Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, TÜİK’in %2,46 olarak açıkladığı ocak ayı enflasyonunun memur maaşlarına etkisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 2017’nin 6 ayı için verilen zammın ilk ayda eridiğini ifade eden Koncuk, “Memur ve emeklileri önümüzdeki dönemde ortaya çıkması muhtemel çift haneli enflasyondan koruyun” dedi.
İsmail Koncuk’un konu hakkındaki açıklamaları şu şekilde:
2017 yılının ilk ayına ilişkin enflasyon verileri TÜİK tarafından açıklandı. Buna göre enflasyon ocak ayında %2,46 oldu. Hatırlanacağı gibi 2015 yılında imzalanan ve geleneksel olarak tarihi başarı şeklinde nitelendirilen toplu sözleşmede memur ve emeklilerin maaşlarına 2017 yılının ilk 6 aylık dilimi için %3 artış yapılması kararlaştırılmış ve maaşlar da aybaşında buna göre artırılmıştı.
Ocak ayı enflasyonu %2,46 çıkınca, kamu görevlilerine ve emeklilere yapılan %3’lük zammın neredeyse tamamının daha memurun eline geçmeden eridiği görüldü. Buna göre memurun elinde ocak maaşından geriye yalnızca %0,54’lük bir zam kaldı. Bundan sonra her ay enflasyon %0 bile çıksa, memurlar ve emekliler temmuz ayına kadar %0,54’lük zamla geçinmek zorunda kalacaklar. Fiyat gelişimlerine bakıldığında, büyük ihtimalle memur ve emeklilerin maaşları şubat ayı itibarı ile bütünüyle eriyecek ve alım gücü 2016 yılının da gerisine düşecek.
Bilindiği üzere ülkemizde ailenin zorunlu harcamalarının büyük çoğunluğunu gıda, barınma, ısınma, ulaşım, okul, temizlik gibi gider kalıpları oluşturuyor. Son aylarda artan döviz kuru ve mevsimsel nedenlerin de etkisiyle gıda fiyatlarında büyük bir artış yaşandı. Açıklanan enflasyonun, son değişikliklerle birlikte 414 çeşit ürünü kapsıyor olması ve bu yıldan itibaren gıda fiyatlarının enflasyon içindeki ağırlığının düşürüldüğü de hesaba katıldığında aslında maaşlardaki erimenin ve ailenin ortalama harcama tutarındaki artışın çok daha yüksek olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalmaktayız. Dolayısıyla aslında vatandaşların cebine yansıyan gerçek enflasyonun açıklanan %2,46’nın çok üzerinde olduğu inkâr edilemez bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Başka bir anlatımla memur ve emeklilere 6 ay için verilen zam daha cebine girmeden eridi, gitti. TÜİK ise açıkladığı enflasyonla bu erimeyi biraz daha yumuşatarak tescillemiş oldu.
Yıllardan beri ifade ettiğimiz üzere, toplu sözleşme görüşmelerinde yetkili konfederasyonun ağırlığını gösterememesi, kamu görevlilerinin pazarlık gücünü ortaya koyamaması nedeniyle memur ve emeklilere, ekonomik gerçeklerle bağdaşmayan maaş zamları konusunda anlaşma yapılıyor. Çoğu zaman kamu görevlilerimizin müktesep hak haline gelmiş kazanımları baltalanıyor. Geçtiğimiz yıllarda enflasyon farkı hesabında yapılan değişikliklerle memurlarımızın maaşlarından %1,8 çalınmıştı. 2014 yılında memurlara 123 lira seyyanen zam yapılmış, hiç enflasyon farkı verilmemişti. 4/C’li çalışanların mahkeme kararıyla elde ettikleri 650 lira tutarındaki ek ödeme hakları aylık 150 liraya düşürülmüş, başta TRT olmak üzere çalışanlarımızın giyim yardımı hakkı budanmıştı. 2016 yılının ocak ayına kadar KİT’lerdeki ücret gruplarına ilişkin düzenleme yapılması gerekiyordu; ancak şu ana kadar yapılmadı. Toplu sözleşme hükümlerinden 21 tanesi halen uygulamaya sokulmadı ve yetkili konfederasyon attığı imzaya dahi sahip çıkıp, bunları dile getirme basireti gösteremedi. Bunlar, tarihi başarı olarak kamuoyuna duyurulan ama kapalı kapılar ardında, herkesten kaçırılarak imzalanan toplu sözleşmelerin defolarından yalnızca birkaçı.
Bugün de 2017 yılının ilk ayı itibarı ile sözde tarihi toplu sözleşme ile getirilen maaş zammının, ekonomik gelişmeler karşısında yetersiz kaldığını görüyoruz. Bir toplu sözleşme metni düşünün ki, daha ilk aydan itibaren fiyaskoya dönüşsün, bütün geçerliliğini yitirsin. Bir konfederasyon düşünün ki, memurun, emeklinin yitip giden hakları için kılını bile kıpırdatmasın. Ne yazık ki, bunlar dünyada yalnızca bizim ülkemize özgü olarak gerçekleşiyor.
Şimdi kamuoyunda hâkim ve savcılara 2 bin 700 liraya varan miktarlarda bir zam yapılacağı yönünde haberler dolaşıyor. Bu elbette olumlu bir girişim ancak görüldüğü gibi ortada daha cebine girmeden aldığı maaş zammı eriyen 3,3 milyon çalışan ve 2 milyon emekli gerçeği var. Bu gerçeği göz ardı etmek kul hakkı yemek olacaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi artık kur yükselmese dahi, geçtiğimiz yıl döviz kurundaki hareketliliğin enflasyona asıl yansımaları önümüzdeki üç aylık sürede olacak. Bu süre zarfında çift haneli enflasyonlara yeniden dönülmesi ihtimali yüksek görünüyor. İşsizlik verileri, turizm gelirlerindeki düşüş, kapanan şirketler, düşen kârlılık oranları ve piyasalardaki durgunluk ülkemizde adı henüz konmamış bir krizin işaretlerini veriyor. Bu durumda memur ve emeklilerimizi ekonomik yönden koruyacak birtakım adımlar atılması zorunludur. Bu yönde atılacak olumlu adımların ekonomimize de hareketlilik olarak geri döneceği unutulmamalı, yapılacak çalışmaların bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerekliliği göz ardı edilmemelidir.