İki yılda bir yapılan toplu sözleşme görüşmeleri öncesinde memur sendikaları adeta müzayedeye katılmış gibi açık artırma usulü talepleri, teklifleri yükseltme yarışına girerler. Maaşa seyyanen zam, yüzdelik zam, enflasyon farkı, sosyal haklar, taban aylığı katsayısı, ek göstergeler, hizmet tazminatları, vergi dilimi artışları, ek ödemeler, nöbet ücretleri v.s. liste uzar gider… İsteyenin bir yüzü kara, vermeyen Arap misali…
Toplu sözleşme görüşmeleri başladığında bu defa da masaya ben otururum sen oturamazsın, sen oturursan ben kalkarım tartışmaları başlar. Görüşmeler başlar; yumruklar sıkılır, direniş pozları takınılır, mottolar, kafiyeli, redifli cümleler, emek, mücadele, bizim duruşumuz sizin kuruşunuz hamasetleri havada uçuşur. Birisi masanın başına geçer ayağa kalkar, diğeri masanın yanına oturur ne oluyoruz der… Sonunda olan memura olur, kesiratlı, küsuratlı bir zam Allah taksiratını af etsin denilerek imza altına alınır. Bu defa sen imzaladın ben şerh düştüm, senin adamın önce imzaladı ben mecburen imza attım, imza atmasaydım buçuklu kazanımlarımız hepten giderdi kavgaları başlar… İş memuru sattınıza kadar gider. Yok sen sarı sendikasın yok sende mor sendikasın bizi kıskanıyorsun atışmaları… Sendikaların mutfağında profesyonel danışmanlar harıl harıl aforizma ararlar. Aforizmayı patlatan havasını basar ve maçı alır. Gariban memur sessizce izler, olan biteni…
En güzel eylem pozu veren, en iyi senaryoyu/ tiyatroyu canlandıran, en afilli konuşmaları yapan, en iyi aforizmaları patlatan, en güzel mottoları bulan en üstte kalır, duruş gösterir. Gariban memur kuruş hesaplar. Sendikaların içinden iyi ama bu zam! Diye bir ses çıksa; duruşu olmayıp, kuruşun hesabını yapma ucuzculuğuyla suçlanır.
Bu toplu sözleşmede değerli sendikalarımızın temsilcilerinden bir ricamız var. Bu defa maaşa seyyanen zam, yüzdelik zam, enflasyon farkı, sosyal haklar, taban aylığı katsayısı, ek göstergeler, hizmet tazminatları, vergi dilimi artışları, ek ödemeler, nöbet ücretleri v.s istemiyoruz. Konfederasyonların ARGE bölümlerinin açıkladığı yoksulluk sınırının üzerine sadece 1 TL zam istiyoruz.
Basından takip ettiğimiz kadarı ile Türkiye’de 2019 yılı yoksulluk sınırı rakamlarını dört kişilik bir aile için Memur-Sen 6 bin 532 TL, Kamu-Sen ise 6.622,11 TL olarak açıkladı. Biz yoksulluk sınırı oranında maaş + 1 TL zam istiyoruz. O, 1 TL zammı da sendikalarımız çalışanlarına yoksulluk sınırı altında zam almış olmasınlar diye; yani sendikalarımızın itibarının korunması için istiyoruz.
Ya da her ne kadar amatör çalışanlar olsak da profesyonel şube başkanlarının maaş bordroları her ne ise; onların bordrolarının yarısına razıyız. Ya yanımıza gelin ya bizi de sizin liğinize alın sevgili başkanlarım. Temsilcilerimizden ayrı kalmak istemiyoruz. Yüce dinimizin savaşta kölelere tanıdığı hakkı istiyoruz. Yani, uygun görürseniz sizin yediğinizden yiyip sizin içtiğinizden içmek istiyoruz. Neticede aynı ülkede aynı koşullarda hayata tutunmaya çalışıyoruz. Motto değil, kafiyeli, redifli hamaset cümleleri değil, racon kesme de değil sadece 1 TL zam istiyoruz. Bizler yoksulluk sınırının altında çalışırken siyasetçiler ülkenin daha önemli gündemleriyle meşgul olabilirler. Ya siz sayın sendikacılar! Sizin de mi daha önemli gündemleriniz var? Sizin gündeminiz iş, emek değilse nedir?
Sakın; "Ülke olarak içinde bulunduğumuz şu kritik dönemde..." Diye başlayan ve bizden fedakarlık isteyen cümleler kurmayın. Önce siz fedakarlık yapın. Bizim gibi yaşamaya, bizim gibi yemeye, bizim gibi içmeye razı olun ve delege demokrasisiyle sağladığınız o ballı maaşlarınızı, konforunuzu bırakın. Biliyoruz sizin için zor ama bizim maaşlarımızla yaşamayı bir deneyin. Deneyin ki bizim hissettiklerimizi hissedebilesiniz... Bizler sendikalara üye olarak ve emeğimizi ortaya koyarak, 15 Temmuzlarda can vererek duruşumuzu ortaya koyduk. Sizden de 100 kuruş bekliyoruz. Yoksulluk sınırı + 100 kuruş, yani 1 TL zam.
Çok mu şey istiyoruz?
kamudanhaber.net