Son yıllarda inşaat işi ile uğraştınız mı? Örneğin, evinize boya, badana yaptırdınız mı, fayans döşettiniz mi ya da elektrik, oda büyütme, mutfağın şeklini değiştirme gibi uğraşlardan herhangi birisini yaptınız mı? Eğer bu işlerden sadece birisini yaptırmışsanız, hali hazırda ruh sağlığınız bozulmuş demektir. Çünkü tadilat ve tamirat sürecinde karşılaştığınız esnaf ve ustalar, sanki Türkiye’de doğmamış, başka bir gezegenden gelmiş gibi davranıyorlar. İşini iyi yapan herkesi tenzih ederim ama ben işini iyi yapan çok az esnaf ve usta ile karşılaştığım için biraz genelleme yapacağım.
İnşaat sektörü incelendiğinde aynı marka, aynı kalite ürünün, her iş yerinde farklı fiyata satıldığı görülüyor. Evimizin balkonunu kapatmak için altı civarında firmadan PVC fiyatı aldık. En düşük fiyat 20500 TL en yüksek fiyat 42700 TL idi. Aynı marka PVC’nin en düşük fiyatı 25000 en yüksek fiyatı ise 42700 TL olması gayet şaşırtıcı değil mi? Aynı PVC’yi takıyorlar, aynı işi yapıyorlar aralarında %80 civarında fiyat farkı var. Sizce bu bir meslek ahlâkı sorunu değil mi?
İnşaat sektöründe kaliteli ürün kullanma sorunu var. Banyo bataryası için gittiğim büyük bir alışveriş merkezinde, firma elemanına kaliteli batarya vermesini istedim. En kaliteli mal elimizde yok ama en kaliteli üründen bir tık altta şu ürünümüz var, dedi. Ürünü alıp montaj yaptırdık, bir hafta içerisinde batarya kullanılmaz hale geldi. Ürünü geri götürdük yenisini verdiler, o da bozuldu. Şimdi yeni bir batarya alacağız. Esnafın kalite algısında mı meslek ahlâkında mı sorun var? Anlayamadım. Bu kalite algısı meslek ahlâkının hangi boyutuyla açıklanabilir?
İnşaat sektöründe verilen sözü tutmama sorunu var. Ankara’daki evimizin bahçesine parke döşettirmeye karar verdik. Bir usta bulduk. Birlikte malzemeleri aldık, bir gün sonra sabah saat 08:00’a randevulaştık. Akşama malzemeleri eve götürdük. Cep telefonuma gelen bir mesaj beni şaşırttı: “Hocam, ben yeni bir iş buldum. Sen başının çaresine bak!” Ustaların bir kısmıyla yaptığınız konuşma aldığınız sözler, kar üzerine yazılmış gibi. Asla ve kat’a verdikleri sözü tutmuyorlar. “Geliyorum” dediği tarih ile “geldiği” tarih arasında yaklaşık 18 gün fark var. Söz vermenin, akit yapmanın sektörde hiçbir karşılığı yok. Verilen söze bağlı kalmak meslek ahlâkı değil mi?
İşe başlayıp bitirmeden ayrılıyorlar. Yazlık evimizin arka tarafı, yamaçtan su aldığı ve evde nem yaptığı tespit edildi. Bu sorunu çözmek için drenaj yapılması gerektiği belirtildi. İnşaat mühendislerinden de destek aldım. Bulduğum usta, üç günlük işi 19 günde bitirdi ve gitti. Yaptığımız denemede suyun gitmediğini, drenaj yapılan alanda suyun beklediğini, zemine yeniden su işlediğini saptadık. Usta ayıplı teslim ettiği hizmeti telafi etmek için 1,5 ay bizi oyaladı. Bu arada yüze yakın cep telefonu konuşması, hatırlı kişileri araya sokup ikna çabası ise işin cabası oldu. Meslek ahlâkı gereği işi tam yapıp ayıpsız bir halde teslim etmek, meslek ahlâkı değil mi?
Ödeme yaptığınız ustaya bir daha ulaşamıyorsunuz. Ustaların genel davranış örüntülerinden birisi: “Abi malzeme alacağız paranın yarısını ver.”, “Abi çocuğu hastaneye götüreceğiz, biraz para ver.”, “Abi eve ekmek alacak para yok, biraz para ver.” Bu süreç anlaştığınız paranın tamamı ödenene kadar devam ediyor. Daha sonra usta işi bırakıp gidiyor. Telefonunuza cevap vermediği gibi bir daha da ulaşmak mümkün değil. Elektrikçi parayı aldı henüz kalan işi yapmaya gelmedi. Malzemeleri de teslim etmedi. Muhtemelen aynı parayı ödeyip başka bir ustaya kalan işi yaptıracağım. Önce kendisine acındırma sonra da aldatma şeklindeki bu davranışlar, meslek ahlâkı kavramı içerisinde değerlendirilebilir mi?
Usta geçinenlerin çoğu işi bilmiyor. Komşumuz zemine ve duvara kayra taşı döşetti. Ustalar evin internet girişine ve evden atık su çıkışının üzerine de taş döşemişler. Şimdi başka bir usta çağırıp yapılanı yıkmaya yeniden yaptırmaya çalışıyorlar. Zemine beton atarken ustaların harç karma işini izledim. Kumun üzerine biraz çimento atıp suyla karıyorlar ve beton atıyorlar. Bu süreçte henüz kum ve su ile buluşmamış, gri haldeki çimentoyu görebiliyorsunuz. Uyardığınızda: “Bir şey olmaz abi. Sen de çok evhamlısın.” diyorlar. Ustaların kardığı çimentoyu beğenmediğim için defalarca harç karmak zorunda kaldım. Bilmediği işi yapmaya kalkışmak meslek ahlâkı mı?
Ustalar, başka ustaların yaptığını beğenmiyor. Ustalar iş alırken, üst telden konuşuyorlar. Özellikle fayans ustaları beyin cerrahı gibi. Aşırı öz güven içerisindeler ve atomu parçalamak için laboratuvara girmiş bilim insanı havası estiriyorlar. Uyardığınızda da: “Abi o zaman sen yap. Bizi neden çağırdın.” diyorlar. Zemine fayans döşeyeceğimizi, suyun evin duvarına yaklaşmamasını, bahçe tarafına akması için eğimli döşemelerini istedim. Tamam dediler. Şu anda yapılan fayansı kırdırıp su akarı yaptık ancak, bir iki yerden daha kırmamız gerekecek. Kifayetsiz muhteris olmak meslek ahlâkı içerisine girer mi?
İşi gereksiz yere uzatıyorlar. İnşaat işinizi yevmiye üzerine yaptırmışsanız, başınız dertte demektir. Üç günlük iş bir haftaya çıkar. Usta yayıla yayıla iş yapar. Sizden haftalık yevmiyesi alır, işi süründürür. Yapılacak işler kaç günde biter diye soruyorum: “10 gün.” cevabı veriyorlar. Günlük yevmiye şu kadar, kalfa ve işçi de var, astronomik fiyat çıkarıyorlar. Bu yüzden iş verirken işin genelini göz önünde bulundurup veriniz. İşi gereksiz uzatıp müşteriyi aldatmak meslek ahlâkına uygun mu?
Usta ile sözlü akit yapmak gaflettir. Elektrik ustası ile sözlü akit yaptık. İşin bir kısmını yaptı, parayı aldı, artık ne malzemeyi bırakıyor ne de işi bitiriyor. Tüketici derneklerini aradım, sözleşmeniz var mı? diye sordular. Yok dedim. O zaman yapacak bir şey de yok dediler. Hukukta sözlü ifadelerin karşılığı yok. Salgın koşullarında notere de gidemedik. Hatta yan yana gelmemeye özen gösterdik. Yetiştiğim kültür de söz ağızdan çıkar. Sözünü tutmayan insana kötü gözle bakılır, insan yerine konmazdı. Bu yüzden verdiğim her sözü tutmak, kutsal bir metne bağlı kalmak gibidir. Verilen sözü tutmamak, meslek ahlâkına uygun mu?
Sonuç olarak her meslekte iyi olan da var kötü olan da var. Genellemek yapmak hatalı olur. Ben bu sektörde çok fazla meslek etiği olan kişi tanımadığım için eleştirinin dozunu kaçırmış olabilirim. Meslek ahlâkı sorunu sadece inşaat alanında değil, diğer sektörlerde de var. Onları da başka bir makalenin konusu yaparım. Bu meslek ahlâkı sorununun temelinde aile var. Çocuklar ahlâki değerleri, normları evde, ailede öğrenir. Çevrede ise, ailede öğrendiği bu değerleri pekiştirir. Toplumda meydana gelen bozulma ve yozlaşma, ailenin çabalarını boşa çıkarır. Özellikle televizyon ve sosyal medya, değerleri kökünden alıp götürmekte, ne olduğu belirsiz değerleri yerleştirmektedir. Ahlâki açıdan erozyona uğramış aile dizileri, çalışmadan elde edilmiş zenginlik, yalan ve üçkâğıtçılık üzerine kurulmuş ticari faaliyetler, iyi yetiştirilmiş kişileri de etkilemekte, ahlâksız sürecin paydaşı yapmaktadır. Ahlâk, bireysel eğitimden daha çok, ahlâkın yaşandığı sosyal çevrede, habitatta kazandırılır. Birbirine güvenmeyen, heterojen toplumlarda ahlâk, etik ile sadece felsefenin bir çalışma alanı olarak algılanır. Osmanlı Devleti dönemindeki meslek odaları, loncalar, meslek ahlâkını denetime tabi tutmuş, meşhur: “Pabucu dama atılmak.” deyişi ile pekiştirmiştir. Ayıplı mal üreten, müşterisini aldatan esnafın pabucu dükkânının damına atılırdı. Bunun anlamı: “Bu esnaf meslek ahlâkına uygun davranmamıştır.” Şeklinde ifade edilir ve ifşa edilirdi. Günümüzde meslek odaları, loncalar seçici dürüsttür. “Yaptığı yanlış ama bizden.” algısı, toplumu adım adım zehirlemektedir. Eğitim kurumları değerleri, ahlâki ilkeleri bir ders konusu olarak değil, bir yaşam tarzı olarak benimsemeli, eğitimin her aşamasına değerleri entegre etmelidir. Yazılı ve görsel basın yoluyla beş dakikalık kısa kamu spotları yardımıyla ahlâki değerler, skeçler halinde toplumun tüm kesimi tarafından anlaşılacak şekilde anlatılmalıdır.
Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU