MESLEKİ EĞİTİM NE KADAR ÖNEMSİZ
Ülkelerin gelişmesi ve kalkınması için, iş piyasasının ihtiyaç duyduğu bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarına sahip nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi gerekmektedir. Bu da ancak ülkenin ihtiyaçları ve dinamikleri dikkate alınarak iyi planlanmış ve kurgulanmış mesleki eğitim ile mümkündür.
Ekonomik ve teknolojik olarak gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerine bakıldığında tamamının bu gerçekten yola çıkarak eğitim sistemlerinde mesleki eğitime önem ve öncelik verdikleri görülmektedir.
Uluslararası arenada ülkeler arasında, sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik alanda acımasız rekabet sürerken ve bu rekabete ayak uyduramayan ülkelerin bir şekilde gelişmiş ülkelerin hâkimiyeti altına girdiği günümüzde, ülke olarak acaba biz neredeyiz?
Bilindiği gibi ülkemizde meslek eğitiminin Ahilik geleneğine uzanan çok uzun ve köklü bir tarihi geçmişi var. Acaba biz bu paha biçilmez mirası/hazineyi, günümüz gelişmiş ülkelerin tecrübeleri ile zenginleştirip güncelleyerek, sürdürülebilir ve sistemli bir mesleki eğitim sistemi kurabildik mi?
Ülkemiz Eğitim sistemine özellikle mesleki eğitim sisteminin bugünkü durumuna baktığımızda bunu söylemek imkânsız.
Genel olarak bakıldığında Millî Eğitim Bakanlığı yöneticilerinin, Kalkınma Planları, Şûra Kararları, Stratejik Planlar ve Hükümet Programları doğrultusunda kararlar alıp eğitim politikaları belirledikleri, eğitime yön verdikleri düşünülür ki öyle de olmalıdır.
Bu amaçla Cumhuriyet döneminde ilki 1939 yılında olmak üzere bu güne kadar 19 Millî Eğitim Şûra’sı düzenlenmiştir. En son onuncu Kalkınma planı (2014 – 2018) yürürlüktedir.
Bunların tamamında eğitimle özellikle meslekî eğitimle ilgili ciddi hedefler konulmuş ve bu hedeflere ulaşmak için yapılması gerekenler belirlenmişken, içlerinde en zayıf ve ilgisiz planlar maalesef Hükümet Programları olmuştur. Ülkemizde son 13 yılda görev yapan 7 ayrı hükümetin Hükümet Programlarına bakılırsa meslekî eğitim ile ilgili sadece birkaç kalıplaşmış cümle görülür. Bazı hükümet programlarında ise hiç bahsedilmemiştir. Bu hükümetlerin eğitime ve meslekî eğitime ne kadar önem verdiklerinin göstergesi değil mi?
Siyasi iradenin ancak bu kadar önem verdiği eğitim alanında, bu anlayışın doğal sonucu, eğitimden sorumlu Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarına vali, kaymakam, tıp doktoru, avukat, mühendis, işletmeci vb. mesleklerden bürokratların atanması sonucu, eğitimle ilgileri öğrenci velisi olmaktan ibaret olan bu bakanlık yöneticileri ve karar vericilerin yönetiminde ülkemizde eğitim, özellikle meslekî eğitim dibe vurmuştur.
Bu gün eğitimin hangi alanına hangi seviyesine bakarsanız bakın ne yazık ki çok olumsuz tablolar ortaya çıkmaktadır.
Örnek mi;
Ülkemizde 2006/2007 eğitim-öğretim yılında genel ve meslekî ortaöğretim okullarına kayıt olan öğrenci sayısı 1.151.599 dur. Bu öğrencilerin mezun olması gereken 2009/2010 eğitim-öğretim yılında bu okullardan mezun olan öğrenci sayısı ise 662.894 olmuştur. Yani 9. sınıfa başlayan öğrencilerin yaklaşık % 58’ i ancak mezun olmuştur.
Veya;
2008/2011 eğitim-öğretim yıllarında 9.sınıf öğrencileri arasında sınıf tekrarı oranı; mesleki ve teknik eğitim veren okullarda %21.34, genel ortaöğretim okullarında %20.19, İmam Hatip Liselerinde ise %22.17 olurken, okul terk oranları ise; mesleki ve teknik eğitim veren okullarda %9.79, genel ortaöğretim okullarında %10.28, İmam Hatip Liselerinde ise %9.15 olarak gerçekleşmiştir. Toplamda bakıldığında ise 2014 yılı itibarıyla eğitimden erken ayrılanların oranı Türkiye’de % 38’dir, AB ülkelerinde bu oran % 11’dir. (ERG Raporu)
Ya da;
Meslekî ve teknik orta öğretim okullarından mezun olup iş bulabilen şanslı öğrencilerin ise sadece %45’i mezun olduğu alan ile ilgili bir işyerinde çalışmaktadır. Verdiğimiz bu birkaç örnek bile eğitimle birazcık olsun ilgisi olan kişilere durumun vahametini anlatmaya yeter sanırım.
Bu ve benzeri istatistiki veriler yıllara göre değişkenlik gösterse de genel anlamda bakıldığında ülkemiz eğitimine ait sayısal göstergelerin AB ülkeleri ve OECD ülkelerinin çok gerisinde kaldığı görülmektedir.
Zaten ülkemizin en ciddi stratejik belgesi olan kalkınma planlarında meslekî eğitimle ilgili bu gerçekler yer almaktadır.
²Plan döneminde eğitim sistemi, işgücü piyasasının ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmıştır. Genç ve eğitimli kişilerin işsizlik oranlarında da kayda değer bir düşüş sağlanamamıştır. Ekonominin ve işgücü piyasasının taleplerine cevap verecek ve özellikle gençlerin istihdam edilebilirliğini artıracak yeni mekanizmalara ihtiyaç bulunmaktadır.² 9.Kalkınma Planı (2007-2013)
²Eğitim sistemi, işgücü piyasasının ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmış ve eğitimli genç bireylerin işsizlik oranlarında sağlanan düşüş sınırlı düzeyde gerçekleşmiştir.² 10. Kalkınma Planı (2014-2018)
Sözün özü, İletişimin bu kadar geliştiği çağımızda, eğitim, sorunları ve çözümleri dâhil bilinmeyen, erişilmeyen hiçbir şey kalmamıştır.
Ama temel şart; niyet, siyasi irade, samimiyet ve işi ehline vermektir.
"Anlamak niyetinde olana"
Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layık olduğu kimselere verilmesi emrediliyor.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.) (Nisa 58)
Hadis-i şerif’de de buyuruluyor ki:
(İş ehli olmayana (layık olmayana) tevdi edildiği (verildiği) zaman, kıyameti bekle.) (Buhari)
Kadir MUTEBER