitesi olarak gören Bakan işletmenin personel müdürü gibi öğretmenleri yaz aylarında hizmetçi eğitime alacak. 08-17 arası full- time mesaide tutacak. Tıpkı işletmelerde olduğu gibi para alıyorsan son ana kadar çalışacaksın. Üç kuruşa beş köfte yedirmezler.
d-Asıl işletmeci mantık kendini projelerinin çokluğunda gösterir. Önce 4+4+4 projesi borsaya bildirildi. Olmadı şimdi 4+4+3+-3 gibi proje borsaya bildirildi. Henüz çalışmalar devam ediyor. Her an 4-4-3’e geri dönebiliriz. Liseleri 3-6 yıl yapan projede gerçekten çılgın proje.. Bu ülke bunu yıllar önce kredili ders sisteminde deneme yanılmasını yaptı. Denendi. Yanınıldı. Büyük patronun gözüne girmeye çalışan ustabaşılar nasıl bir proje atıyorlarsa olan yine çocuklarımıza olacak.
İşletmelerde para ve zaman kaybedersiniz. Telafisi edilebilir. Ama eğitimde yaptığınız hataların telafisi olmayacak hayatlara neden olabilir.
Liselerde ki sorunlar da işletmeci mantıkla çözülemez. Geniş katılımlı bir şura toplanması gerekir. Proje üreterek göze girmeye çalışan şakşakçılarla değil, çözüm üretecek beyinlerle bu şura yapılmalıdır.
Aslında ortaöğretimlerin 3-6 yıl olmasına gerek yok. Günü kurtarmak adına basit bir öneri ortaya atayım.
2009/2010 (2010/2011 verilerine ulaşamadım) Eğitim öğretim yılı sonunda 9.sınıfta okuyan öğrenci sayısı yaklaşık 1.276.000 iken bunun 263.000’i (% 20) si sınıf tekrarı yapmıştır. Sınıf tekrarı yapanların %75’i normal liselerde. Yani Fen, Sosyal Bilimler, Anadolu Liseleri, Anadolu Öğretmen Liseleri gibi liselerde sınıf tekrarı oranı çok az. Küçük ilçelerde öğrencilere tanınan toleransları da düşünürsek büyük şehirlerin 9.sınıfında okuyan öğrencilerin sınıf geçme oranı dip yapmaktadır.
Normal liselerin 1.sınıfın (9.sınıf) müfredatı hiç incelendi mi? Kitaplar değişiyor, şekillendiriliyor, renklendiriliyor, resimlendiriliyor. Ama konular aynen devam ediyor. Aslında müfredat programının birazcık ele alınması durumunda liselerde sınıf tekrarı sayısı muazzam düşecektir. Çünkü 8.sınıftan mezun olan öğrencinin karşısında Lise 1(9.sınıf) denen muazzam bir kayaya çarpmaktadır. Her yıl 300.000 öğrenci bu kayaya öyle bir sert şekilde çarpmaktadır ki ancak 2.yıl geçebilmektedirler. Arada kaybedilen bir şekilde öğütülen onbinlerce öğrenciyi unutmayalım. 10. geçtiklerinde alan seçimi sebebiyle sınıf tekrarı sayısı bir anda %5’e düşmektedir.
Henüz zaman geçmiş değil. Liselerin önündeki engel zaman ya da çocukların yetersizliği değildir. Müfredat programının muazzam ağırlığıdır. Son yapılan rötuşlar da yeterli değildir. Çoklu zekaya dayalı alan/ders seçimi 9.sınıftan başlanmalıdır.
Bizim eğitim sistemimiz günü kurtarmak adına yapılan yamalarla doludur. Artık iyi bir kumaşla iyi bir elbise biçmenin vakti gelmiştir. Ancak işletmeci mantıkla değil, halka hizmet ilkesiyle okul öncesi eğitimden yükseköğretime kadar müfredat, istidam, öğretmen yetiştirme, araç gereç, öğrenme teknikleri, eğitim yönetimi, ücret politikası, okulların işleyişleri ve giderlerinin planlanması, eğitim süreci, sınıf geçme sistemi yeniden ele alınmalıdır.
İşletmeci mantıkla değil.
Mustafa ÜLKEM