15 Şubat'tan itibaren kademeli başlayan yüz yüze eğitime ilişkin usul ve esaslar belirlenerek MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü'nün 5 Şubat 2021 tarihli yazısı ile illere gönderilmişti.
15 Şubat itibarıyla, "birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılan okulların tamamı, köy ve benzeri seyrek nüfuslu yerleşim yerlerinde il/ilçe hıfzıssıhha kurullarının il ve ilçe millî eğitim müdürlükleri iş birliği içinde alacağı kararlar doğrultusunda tüm ilkokul ve ortaokullar ile tüm bağımsız anaokulu ve özel eğitim anaokullarında haftada 5 gün yüz yüze eğitime geçildi.
Buraya kadar sorun yok.
1 Mart'tan itibaren ise tüm resmi ve özel ortaokullar ile imam hatip ortaokullarının 8. sınıflarında da yüz yüze eğitime başlanacak. İşte sorun burada başlıyor.
Şöyle ki; MEB tarafından illere gönderilen yazıda, 8. sınıflar için ortaokullarda haftada 22 saat, imam hatip ortaokullarında haftada 24 saat yüz yüze ders talimatı veriliyor.
Bu 22 ve 24 saat ders, ancak sınıflarda seyreltme yapılmadan gerçekleştirilebilir. Çünkü aynı öğretmen aynı anda 2 sınıfta olamaz. (sınıflar 2 gruba ayrılsa 44 - 48 saat ders yükü oluşuyor)
5 Şubat 2021'de gönderilen yazıyı okuyan yöneticiler, o gün bugün kara kara düşünüyorlar.
44 - 48 saatlik ders yükü demek, mevcut 8. sınıfa derse giren öğretmenlerin 2 katı öğretmen ihtiyacı demek. Bu ihtiyaç nasıl karşılanacak?
Geçtiğimiz dönem bir süre 8. sınıflar yüz yüze eğitime başlanmıştı. Ancak o dönemde haftalık yüz yüze ders saati toplamda 12 saat olduğundan, mevcut sınıflar seyreltilmiş (ikiye bölünmüş) bir grup Pazartesi-Salı, bir grup Perşembe-Cuma günleri okula gelmişti ve sorun çok fazla yaşanmamıştı. (Aslında yaşanmıştı ama çoğu yerde öğretmenler fedakarlık yaparak fazla derse girmişlerdi)
Sağlık Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulunca hazırlanan "Kovid-19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi" incelendiğinde, "Dersler mümkün olan en az kişi sayısı ile yapılmalı, oturma düzeni sosyal mesafe en az 1 metre olacak şekilde olmalıdır" (Sayfa 398) hükmü yer aldığı görülmektedir. Türkiye geneline bakıldığında (ki bu 1 metre şartı kapalı alanlarda ve çok daha fazla bulaşıcı mutasyon virüsü tartıştığımız ortamda çok da geçerli olmasa gerek) bu şartı bile taşımayan binlerce okulumuz bulunmaktadır.
Sonuç olarak; 8. sınıfa derse giren öğretmenler ve öğrenciler göz göre göre hayati bir tehlikenin içine alınmak isteniyor sanki.
Veliler ise, sınava hazırlanan ve geleceği için önemli olan bir sınavla "yaşam sınavı" arasında bir tercihle karşı karşıya kalmış durumdalar.
MEB'den konu hakkında uygulanabilir, makul ve mantıklı bir çözüm bekleniyor.
Turkiyeegitim.com özel haber