MEB’deki bu yeniden yapılanma, bir reform mu yoksa kadrolaşma mı?
Her ikisini de iddia edenler var. Peki, doğru olan ne? İşte onu zaman gösterecek. MEB’in hantallığına diyecek yok. Hemen herkes bu konuda hemfikir.
Aslında Bakan Dinçer, işe en zor olandan başladı. Günü kurtaracak kararlar yerine, kırk yıllık hantallığa karşı mücadele başlattı.
Bu noktada hemen herkesin ona destek olması gerekir.
Ama onun da dikkatli hem de çok dikkatli hareket etmesinde sonsuz yarar var. Polemiğe açık konulara girip, eğitimin temel sorunlarını unutmamalı.
Örneğin, fen ve anadolu liselerinde kayıtlar bu akşam sona eriyor ve en az 5 bin kontenjan boş kalacak?
Peki bu noktada ne yapacak?
Eş durumu tayini için dört gözle şubatı bekleyen parçalanmış aileler, şimdi yeni kararnameye göre, gelecek yazı mı bekleyecek? Müdür yardımcısı atamaları ne olacak? Kızağa çekilen kadroların içerisinde hiç mi işe yarayan yoktu? Eğitim sosyal boyutundan ve Atatürk ilkelerinden vaz mı geçiliyor?..
Reform elbette gerekli ama temel değerler ve bugün, yarın için tümüyle feda edilmemeli?
Ne dediler?
Söz konusu yeniden yapılanma ile ilgili genel izlenim, olumlu yönünde. Ama temkinli bir destek var. İşte onlardan birisi de AK Parti iktidarından önceki Milli Eğitim Bakanı Necdet Tekin’den. Tekin’e, tabloya baktığında ne gördüğünü sorduk. İşte cevabı:
“1-Kanun Hükmündeki Kararname ile getirilenler devrim niteliğindedir.
Böylesi büyük ve temel değişiklikler Kanun Hükmünde Kararname ile değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, hatta eğitimin paydaşları ile tartışılarak gerçekleştirilmeliydi.
Bu kanunla, Milli Eğitim Bakanlığı’nın temelini oluşturan 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun felsefesi ve özü değiştirilmiştir.
2- Talim Terbiye Kurulu’nun üye sayısının azaltılması doğru olmakla birlikte, siyasi kimliği olan Bakana doğrudan bağlanması yanlıştır. TTK, tamamen özerk yapıya kavuşturulması gerekirken, siyasi etkilere daha açık hale getirilmiştir.
3- Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü kurulması, Genel Müdürlük ve Müsteşar yardımcılıklarının sayılarının azaltılması olumlu ve olması gereken tasarruflardır.
4- Kanun Geçici 3. Maddesi ise asıl devrim niteliğinde bir maddedir. Bu madde ile bir günde ve gerekçe gösterilmeksizin Müsteşar, TTK başkan ve üyeleri, genel müdürler, il müdürleri ve bilumum üst yönetici kadrosunda bulunanların görevleri hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona eriyor. Başka birimlere atanmış sayılıyorlar.
Bu durum, hiçbir siyasi iktidarın eline hiçbir dönem geçmemiş, verilmemiş bir yetkidir. Mutlaka tartışılmalıydı.
5- Bu kararname ile Milli Eğitim Bakanı’na ve bakanlığa yüklenen Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri, Atatürk ilke ve inkılaplarına ilişkin yaptırımlar ortadan kaldırılmış ve sadece insan hakları vurgusuna indirgenmiştir.
Bu madde de önceden tartışılmamıştır. Mevcut hali ile maddenin ruhu çok önemli değişiklikler içermektedir. Korkarım, gelecekte en çok bu madde tartışılacaktır.”
Şimdi ne olacak?
Eğitim-Sen eski Başkanı Alaaddin Dinçer ise bir başka noktaya dikkat çekiyor:
“Değişiklik on binlerce müdür yardımcısını yakından ilgilendiriyor. Bildiğiniz gibi yönetici atama yönetmeliğinde yapılan bir değişikliğe göre, bulundukları okullarında 8 yılını dolduran okul müdür yardımcıları rotasyona tabi tutulmaktadır.
Rotasyon tercihleri için dün, son gün olup, 8 yılını dolduran tüm müdür yardımcılarına 25 okul tercihi yaptırılarak başvuruları alındı. Ancak yine dün Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Teşkilat Kanunu’na göre, (Madde 37/7) rotasyon uygulaması, sadece il müdürü, ilçe müdürü ve okul müdürleriyle sınırlandırıldı. Bu durumda geçmişte yayınlanan ancak henüz uygulama aşamasında bulunan tüm yönetmelikler ve genelgeler mülga olmuştur. Yani geçersiz olmuştur. Şimdi müdür yardımcılarının yaptığı tercihlerin acilen durdurulması, daha sonrada tamamen iptal edilmesi gerekmektedir.”
Özetin özeti: Eğitimde kaybedilecek ne zaman kaldı ne de enerji kaldı. Umarız emekler boşa gitmez...
Abbas GÜÇLÜ_Milliyet