Evet son yıllarda eğitimde en çok gündeme gelen konuların başında geliyor hukuksuzluk. Hukuk rafa kaldırılalı çok oldu ve her bakan değişiminde beklenti aynı iken değişen bir şey yok.
Hüseyin Çelik zamanında yargı kararları uygulanmadığı için müsteşar, personel genel müdürü hapis cezası dahi almışlardı.
Her düzenleme yargıda iptal edilirken yine yeni yeniden aynı hatalarla düzenlemeler yapıldı. En sonunda doğruyu yapmak yerine minareye kılıf dikilmesi öğrenildi. Danıştay iptal ederse kanun yaparız iptal edemez denildi. Kanunun Anayasa mahkemesi kararıyla iptal edilmesi durumunda da AYM kararlarının geriye yürümemesinden yararlanıldı.
Sadece yöneticilikten örnekler vereyim: 2004’te Danıştay Mülakatı iptal etti, 2006’da sözlü sınav getirildi dalga geçilircesine. O da iptal olunca 2007’de istediğimi atarım denildi, o da iptal oldu 2008’de ödüller prim etti. Sonunda 2010 sonrasında böyle olmuyor kanun yapalım denildi kökten çözüldü(!) sorunlar. Ne liyakat kaldı ne kariyer ne hizmetin gereği esas oldu ne kamu yararı.
Bir gecede ne genel müdür kaldı ne il/ilçe müdürü, ne de okul müdürü. Daire başkanı kadrosu bile kalmadı bir gecede grup başkanı oldu kadrolar boş olarak şirket yönetimi gibi. Hiç doğru yol seçilmedi ve raflara kalkan hukuk hiç inmedi raftan. Tozdan gören de yok artık.
Bakan Ziya Selçuk göreve geldiğinde de umutluydu insanlar hukuk hakim kılınacak diye. Hele hele sürpriz yok diyen bakana güvenenler oldu.
Hatta göreve gelmesini takiben iki değişiklik çok tartışıldı. Biri milli bayramlarla ilgili düzenleme diğeri de öğretmenler ve zümre toplantılarında Atatürkçülük konularının yeniden mevzuata girmesi. Herkes şaşkındı siyasi yaklaşımlar, tartışmalar oldu. Biz ise Eğitim İş’in davası sonucu yargıdan çıkan kararların uygulandığını biliyorduk. Bu bile ümit vericiydi en azından yargı kararları uygulanacak sinyali alındığından.
Zaman bu umutları boşa çıkardı boşa çıkarmaya devam ediyor.
BAKANA SESLENİYOR VE HATIRLATIYORUZ:
Sayın bakan Anayasa’da Türkiye Cumhuriyetini tarif eden madde “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Şeklindedir. Eğitimin devlet eliyle yapılması sosyal devletin gereği zaten.
Hukuk devleti olmak demek ise hukuk kurallarına, yargı kararlarına uymak, hukuki güveni sağlamak demektir.
HUKUK KURALLARI:
Hukuk devletinde yasalar, tüzükler, yönetmelikler… vardır. Yani hukuki düzenlemeler vardır. Bu düzenlemelerin de kendi aralarında üstünlüğü vardır. Örneğin Kanuna aykırı yönetmelik, yönetmeliğe aykırı genelge olamaz. Ya yönetmeliği değiştireceksiniz ya da yönetmeliğe uyacaksınız yok keyfime göre genelge çıkarırım diyemezsiniz hukuk devletinde. Buna normlar hiyerarşisi denir sayın bakan. Hani sizin emriniz karşısında bir genel müdür ya da genel müdürün emri karşısında daire başkanının emrinin yok hükmünde olduğu gibi.
Siz buna uymadınız uymuyorsunuz.
ŞUBE MÜDÜRÜ ROTASYONU:
Bir gecede aldığınız karar ile Şube müdürü rotasyonunu erteleyemezsiniz. Mevzuat açık ve net. Sizin böyle bir yetkiniz yok. İnsanlar zor şartlarda çalışmayı göze alıp şube müdürü olmuşlar. Devlete güvenmişler 3-4 yıl sonra başka yere gideceğim diye hesaplamışlar siz bir anda karar verip erteledim diyorsunuz. İyi de ne günahı var bu insanların. Çoluğundan çocuğundan ayrı olan da var çoluğu çocuğu için plan yapan da.
MESLEKİ ÇALIŞMA İKİNCİ HAFTA:
Yönetmelik açık ve net öğretmen Haziran mesleki çalışmasının ikinci haftasında başka ile/ilçeye gidebilir. Mevzuat “İstemeleri halinde bu eğitimi farklı il/ilçelerde de alabilirler. “ diyor bakan istediği taktirde demiyor sayın bakan ve siz mevzuat üstü değilsiniz. Bu noktada da bir hataya sakın girmeyin. Hem aynı program olduktan sonra öğretmenin farklı okulda olmasının ne zararı var sisteme? Sizi kim ya da kimler yönlendiriyor?
HUKUK DEVLETİ İLKESİ TUTARLILIK İSTER
Geçmişte de oldu şimdi de siz yapıyorsunuz kendiniz koyduğunuz kurala siz uymuyorsunuz. Eğitim yöneticileri ile ilgili takvimi kaç kez değiştirdiniz? Sonuçlarını düşündünüz mü? Örneğin zamanında olsaydı yöneticiliği devam etmeyecekler il içinde ya da il dışında yer değiştirebileceklerdi. Bunu ellerinden aldınız. İzmir gibi bazı iller pansuman yapıyor ama yara kangren olmuş nafile. Yöneticilik süresi dolanlara boş yerlere gidin yöneticilik tercihleriniz etkilenmeyecek diyor. İyi de A kadrosuna bir yöneticiyi gönderirseniz o yönetici 27 Haziran’da yöneticilik tercihlerinden birine görevlendirilirse o öğretmen kadrosu boş kalacak. Oysa ki zamanında iş yapsanız bu kadroya belki de il dışından biri gelecekti. Bir yönetici hem öğretmen hem de yöneticilik kadrosunu dolduracak. Yöneticilere kıyak öğretmen zulüm desek yeri.
HUKUK DEVLETİ İLKESİ UYGULAMA BİRLİĞİ İSTER
Yukarıda dedik ya İzmir kangrene pansuman yapıyor diye. Diğer illerdeki yöneticilerin suçu ne ya da yönetici kayırılacak diye öğretmenin suçu ne? Varsa bir uygulama tüm Türkiye’de aynı olması gerekmez mi? Bu sizden öncede öyle idi şimdi de aynı. Yani “böyle gelmiş böyle gider” diyorsunuz anlaşılan.
HUKUK DEVLETİ İLKESİ YARGI KARARLARININ UYGULANMASINI GEREKTİRİR
Maalesef yargı kararları da anlamsız MEB’de. Yukarıda örnekler ile verdik ya bakanın ilk geldiği günlerde iki uygulama yapıldı diye. Ya sonrası? Yasalar diyor ya yargı kararları gecikmeksizin uygulanmak zorundadır. Gecikme en fazla bir ay olur diye. Bunu da çiğniyorsunuz.
Örnek mi verelim.
ÖĞRENCİ ANDI KARARI
Öğrenci andına ilişkin Danıştay kararını uygula(ya) madınız. İlk golü yediniz.
MÜFETTİŞ ATAMALARI
Sizden önce müfettişlerin atanmasında kullanılan kılavuz iptal edildi. Mülakatlar da iptal edildi. Sizin döneminizde de kesin karar çıktı ama uygulama yok. Aynı tas aynı hamam devam. En azından bu kadar müfettişle bu işin yürümeyeceğini kabul edin. 1 Milyon üstü çalışan, onbinlerce kurum, 20 milyon öğrenciyi yönetiyorsunuz. Denetim olmazsa bugünkü serzenişler devam eder. İş bilmez okul yöneticileri cirit atar, afra yapar tafra yapar, bir de muhakkiklik verirsiniz kral sanar kendini öğretmenin canı çıksın…
DERNEK VAKIF DİYANET
Yargı kararları eğitim devletin kontörlünde olur, devletin işidir devredilemez dediği halde ve iptal kararlarına rağmen gerici dernek ve vakıflar ile diyanete eğitimi havale etmekten vazgeçemediniz. Yargı kararlarını hiçe saydınız.
Son söz olarak;
Sayın bakan biz “kimler geldi kimler geçti” demeye de, “gelen gideni aratır”ı test etmeye de alıştık. Yanılmayı çok isterdik. Kendimiz için değil ülke için isterdik istiyoruz ama nafile. Ağızlarınıza artık yakışmıyor hakkaniyet, hak, hukuk, adalet… kariyer, liyakat. Bu laflar boş geliyor artık.
İstenen açık ve net liyakat olsun, keyfiyet değil hukuk, adalet olsun. Geleceğini planlayabilsin insanlar ve sizin söylediğiniz gibi “sürpriz olmasın, yarış başladıktan sonra kural değişmesin” ve en önemlisi sözde kalmasın icraat olsun.
Biz dünde buradaydık yarın da burada olacağız. Bıkmadan, usanmadan, korkmadan, çekinmeden yazdık yazmaya devam edeceğiz. Doğruyu alkışlayacak yanlışın karşısında duracağız. Gidecek başka yerimiz de yok, geleceğimize yön verecek başka eğitim bakanlığımız da.
Hem de Milli Eğitim Bakanlığımız!…
Maksut Balmuk (Eğitim İş Genel Özlük Hukuk ve TİS Sekreteri)
Odatv.com