Milli Eğitim Bakanlığının 100 Günlük Eylem Planı
Atanmasıyla bir çok kesimde umut olarak görülen Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya SELÇUK, Bakanlık makamıyla ilgili olarak, "Bakan değil, gören olacağım." demişti. Atanmasından kısa bir süre sonra da Milli Eğitim Bakanlığının 100 günlük eylem planını açıklandı. Eylem planında;
*Eğitimin içeriği konusuna hassasiyetle durulacak.
*Tüm okullarda tam gün eğitim gören öğrenci sayısı %68 den %71'e yükseltilecek.
*700 eğitim kurumu daha Kent Güvenlik Yönetim Sistemine entegre edilecek.
*Güvenlik önceliği olan 30 bin okuldan başlayarak, her okulda en az 1 polis memuru görevlendirilecek.
*Öğretmenlerin mesleki ehliyet ve liyakatini güçlendirmek için yüksek lisans oranı arttırılacak.
*Eğitim yöneticiliğinde profesyonel sisteme geçilecek.
*Yabancı dil eğitimini etkin bir şekilde verebilmek için, hem öğretmenlere, hem de öğrencilere yönelik yeni yöntemler devreye alınacak.
*Okul öncesi eğitiminden üniversiteye kadar her aşamada öğrencilerin ilgi, yetenek ve becerilerinin gelişimini izlemek ve yönlendirmek için yeni bir sistem kurulacak.
*Her okulun kendi şartları içinde geliştirilmesini sağlamak için kriterler belirlenecek.
*Bakanlığın yapısını, mevzuatını ve insan kaynağını yeniden yapılandırmak için büyük bir veri sistemi oluşturulacak.
*Mesleki eğitimde organize sanayi bölgeleri ve üniversitelerle işbirliği güçlendirilecek.
*Ölçme ve değerlendirme sistemini uluslararası sıralamalarda yükseltmek için gereken adımlar atılacak denilmektedir.
Bu maddelerden bazıları bir yazı ile gerçekleştirilebilecek hedefler olmasına karşın, bazılarının gerçekleşebilmesi için gerek yönetim, gerekse uygulayıcının eğitime bakış açısının değişmesi gerekmektedir. Evet, "gereken okullara bir polis verilecek" dersiniz olur. Peki öğretmenlerin mesleki liyakatlerinin yükseltilmesi, yabancı dil öğrenimi, okul öncesinden üniversiteye yetenek belirleme ve yönlendirme sistemi, her okulun kendi şartlarını belirleme ve buna yönelik bir çerçeve program (mı artık bilemiyorum), bu derece kolay olacak şeyler midir?
Tüm bunların başarılabilmesi için "büyük veriden" çok "küçük veriye" ihtiyaç vardır ve küçük veri bizim için daha değerlidir. Büyük veri; sayılar, istatistikler, tablolar, sistemlerden oluşur. Küçük veri ise okuldaki bir öğrencinin tüm bu plan ve programlamadan nasıl etkileneceği ile ilgilidir. Yani 100 günlük eylem planını hayata geçirirken; okul bazlı, öğrenci bazlı ve öğretmen bazlı düşünmek ve onlarla birlikte değerlendirerek, çoklu zekayı işe koşup, işleri kotarmaya çalışmak daha başarılı ve verimli sonuçlar verecektir.
Hüseyin ÖZKAN