MEB’de son dönemlerde yargıya gitmeden hak aramak mümkün değil. Son dönemde hak arayan bir öğretmene, bürokrata rastlasak; amirlerin dava aç diyerek mahkeme yolunu gösterdiklerine şahit oluyoruz.
İdarenin kendi içinde çözebileceği konularda bile yargıya taşımak zorunda bırakılıyor insanlar.
2007 yılına kadar örneğin bir yönetmelikle ilgili dava açıldığında o davanın sonucundan hiç kimse etkilenmiyor sadece yönetmelik etkileniyordu. Yani yönetmelikte bir değişiklik yapılarak idari işlem uygulanıyordu “Yürütmeyi durdurma yada iptal kararının işlemin yapıldığı zamana sonuçlarıyla geri dönülmesi gerektiği” genel hukuk kuralı göz ardı edilerek.
13.04.2007 tarihine yayımlanan ve bir gece de 500, bir ayda ise 15bin eğitim kurumu yöneticisinin atandığı düzenleme ile her şey alt üst oldu. Bu yönetmeliğin yürütmesi idarenin savunması alınmaksızın kısa sürede durduruldu.
Daha sonra atamaların iptali için dava açıldı ve bu dava da kazanıldı. Böylece atamalar geri alındı. Bu karar dönüm noktası oldu adeta.
Bu davayı 2005/73 nolu genelge ile Anadolu Lisesine yapılan öğretmen atamalarının geri alınması izledi.
Son zamanlarda ise idare uygulamayı bireysele dökmeye başladı. Üstelik kazanılacağı %100 olan davalarda bile mahkeme yolu gösterilmeye başlandı.
Örneklerle açıklayalım:
1- Bakan Hüseyin ÇELİK giderayak çoğu Anadolu ve Fen Lisesi olmak üzere bin okula 76.maddeyi kullanarak atama yaptı. Geri alınması için yüzlerce dava açıldı ve neredeyse her davadan olumlu sonuç alındı. Dava açılan okullardaki atamalar iptal edildi dava edilmeyenlerin yanına kar kaldı makamları. Yüzlerce davanın kazanıldığı bir konuda hukuk devletinin gereği bu mu olmalıydı. İnsanlar mahkemelere mi gönderilmelisi mi yoksa idarenin yanlıştan dönüp kendisinin idari işlemle atamaları geri alması mı gerekirdi sizce?
Bu davaları açan öğretmenlerin hiçbiri o okullara atanmadı fakat bir dik duruş sergileyerek hukuka ve hakkaniyete aykırı atamaları iptal ettirdiler ceplerinden para harcayarak.
2- Uzman öğretmenlikle ilgili Anayasa Mahkemesinin kararından sonra sınav kazanıp Uzman olamayan öğretmenlerin açtığı davalarda mahkemeler hep olumlu karar verdiler. Bugüne kadar yüzlerce dava kazanıldı bu konuda. Acaba sınav kazanıp uzman yapılmayan 15bin civarındaki öğretmenin her birinin dava mı açması gerekiyor haklarını almaları için? 15 bin başvuru mahkemelere yük değil mi? Devletin ödeyeceği avukatlık ve mahkeme ücretine yazık değil mi? Bir düzenleme ile bu insanların hakları teslim edilmesi gerekmez miydi hukuk devletinde?
3- Anadolu Liselerine yapılan yönetici atama ile ilgili olarak idarenin tavrı çıkan karara göre sadece Adana’da uygulamak yönünde oldu. Sonra Samsun’dan geldi aynı karar. Ve ülke genelinde uygulanmadığı için mahkemeler gösterildi sendikalara. Hukuk devletinin gereği böyle mi olmalıydı sizce?
4- Sözleşmeli öğretmenlerin 30günden fazla hastalanmaları durumunda sözleşmelerinin iptal edilmesine yönelik uygulamalarda büyük sancılar çekildi ülkemizde. Davalar kazanıldıkça hatadan dönülmeye başlandı.
…
Bunun gibi bir çok örnek verebiliriz mahkeme yolu gösterilen.
İdare yanlışını kabul etmediği her konuda insanlara mahkeme yolunu gösterdi maalesef. Maalesef diyoruz çünkü davayı açan vatandaş, davaya sebebiyet veren bürokrat, kaybeden devlet.
Devlet üç kez kaybediyor aslında;
- Davayı kaybederken mahkeme masrafını,
- Davacının çalışma şevki azaldığından iş gücünü,
- Her şeyden önemlisi devlete olan güveni,
Yanlış uygulama yapana bir şey olmuyor olan davacıya oluyor stres altında ezilirken. Dava açarken ya kaybedersem diye düşünüyor, zor geçindiğinden parasına kıyamıyor, davayı açınca acaba ne olacak diye hop oturup hop kalkıyor, bazıları da insan kendi devletini dava eder mi diye düşünüyor dava edilenin devlet olmadığını,devletin yanlış uygulaması olduğunu düşünmeden. Bazıları da dava açtığım için ya kafayı takarlarsa bana diye iki kere düşünüyor dava açarken.
İnsanın aklına Devlet ağlamayana meme yok misali mahkeme yolunu göstermeden çözemez mi bu tür uyuşmazlıkları? diye sormak geliyor.
Saygılarımla…
Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi