Ahmet ÜNLÜ'nün yazısı; Memuriyette hızlı makam sıçramaları ve ortaya çıkardığı sorunlar
Bugünkü yazımızda her kamu görevlisinin sahip olmak için arzu ve istek duyduğu elde etmek ve elde ettikten sonra da buralarda kalmak için çok büyük bedeller ödediği, makamlar ile bu makamların sahibi gibi hareket edilmesinin ortaya çıkardığı sorunları açıklamaya çalışacağız.
Makam nedir ve hangi anlamlara gelmektedir?
İslam Ansiklopedisi'nin makamla ilgili bölümünde şu ifadelere yer verilmiştir; "Sözlükte 'ayak üstü durulacak yer, ikametgah, mertebe, mevki' gibi anlamlara gelen makam kelimesi tasavvuf terimi olarak ahlak ilkeleriyle sülükün mertebelerini, velilerin kabirlerini veya sembolik türbelerini ifade etmektedir. Kur'an'da Rabb'in, meleklerin, Hz. İbrahim'in makamından, takva sahipleri için güvenli bir makamdan ve kerim makamdan bahsedilmekte, Hz. Peygamber'in övülmüş bir makam (makam-ı mahmüd) sahibi olduğu bildirilmektedir.
Süfiler, bir makama ulaşmanın geride kalan makamla ilişkiyi kesmek anlamına gelmeyeceğine, aksine ilk kazanılan makamın hayatın sonuna kadar devam edeceğine dikkat çekmişlerdir. Mesela tövbe hem ilk hem son makamdır. Sabır, şükür, rıza, zühd gibi makamlar da böyledir. Bazan bir makam iki veya daha fazla makamı içerir; bazan da bir makam bütün makamları kapsayacak kadar etkili ve belirgin olabilir. Makam ve hallerin arasına kesin sınırlar konulmamış, onların bir bütün olarak yaşandığı, geliştirilip güçlendirildiği kabul edilmiştir.
Seyrüsülükte makamların bir ölçüde sabit bir sıralaması vardır. Makamlar tövbe ile başlar, tevhidle sona erer. Mürşidler salikin bir makamı tam olarak gerçekleştirmeden bir sonraki makama geçmesine, mesela tevekkül makamının hakkını tam olarak vermeden kanaat makamına, tövbe makamının hakkını vermeden inabe makamına geçmesine izin vermemişlerdir. Çünkü makamlar tam olarak gerçekleştirilmeyip eksik bırakılırsa ilk makamlardaki kusurlar mutlaka ilerideki makamlarda kendini belli edip sülükü engelleyecektir.
Her makamın belli nitelikleri, gerçekleşme şartları, hikmetleri ve hükümleri, bunlara uygun olarak gerçekleştirilen bir makamın da belli sonuçları vardır. Salikin makamlardan bir veya birkaçına ulaşması ölünceye kadar bu makama sahip olacağı anlamına gelmez. Kazanılan makamların kaybedilmesi mümkündür. Öte yandan şarta bağlı olan bir makam şartın ortadan kalkmasıyla sona erer. Mesela havf ve reca makamı cennete girene kadar devam eder, cennette havf-reca söz konusu olmaz."
Memuriyette makam ve ani makam sıçramaları
Bu kadar uzun bir girişten sonra şimdide memuriyetteki makamdan bahsedelim. Memuriyetteki her aşama bir makamdır diyebiliriz. Her makam için asgari şartlar vardır. Eğer birilerinin makam hırsları için asgari şartlar dahi esnetilmeye çalışılırsa sistemsel bozulma kaçınılmaz hale gelecektir.
Diğer yandan, nasıl ki tasavvufta makamlar sindirilmeden bir sonraki makama geçildiğinde arızalar baş gösterirse aynı durum sindirilmeden geçilen hiyerarşik makamlarda da kendini gösterir. Hele hele hiyerarşik makamları jet hızıyla geçenlerde ciddi bir sindirim sorunu başlar. Hatta hem kendinde hem de sistemde hazımsızlık emareleri görülür.
Yine bulunduğu makamları sindirmeden bir ya da birden fazla makama sıçrayanlar da ciddi arızalar çıkmaya başlar. Hele hele istisnai kadrolardan makamlara gelenlerdeki hızlı sıçramalar ortaya çıkacak arızayı katmerlendirir. Buradaki en kritik durum ise arıza sahibinin arızayı çok geç fark etmesi veya göremezden gelmesidir. Bu durumu hastalığın geç fark edilmesine veya görmezden gelinmesine benzetebiliriz.
Makama gelenler makamın sahibi gibi değil emanetçi gibi hareket etmelidirler
Tanımdan da anlaşılacağı üzere, makam ayak üstü durulacak yer ve ikametgah anlamına da gelmektedir. Siz siz olun makamı daimi ikametgah olarak anlamayın, yoksa ikametgah değişikliği oldukça zor olduğu için sahiplik duygusu galebe çalar. Bu nedenle bazı kamu görevlileri makamı ikametgah olarak anladıkları için bir daha kalkmayacakmış gibi bir davranış sergilerler. Zorunlu ikametgah değişikliğine uğradıkları zamanda neye uğradıklarını şaşırarak adeta dünyaları yıkılır. Halbuki makamlar ayaküstü durulacak yerler olarak algılansaydı bu tür hayal kırıklıkları yaşanmazdı.
Makamların aynı zamanda en temel özelliği emanet olmasıdır. Bir zamanlar ölünceye kadar memuriyette kalma imkanı varmış, hatta çocuklarına dahi verasetle geçebiliyormuş. Ancak, makamlara 657 sayılı Kanun çerçevesinde bakıldığında makamlar yükseldikçe adeta tek ayak üzerinde durulan yerler haline gelmektedir. Bu nedenle hiç kalkmayacakmış gibi makamlara sarılanların makamlardan kaldırılması da oldukça sarsıntılı olabilmektedir. Öyleyse bir emanetçi hassasiyetiyle her an kalkacakmış gibi makamlarda oturmayı öğrenmek gerekiyor.
Yine makamlar milletin emaneti olduğu için makamlarda bulunanlar, yakın oldukları kamusal kaynaklara dikkat etmelidirler. Yani yanında bulundukları kaynaktan ancak müsaade edildiği kadar (mevzuatın müsaade ettiği kadar) kullanabilirler. Boş bulunup ta kaynağı kendinin zannederek kendine veya birilerine tahsis etmeye başlarlarsa hem dünyada hem de ahirette hesabının çok çetin olacağını bilmeleri gerekir.
Makama gelenlere makamdaki kaynakların sahibi gibi davrananlar çok olur
Makama gelenler, ellerinin altındaki imkan ve kaynakları kendilerinin zannına kapılabilirler. Hatta kaynağa ulaşmak isteyen birçok kişi de makamlarda bulunanları makamlara ait kaynakların sahibi havasına sokabilirler. Bu nedenle bir nehir gibi önlerinden akan imkanlar, makamlarda bulunanlar için büyük bir imtihan vesilesidir.
Özellikle makamlara kolay erişenler ve makamların aradığı şartlara haiz olmayanların makamların imkanlarını kullanmaya ve kullandırmaya daha yatkın olduğunu söylemek için kahin olamaya gerek yoktur. Taş atıp ta kolları ağrımadığı için kolay elde edilen makamların bedel ödeme yeri haline dönüşmesi de kaçınılmaz hale gelebilmektedir. Yani her makamın öncesinde veya sonrasında bedel ödenmesi gerekir.
Makamın öncesinde ödenen bedel ya kapı kulu gibi davranacağını izhar etmek, ya kapı kapı dolaşarak boyun bükmek veya makamın gereğini hakkıyla taşımak için bilgi, beceri ve emek harcayarak hazır hale gelmektir.
Makamın elde edilmesinden sonra ise eğer makamın gerekleri bihakkın yerine getirilmeden elde edimişse oluşan boşluk bedel ödemeyle kendini göstermektedir. Şayet makamın gerekleri bihakkın yerine getirilerek makam elde edilmişse ekstra bir bedel ödemeye gerek kalmamaktadır. Uygulamada bu durum ayan beyan görülmektedir. Doğru veya yanlış her talimata kayıtsız şartsız uyanların bilgi, beceri ve emek harcamadan o makamlara geldikleri görülecektir. Bazen bilgi, beceri ve emek harcayarak gelinen makamları bihakkın elde edenlerin de doğru veya yanlış demeden her talimata uyduklarına da şahit olunmaktadır. Bunun en büyük sebebi ise makamları ayak üstü durulacak yer gibi değil de daimi ikametgah gibi algılamalarından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, makamların verdiği hazzın daimi hazza dönüşme arzusu ile bu hazzın elden gitmesine tahammül gösterilememesinden kaynaklanmaktadır. Halbuki bütün hazlar geçicidir.
Makamın hulasası nedir?
Makamın hülasası ise "mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi, malda yalan mülkte yalan, var birazda sen oyalan" dan ibarettir. Öyleyse makamları devleti alıp devleti satma yeri olarak kullanmak yerine hizmet etmek için bir duraktan başka bir şey olarak görmemek gerekir. Unutmayalım ki yerinden kalkmakta zorlananların altlarında hiçte hoş olmayan kalıntı bırakmaları ve başkalarının görmesinden utanmaları yatmaktadır. Rabbim makamlara hayırla oturup hayırla kalkmayı nasip eylesin, geride utanıp sıkılacak kalıntılar bıraktırmasın.