Sınıftayız.
Henüz sabahın sekizi.
Öğrenciler daha uyku mahmurluğunu üzerlerinden atamamışlar.
Hiç birinde derse iştiyak yok.
Öğretmenin de öğrencileri derse yönlendirecek hazırlığı da yok.
Bir kaç kelam etmek isteyen hoca sözlerine müşteri bulamıyor.
Onda da yılgınlık emareleri tezahür ediyor.
Nihayet bir öğrenciyi tahtaya kaldırıp eline bir kağıt tutuşturup ''Bunu tahtaya yaz'' diyerek sınıfa dönüyor ve ''Siz de defterlerinize yazın.'' diyor.
***
Üç-beş dakika sonra bazı öğrencilerin tahtayla ilgilenmediğini gören öğretmen, defterleri kontrol ediyor.
Dehşet ! Henüz defterini çıkarmayanlar var sınıfta.
Çaresiz vicdan söylemi başlatıyor.
''Çocuklar sizi velileriniz bir şeyler öğrensinler diye okula gönderdi, ama bazı arkadaşlarınız bırakın tahtadakileri yazmayı defterlerini bile çıkarmamışlar.
Bu durumda birbirimizi aldatıyoruz.
Siz yazıyor gibi yaparak elinizdeki kalemle defterinize dalgalı çizgiler çiziyorsunuz, beni aldattığınızı zannediyorsunuz.
Ben de güya ders yapıyorum.
Hasılı hepimiz bir çeşit aldatma ve oyalama taktiği içindeyiz.
Yazık bize.
Aslında kendimizi aldatıyoruz.
Bu milletin umudu ve enerjisi sizsiniz.
Öğretmenler, milletin en değerli varlıklarını emanet ettikleri güvenilir insanlardır.
Emanetçiler emanete ihanet etmemelidirler.
***
Geldiğimiz nokta tam bir fecaat.
Öğretmen sınıfta hâkimiyetini sağlayamıyor.
Bir başka ifadeyle bir ders saatinin büyük bölümü "Durun" "Susun" "Yapmayın" "Konuşmayın" türü uyarı, ikaz cümleleriyle geçiyor.
Aldığımız maaşı hak ediyor muyuz diye düşünmeden edemiyorum.
Milletin maddi manevi birikimlerini boşa harcama lüksümüz yok.
Böyle olmamalı.
Öğretmen sınıfa girince tüm talebeler derse müheyya olmalı.
Hoca enerjisini dersini anlatırken harcamalı.
Aymaz öğrencileri ikazla ders saati geçirilmemeli.
Sonuç itibariyle problemin düğümlendiği nokta "icbari eğitim" .
Bir kere daha söylüyoruz ki eğitim, icbari değil, İhtiyari olmamalı.
İsteyerek gelen öğrenci niçin okula geldiğinin bilinciyle vaktini "ziyan" etmeyecek ve öğretmenlerden o zaman istifade yolunu tutacaktır.
***
Maalesef gerçek bu.
Hemen belirtmem gerekir ki elbette her öğretmen bu nitelikte değil.
Dersi için kendini önceden hazırlayan, sürekli yenilenme bilinciyle sahasındaki etkinliklere katılan alanıyla ilgili yayınları takip eden hocalarımız da var.
Eleştirilerimiz bu tür meslektaşlarımızı tabi ki kapsamıyor.
Çünkü fedakarlığın eşsiz örneği olan bu arkadaşlarımızın ancak elleri öpülür.
Sözümüz kendini yenilemeyen ve bunun farkında olmayan öğretmenlere ve onlara dayatılan öğrenci profiline.
Geleceğin huzurlu ülkelerinde eğitimin icbari değil ihtiyari olacağını düşünüyorum.