Memur-Sen'den İdlib katliamını protesto

Memur-Sen, Esad rejiminin İdlib’de gerçekleştirdiği kimyasal saldırıları İran ve Rusya Büyükelçiliği önünde kınadı.

Memur-Sen, Esad rejiminin İdlib’de gerçekleştirdiği kimyasal saldırıları İran ve Rusya Büyükelçiliği önünde kınadı. Yoğun katılımın olduğu eylemde, BAAS rejimi, Rusya, İran ve emperyalizm aleyhinde sloganlar atıldı. İlk olarak İran Büyükelçiliği önünde gıyabi cenaze namazı kılan Memur-Sen üyeleri, daha sonra İdlib’de katledilenlerin temsili tabutlarını taşıyarak Rusya Büyükelçiliği’ne yürüdü ve tabutları Rusya Büyükelçiliği önüne bırakarak tepkisini dile getirdi.


 

Rusya Büyükelçiliği önünde bir basın açıklaması yapan Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Kahrolsun vahşet koalisyonu. Yılmayacağız, pes etmeyeceğiz. İnsanlık, vahşete karşı birleşip hem Rusya’yı hem ABD’yi ve İran’ı hem de Esad’ı veto etmelidir” dedi.

Geçmişte olduğu gibi bir araya gelerek insanlığın kanayan yaralarını saracaklarını ifade eden Yalçın, “İşte o zaman çocuk tabutları değil, umut taşıyacağız dünyaya. O zaman bu tabutların içinde çocuk bedenleri değil, emperyalistlerin kirli tezgâhları, BM’nin suskunluğu, AB’nin tel örgüleri, mezhep asabiyeleri, ulusal çıkar putları, Şebbiha medyasının algı operasyonları ve ümmetin sessizliği olacak. O halde biliyor ve haykırıyoruz ki, ancak bir olursak, biz olursak başaracağız” şeklinde konuştu.
 


Ses vermek için buradayız

Orta Doğu’nun yeni vahşet üçlüsünün Esad, Putin ve Hamaney olduğunu belirten Yalçın, “İslam âlemi sustukça, şer odakları ölüm kusmaya devam edecek. Ya haykırıp ses vereceğiz ya da onursuzca çocukların katlini seyredeceğiz. Biz ses vermek için buradayız. Putin’e, ‘elini Orta Doğu’dan çek’; İran’a, ‘Esad’ı desteklemekten vazgeç’ uyarısını yapmak için buradayız. ‘Esad gitmeli, zulüm bitmeli’ iradesini ortaya koymak için bu alandayız” ifadelerini kullandı.

4 Nisan’da İdlib’de Esad’ın kimyasal silahlarla yaptığı katliamı hatırlatan Yalçın, İdlib’in ilk olmadığını, engellenmediği takdirde son da olmayacağını kaydetti.

Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hama’da, Halepçe’de, Halep’te yaptıklarını İdlib’de tekrar ettiler. İnsanlık, Baas rejiminin vahşetini boş gözlerle izledikçe, İran, Rusya ve Esad soykırımı da aşan vahşetlerine devam ediyor. Vahşetin üç atlısı, üç maymunu oynayan uluslararası toplumdan güç alarak vahşet galerisini büyütüyorlar. Esad’ın yaşaması için kardelenleri kanla suluyorlar. Barış ve huzur güvercinlerini kanatlarından vuruyorlar. Susmayacağız. Susarsak kalbimiz kurusun.”



 

İran mazlum ümmetin Brütüs’ü olmuştur

“Başta Rusya ve İran olmak üzere rejimi destekleyen bütün unsurlar, Doğu Guta’da gerçekleştirdiği kimyasal katliamdaki tavrını bugün de yineliyor” diyen Yalçın, şunları söyledi: “İran yine Esad’ı ve rejimini temize çıkarmanın peşinde koşuyor. Rusya ise Güvenlik Konseyi’ne sunulacak tasarıyı veto edeceğini ilan ediyor. Rusya’nın ve Çin’in vetosu; ölümü seyretmekten ve ölü saymaktan başka bir işe yaramayan BM’nin defosudur. İnsanlık, vahşete karşı birleşip hem Rusya’yı hem ABD’yi ve İran’ı hem de Esad’ı veto etmelidir. İran, Hama katliamında Hafız Esad’a verdiği desteği bugün de zulüm varisi Beşşar Esad’a vermektedir. İran, mazlum ümmetin Selahaddin’i olabilecekken, Brütüs’ü olmayı tercih etmiştir. Suriye, emperyalizmin kapitalist ortaklarının yeni paylaşım sözleşmesini yazacakları ve imzalayacakları kanlı masasıdır. En çok kan akıtanın en çok payı aldığı bir kanlı sofradır. Kirli dünya düzeni, kendi hesaplaşmasını masumlar ve mazlumlar üzerinden yürütüyor.”



 

Suriye’nin onurlu halkı direniyor

Suriye’nin onurlu halkının, kadınları ve çocuklarıyla sadece Esad’a, Rusya’ya ve İran’a karşı değil, Hizbullah, PYD, DAİŞ’e karşı da mücadele ettiğini kaydeden Yalçın, “Bunlarla da sınırlı değil, ABD’nin vahşet diplomasisine, İngiltere’nin ve AB’nin menfaatperestliğine karşı da direniyorlar. Gönüllü Şebbiha çetelerinin algı operasyonlarıyla da başa çıkmaya çalışıyorlar. Türkiye’de, gönüllü Şebbiha çetelerinin Esad’ı temize çıkarmaya yönelik saptırma, çarpıtma ve algı operasyonlarına her gün şahitlik ediyoruz. Onlar çocukları yaşatmanın, insanlığın sesi olmanın değil, Esad’ı çöküşten, Baas’ı yok oluştan kurtarmanın derdinde ve peşindeler. Suriye halkı, vahşet karşısında ölü numarası yapan BM’nin ihanetine, insan hakları örgütlerinin sağırlığına ve dilsizliğine, ümmet sorumluluğunu taşımayan bölge ülkelerinin körlüğüne karşı da mücadele ediyor. İdlib’de sinir gazıyla katledilen insanlara engel olmayanlar, kendi ülkelerinin sınır inşa ettikleri duvarlar, hendekler ve tel örgülerle mazlumların hayata tutunmasına da engel oluyorlar. Batı, duvarların, hendeklerin ve tel örgülerin arkasına sığınadursun, Aylan bebeklerin, Ümran çocukların ve nice isimsiz mazlumun ölümlerine eşlik eden çığlıklar sınır ve engel tanımıyor. O çığlıklar Batı’nın kara tarihine yeni bir vicdansızlık senfonisi olarak kaydedilecektir” diye konuştu.



 

BM, insanlığa karşı truva atı olmayı tercih ediyor

Son üç yılda Suriye’de gerçekleştirilen 162 kimyasal saldırı karşısında BM’nin sessiz kalmasını eleştiren Yalçın, “BM, İslam dünyasında kurulan sistematik kan tezgâhının hem sorumlusu hem de sürdürücüsüdür. Küresel vesayetin kurucu iradesi BM, taşıyıcı unsuru Güvenlik Konseyi’dir. Filistin’e, Bosna-Hersek’e, Arakan’a göz kapatan vetolar bugün Suriye için sahaya sürülüyor. Güvenlik Konsey’i, insanlığın güvenliği için değil, kapitalizmin ve emperyalizmin güvencesi için varlığını sürdürüyor. BM’nin varlık nedeni olan tüm ilkeler, vetoya dayalı vesayet sistemi nedeniyle, bizzat BM’nin gözetiminde ve korumasında çiğneniyor. BM bu sistemle, insanlık için Nuh’un gemisi olmayı değil, insanlığa karşı bir truva atı olmayı tercih ediyor. Bu nedenle, ‘Dünya beşten büyüktür’ iradesi, trajedilerle her geçen gün daha çok sarsılan insanlığın geleceği için umuttur” dedi.



 

Zalimlerle hesaplaşmayı sürdüreceğiz

Memur-Sen olarak, çağın vicdanı olma sorumluluğuyla hareket ettiklerinin altını çizen Ali Yalçın, eylemlerle, programlar ve dualar eşliğinde Suriye halkını desteklediklerini dile getirerek, “BM’nin yapısının değişmesi için her platformda ‘Dünya beşten büyüktür’ iradesini savunduk, savunacağız. Bugüne kadar yaptığımız gibi yine zulümleri ifşa etmeyi, zalimlerle hesaplaşmayı sürdüreceğiz. ‘Esad gitmeli, zulüm bitmeli’ demekten vazgeçmeyeceğiz. Suriye halkı özgürleşene kadar ‘Rusya ve İran, Suriye’den defol’ diye haykırmayı bırakmayacağız” açıklamasında bulundu.



 

Bir araya gelerek destan yazacağız

Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Eğer Çanakkale geçilmez iradesini Suriye’ye taşıyamazsak daha uzun zaman çocuk tabutları taşımak zorunda kalacağız. BM’den, AB’den, NATO’dan himmet beklemenin, kendi ellerimizle başımızı giyotine sokmaktan farksız olduğunu biliyoruz. O halde, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ıyla bir araya gelerek nasıl Çanakkale’de destan yazdıysak, nasıl 15 Temmuz’da işgal girişimini çöpe attıysak, coğrafyamızın ve insanlığın kanayan yaralarını da aynı ruhla saracağız. İşte o zaman çocuk tabutları değil, umut taşıyacağız dünyaya. İşte o zaman bu tabutların içinde çocuk bedenleri değil, emperyalist ülkelerin kirli tezgâhları, BM’nin suskunluğu, AB’nin tel örgüleri, emperyalizmin paylaşım planları, mezhep asabiyeleri, ulusal çıkar putları, Şebbiha medyasının algı operasyonları ve ümmetin sessizliği olacak. O halde biliyor ve haykırıyoruz ki, ancak bir olursak, biz olursak başaracağız. Özümüze döner, Allah’ın ipine topluca sarılırsak kazanacağız. Bu vesileyle, bir kez daha İdlib’deki kimyasal katliamı ve sorumlularını lanetliyoruz. Bu saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifa diliyoruz. Ümmetimizin başı sağ olsun.” 






İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

KAMU PERSONELİ Haberleri