Bu tespitlere rağmen bazı yanlış anlaşılmaların devam ettiği görülmektedir. Bakanlığın verileri incelenerek yapılan çalışmada mevcut durum ile yer değiştirme sorununun çözümlenemeyeceğini ele aldık. Yanlış algılamalar nedeniyle 2. bir açıklama yapma gereği duyuyoruz...
Sistemi bakanlığın gerçek anlamda gözden geçirmesi gerekir ve çözüme gitmesi gerekir.
Bakanlık, 2009 yılında İsteğe bağlı- zorunlu dahil- 14 bin yer değiştirme yapmışken 2010 yılında 22 bin yerdeğiştirme ataması yapmıştır. Bu da zorunluya getirilen muafiyeti bertaraf edebilecek bir sayıdır.
2007 yılında 80 bin civarında yer değiştirme yapıldığı bilgisi bizim dağarcığımızda değildir. Ekteki 2007 yılı verilerine bakıldığında sayının isteğe bağlıda 12 bin, zorunluda ise 4 bin (zorunlunun isteğe bağlısı dahil) civarında olduğu görülecektir.
Bir yanlışı daha düzeltmekte fayda vardır. Zorunlu hizmet affını gerçek anlamda savunmak doğru değildir. 2010 yılı affı ile ilgili olarak kamuoyunu yönlendiren biz olmadık aksine yönetmelik değişikliği yapacak olan bakanlığın bu affı taslağına koyması konuyu ateşlemiştir. Bakanlığın oluşturduğu bu beklentiden geri dönüş mümkün olamazdı. Savunduğumuz nokta bu işten dönüş olmadığı noktası idi. Yani zorunluyu teşvik eden, olması gerekir diyen biz değildik. Bakanlık ben af getireceğim başlangıç tarihi ne olsun diye kamuoyuna sormuştur.
O günlerde kaleme alınan bir yazı metni;
“Zorunlu Hizmet ;
Bilindiği gibi ülkemizde kalkınmakta öncelikli bölgeler bulunmaktadır ve bu bölgelerde personel istihdamı noktasında sorunlar yaşanmaktadır. Bu sadece Milli Eğitim Bakanlığının değil diğer bazı bakanlıkların da sorunudur.
O bölgeler de ülkemizin bölgeleri olduğuna, orada bulunan öğrencilerin de eğitim alma hakları ellerinden alınamaz bir hak olduğuna göre bu bölgelere de öğretmen gönderilmesi gerekmektedir.
Gelinen noktada genel yaklaşımın mevcut öğretmenlerin zorunlu hizmetten muaf edilmeleri, zorunlu hizmetin bundan sonra atanacaklara uygulanması yönünde ise de eğitimci gözüyle bakıldığında aday öğretmenlerin mi yoksa adaylığı kalkmış belli bir tecrübeyi kazanmış öğretmenlerin mi o bölgelerde daha yararlı olacakları tartışılmalıdır. Toplantılarda ve toplantı aralarında bu durumlar da tabii ki konuşulmuştur. Toplantıya katılanlar eğitimin paydaşları olduklarına göre (bakanlık bürokratı, sendikacı, il milli eğitim müdürleri) bundan sonrası tufan demeleri beklenemezdi.
Tabii ki bu cümlelere ve uygulamaya karşı;
Orada teşvik verilsin,
Ben yaptım niye af geliyor?
Adamını bulan gitmiyor,
…
şeklinde yaklaşımların olabileceği gerçektir.
Bu konuda;
- Maddi teşvik
- Çalışılan her yıl için erken emeklilik olanağı
- Bölgenin kalkınması,
- Güvenlik sorunu
- Lojman sorunu
- …
şeklindeki başlıklarla ele alınsa dahi bu işin kesin olarak çözümlenmesinin çok da mümkün olmayacağını, daha derinlemesine ele alınması gereken bir konu olduğunu belirtmek gerekir...
Eğer zorunlu hizmet muafiyetine af dersek; af beklentisini yaratan bakanlık olmuştur çünkü; taslak metinde tarihini boş bıraksa da bir affı gündeme taşımıştır. Bu nedenle buradan dönüş olması mümkün görülmemektedir.”
Evet 2010 yılında yönetmelik çıkmadan önce ele aldığımız cümlelerdir bunlar…
Bu yazı ve diğer yazılar incelendiğinde savunulanın zorunlu af değil bakanlığın dillendirdiği aftan dönüşün olmadığı hususu olduğu anlaşılacaktır.
Öğretmenlerin haklı oldukları durumlar:
Boş kadro bulunduğu halde istedikleri yerlere gidememeleri. Bunun için bakanlığın maksimum çaba sarf etmesi gerekir ki bunun için ilk adım dün de belirttiğimiz gibi norm kadro fazlası öğretmenler eritildikten sonra sıralı olmayan tüm okulların açık ilan edilmesi gerekir.
Öğretmenler geçen yıl A alanında isteğe bağlı yerdeğiştirmede, B ilinde 5 kuruma atama yapan bakanlık şimdi ilk atamada 6 kadro açıyor,
2010’da 65 okul sisteme yansıdığı halde 5 öğretmen alındı, madem açık var neden gidemiyoruz,
Biz batıya gitmeye çalışırken halen batı bölgelerinde zorunlu hizmete tabi okullar vardır bu nasıl iştir,
Ben doğuya memleketime gitmek istiyorum ama gidemiyorum,
serzenişleridir.
Bu serzenişlerinde de sonuna kadar haklıdırlar.
Tekrar tekrar vurgulamamız gerekir ki bakanlık tüm kadroları açsa bile yaraya tam merhem olunamayacaktır. Çünkü İsteğe Bağlı yerdeğiştirmeden asıl yararlananlar kıdemli öğretmenlerimizdir. Bu taleplerde bulunan, grup kuran, mail atan öğretmenlerimiz ise genellikle düşük puanlıdırlar. Bu nedenle bilimsel yaklaşılırsa yine mağdur olan onlar olacaktır. 2010 muafiyetinin birinci etken olduğunu düşünenler yanılmaktadırlar çünkü birinci etken zorunlu hizmet bölgesine öğretmen bulunamaması sonra yerdeğiştirme sisteminin sakatlığı sonra kontenjan sınırlaması ve en sonunda zorunlu affı gelir. Zorunludan affolmuş (yani henüz 3 yılını yeni doldurmuş) hangi öğretmen batıya gidebilir. Eğer sorun batıdaki batıda kaldı sorunu ise bu da devede kulak değil çünkü bakanlık her yıl zorunlu hizmette batıdan doğuya sadece bin-üçbin civarında öğretmen göndermektedir.
Meslektaşlarımızın konuya bu doğrultuda yaklaşmaları ümidiyle…
Saygılarımla…
Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi