Milli Eğitim Bakanı eğitimci olmalı

Milli Eğitim Bakanı eğitimci olmalı. Kamuoyuna ve STK'lara çağrıı

Bu ülkenin en önemli işlerinin “maarif işleri” olduğundan dem vuruldu her zaman. Son dönemlerde bunun göstergesi olarak bütçeden en fazla pay eğitime ayrıldı. 160 bin derslik yapıldı, bilmem kaç bilgisayar verildi okullara…. Sonuçta onbirlerce öğrencinin sınavlardan sıfır aldığı bir sistemde sıfır alanların sayısı azalmadı. 

Eğitimci Bakan ŞART 

Bu ülkenin en önemli işleri şayet eğitim işleriyse bunun ilk göstergesi eğitimci birisinin Milli Eğitim Bakanı olmasıdır. Geçmişten günümüze  “aklı olan herkesin yapabileceği bir bakanlık” olarak algılanan Milli Eğitim Bakanlığına liyakat gözetmeksizin her meslek grubundan Bakanlar getirildi. Eğitimciler dışında kimler bakan olmadı ki!   

Son otuz yılda bakan olanların mesleklerine baktığımızda 14 Milli Eğitim Bakanı arasında sadece bir tane eğitimci olduğu görülmektedir. Eğitimcilerin dışında avukat, maliyeci, sendikacı, işletmeci hatta inşaat mühendisinin bile Milli Eğitim Bakanı olduğu, YÖK başkanlığı nedeniyle eğitimci zannedilen  Mehmet Sağlam’ın aslında hukuk mezunu, Öğretim üyeliği nedeniyle eğitimci zannedilen Hüseyin Çelik’in ise alanın eğitim değil,  edebiyat olduğu görülmektedir. 

Vehbi Dinçerler:  İnşaat Mühendisi

Metin Emiroğlu:  Hukuk mezunu- sendikacı

Hasan Celal Güzel: Maliyeci

Avni Akyol: Eğitimci

Köksal Toptan:  Hukuk mezunu- Avukat

Nevzat Ayaz: Hukuk mezunu Emniyetçi-Vali

Turhan Tayan :Hukuk mezunu- Avukat

Mehmet sağlam: Hukuk mezunu-Bilim adamı

Hikmet Uluğbay: Maliyeci

Metin Bostancıoğlu: Hukuk mezunu- Avukat

Necdet Tekin: İşletmeci

Erkan Mumcu: Hukuk mezunu

Hüseyin Çelik: Edebiyat alanında bilim adamı

Nimet Çubukçu: Hukuk mezunu- Avukat 

 

Eğitimci olmayan bakanlar, bir eğitim politikası oluşturamadılar. Günü kurtarma peşinde koştular. Her gelen kendi doğrusunu dayattı. Herkesin doğrusu farklı olunca birinin yaptığını, diğeri yıktı.

 

Günümüzde, çalışanlar arasında Milli Eğitim Bakanlığı personeli kadar mutsuz ve huzursuz bir başka bakanlık personeli yoktur.

Yönetici atamalarına yıllarca çeki düzen verilemedi. İlköğretim okullarına ödenek gönderilmedi. Okullarda hizmetli kalmadı. Okul-aile birlikleri çalıştırdıkları onbinlerce hizmetliyle Türkiyenin en büyük işvereni oldu,  yük yine vatandaşın boynuna bindi. Aidat ödeyen vatandaş mutsuz. Çaresiz kalmış okul yöneticileri mutsuz

Öğretmen açığı had safhaya ulaştı. Öğretmen açığına rağmen 250 bin eğitim fakültesi mezunu mesleğe atanamadı. Öğretmen adayları mutsuz.

 70 bin kişiye üç kuruşa ücretli öğretmenlik yaptırıldı, sigortaları tam yatırılmadı. Ücretli öğretmenler mutsuz.

70 bin kişi sözleşmeli öğretmen olarak alındı, kadro sözleriyle yıllarca oyalandı, atamaları yapılmadı. Sözleşmeli öğretmenler mutsuz.

Eğitim müfettişleri, milli eğitim müdür yardımcıları, ilçe milli eğitim müdürleri, şube müdürleri amiri oldukları personelden düşük maaş alır hale getirildi. Hepsi mutsuz.

Şeflerin maaşı memurdan düşük. Şefler mutsuz.

Çocuğunun dersine kadrolu öğretmen girmeyen veliler mutsuz.

Kendi haline terk edilen onbinlerce üstün zekalı öğrencinin ebeveyni çocuğunu gönderecek okul bulamadığı  için mutsuz… 

Okullarda öğretim bitirildi. Okullar, yılda 200 yarışmanın yapıldığı, eğlence ve sosyal aktivitelerin yer aldığı sosyal ortamlara dönüştürüldü. Yıllarca emek verilerek hazırlanan öğretim programları bir cümleyle kaldırıldı. Haftalık ders çizelgeleri yap-boza döndü. 

Eğitimin dününü bilmeyen  eğitimin yarınına yön veremez.  Bir Milli Eğitim Bakanı bu ülkenin bütün şartlarını görmeli. Mezra, köy, kasaba, şehir okullarını bilmeli. Anaokulunu, ilköğretimini, lisesini, üniversitesini tanımalı. Yoksa rapordan anlaşılmaz  yatılı okul yemeğinin tadı, yatakhanesinin kokusu, öğrencilerin ana hasreti…   Kağıttan politikalar üretilir,  makam odalarında. 

İş ehline verilmeli. Milli Eğitim Bakanı mutlaka eğitimci olmalı. Bu konuda her Türk vatandaşının tarihi bir sorumluluğu var. Milli Eğitim Bakanının eğitimci olmasını sağlamak! Ülkemizi ve çocuklarımızın geleceğini düşünüyorsak siyasi bir ayrım gözetmeksizin tüm sendikalara, sivil toplum örgütlerine, eğitimcilere ve vatandaşlara bir çağrım var. 

 “EĞİTİMCİ BAKAN” talebimizi Başbakana duyuralım. Bu konuda sendikalarımızın ve sivil toplum örgütlerimizin ortak bir basın açıklaması hazırlaması ve belirlenecek kişi tarafından açıklamanın geniş bir katılımla  okunması yararlı olacaktır. 

Zaman seyretme zamanı değil, tarih yazma zamanıdır. Ülkemizin ve çocuklarınızın geleceği  için  tek vücut ol ve sesini duyur Türkiye… 

 

                           Doğan CEYLAN

                   Müfettişler Derneği Başkanı

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri