MEB'in Mevzuat Aşkı Herkesi Mağdur Ediyor.
Yöneticilik yönetme sanatıdır.
İletişimi, koordinasyonu, bilgiyi, planı, programı, mevzuatı, adaleti her şeyden önemlisi insanlığı işleyeceksiniz bir sanatçı edasıyla...
Size iki fotoğraf göstereyim.
.
.
.
.
.
Doğru, tahmin ettiğiniz gibi karne ve Takdir Belgesi.
Peki konumuzla ne ilgisi var?
Haziran ayının 8'inden bir öğrenci ile ilgili bilgi bakanlığa iletilir. Bilgi şudur: Bu Anadolu Lisesinde okuyan takdirlik öğrenci ikinci dönem hastalanmıştır ve 60 günü aşkın süre okula gidememiştir.
Yönetmelik: "Ancak üniversite hastaneleri veya eğitim ve araştırma hastanelerinde kontrol kayıtlı sürekli tedaviyi ya da organ naklini gerektiren hastalığı bulunanlar ile kaynaştırma ve özel eğitim gerektiren öğrencilerin özürsüz devamsızlık süresi 10 günü geçmemek kaydıyla toplam devamsızlık süresi 60 gün olarak uygulanır." der.
Yani bu öğrenci 60 günden fazla gidemedi okula.
Müdür der ki "sınıfta kaldı, sınav yapmayın."
Öğretmenler der ki "yazıktır, tedavi görüyor çocuk ve morale ihtiyacı var... Ona şans vermeliyiz..."
Müdür Nuh diyor peygamber demiyor. Mevzuat böyle, başka bir şey bilmem diyor...
Sonradan Bakanlığın olaya müdahil olmasıyla, ilçe müdürü okula giderek sorunu çözüyor. Öğretmenlere rica ediliyor, yazılı yapmaları isteniyor.... Derken öğrenci yukarıdaki karne ve takdir belgesini alıyor. Karneden sonra da Kemoterapi almaya gidiyor hastaneye.
İşte müdürlük, yöneticilik burada ortaya çıkar. Mevzuat tabii ki sınırlama yapmıştır ve bunu yaparken temel felsefenin ne olduğu da açıktır.
Bu öğrenciyi sınıfta bıraksak vicdanımız rahat edecek mi? Ya da eğitimci kimliğimiz neyi gerektiriyor. Bu olayla ilgili müdür soruşturma geçirse emin olun ki muhakkikler de kanaat kullanır. Hadi kullanmadı diyelim en fazla müdürlükten alırlar insanı. İnsanlıktan kıymetli mi müdürlük?
Tam da bu noktada bir belge daha paylaşalım.
Bu belge nedir?
Bu belge ilkokul çağına gelmiş bir çocuğun belgesi. Doktor diyor ki Okul Öncesine gitsin. Fakat mevzuat ne diyor?
"b) Okul müdürlükleri, yaşça kayıt hakkını elde eden çocuklardan 66, 67 ve 68 aylık olanları velisinin vereceği dilekçe; 69, 70 ve 71 aylık olanları ise ilkokula başlamaya hazır olmadıklarını belgeleyen sağlık raporu ile okul öncesi eğitime yönlendirebilir veya kayıtlarını bir yıl erteleyebilir."
Çocuğumuz 76 aylık olacak. Yani mevzuata göre kayıt erteleyemez. Hal böyle olunca veli sıkıntı yaşıyor. Nasıl yaşamasın söz konusu olan evladı, canı...
Veli bilinçsiz olsa anlayacağım ama anne baba öğretmen, doktor da böyle diyor... ama mevzuat böyle demiyor. Ve ülke genelinde yüzlerce böyle öğrenci var belki. Veliye diyeceğim ki gönderme kimsenin arayıp soracağı yok olmadı verirsin cezasını ama veli okul öncesine göndermek istiyor haklı olarak.
Bu mevzuat böyle düzenlenirken 4+4+4 süreciydi. O dönemde okuma yaşı öne alınmıştı. Vatandaş çocuğunu erken gönderme niyetinde değildi. Bu nedenle zorlamaya gidildi.
Şu anda karşı karşıya olduğumuz durum ise çok farklı.
MEB şu zorlamayı bıraksın. En azından bu tür durumlarda vatandaşı da çocuklarımızı da mağdur etmesin.
Velinin çalmadığı kapı kalmadı. Her kapı üstüne kapandı.
İşte biz eğitimde bu yüzden kaybediyoruz. Çözüm değil sorun odaklı yaşıyoruz. Sorumluluk değil, sorunluluk sahibiyiz...
MEB'e diyoruz ki bu zorlamayı kaldırın. Vatandaşı rahat bırakın. Doktor raporu olana 71 ay sonrasını da serbest bırakalım.
İnsan bu örnekleri görünce mevzuatınız batsın diyesi geliyor ve mevzuat mazluma mı var?
Kendi yaptığınız mevzuata kendiniz bile uymazsınız ama derdi olan vatandaşa mevzuat gösterirsiniz. Allah aşkına ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun...
Maksut BALMUK
Öğretmen