Liselere geçiş sistemi geçtiğimiz yıl ani bir kararla değiştirildi. TEOG kaldırıldı ve yerine LGS sistemi getirildi. Değişikliğin farklı kesimlerce farklı yorumladığına milyonlar şahit oldu. Yazılar yazıldı, eleştiriler yöneltildi ve netice itibarı ile değişikliğin ikinci yılında bir milyondan fazla öğrenci 8. Sınıfta LGS için çalışmalarına devam etmekte.
Sınavlar elbette eğitimin özünden kopmada bir engel olarak görülebilir. Zira öğrenciler özellikle sınav senelerinde sadece test çözmeye yönelmekte, veliler çocuklarını görmek istedikleri okulları kazanmaları için adeta bitmeyen bir yarışın içerisine sokmaktadır. Bu süreç içerisinde çocuklarımız beceri alanlarıyla ilgilenmemekte, insani değerleri geliştirici etkinliklerden zorunlu olarak uzak kalmaktadır.
TEOG sisteminin kaldırılmasının asıl amacı öğrencilerin tamamının sınava girmelerine duyulan gereksinimi ortadan kaldırmaktı. Fakat görünen tablo yine 8. Sınıf öğrencilerinin neredeyse tamamının LGS sınavına girecek olmasıdır. Yani insanımız hala çocuğunun akademik liselere girmesi için yoğun çaba sarf etmekte.
Mesleki eğitimin marka değeri bir türlü gelişmiş ülkelerdeki seviyeye yükseltilemiyor. Zira mesleki eğitimde okuyan öğrenciye de fen lisesinde okuyan öğrenciye de üniversite giriş sınavlarında aynı sorular sorulmaktadır. Bu durum öğrencilerin atölye derslerinde test soruları çözmeleri garabetini ortaya çıkarmaktadır.
Çözüm elbette Meslek liselerinden mezun olan öğrencilerin ara eleman pozisyonlarında daha rahat ve öncelikli olarak istihdam edilmesidir. Veliler de her yıl iki milyon öğrencinin üniversite sınavlarına girmesinin çözüm olmadığını anlamaları gerekmektedir. Artık ebeveynler, çocuklarının ilgi ve becerilerini kabullenmeleri ve kendi tercihlerini çocuklarının tercihleri üzerinde baskı unsuru olarak görmemeleri konusunda daha hassas davranmalıdır.
LGS sınavına yaklaşık 70 gün kaldı. Milli Eğitim Banlığı her ay örnek soru yayınlamakta. Bu uygulama çok yerinde bir uygulama. Öğrenciler ve eğitimciler nasıl bir sınava girecekleri konusunda bilgilenmiş oluyor. Fakat özellikle matematik branşı sorularına yönelik ciddi eleştiriler yapılıyor. Zira matematik sorularının çok zor olduğu, olimpiyat soruları derecesinde alt yapı ve çözüm yeteneği gerektirdiği belirtiliyor. Ortaokullarda çalışan öğretmenlerin bile bazı sorularda zorlandıkları ve bir soruya çok uzun zamanlar harcadıkları ifade ediliyor.
Belki MEB’in amacı sayıla derslerin mantığını değiştirmek. Fakat bir eğitimci olarak gözlemlerim orta derecede başarılı olan ya da durumu zayıf olan öğrencilerin bu sorulara bakarak matematik dersiyle ilgili büyük yılgınlık ve başarısızlık duygusu yaşadıkları yönündedir. Matematik dersine duyulan ön yargı ve başarısızlık algısı o öğrencinin ömrünün sonuna kadar tüm sınavlarda yarışa birkaç sıfır geriden başlaması anlamına gelecektir. Zira YGS, ALES, KPSS gibi tüm sınavlarda matematik belirleyici dersler arasındadır.
O halde tüm derslerle birlikte sayısal dersler de eğlenceye dönüştürülmeli, her öğrenci seviyesin çözeceği sorular sorulmalıdır. Her ne kadar Türkiye’deki eğitim kurumlarında fiziksel denge sağlanmış olsa da özellikle Anadolu’nun birçok ilçesinde hatta şehirlerde derslere ücretli öğretmenler girmektedir. Herkesin amacı gençleri testle tost arasında bir yaşama sürüklemeden hayatın gerçekleriyle iç içe bir yaşama hazırlamak olmalıdır.
Sınavla öğrenci alacak okullarla ilgili sayılarının artacağı yönünde söylemler var. Bu konuyu gelecek hafta köşemizde işleyeceğiz.
Hacı Sarı
memurpostasi.com