Haberi duydunuz, ne diyordu Başbakanımız?
Erdoğan’ın İstanbul Atatürk Havalimanı'nda yaptığı konuşmanın ilgili kısmı şöyle:
"Gezi’de ülkeye çok şey kaybettirdiler şimdi de bununla ülkeye çok şey kaybettiriyorlar. Faizin borsanın durumu ortada. Bunun hesabını nasıl verecekler. Dershaneler diye bir olay tutturdular onunla başladılar buraya getirdiler. Bu olay dershane sürecinin devamıdır bunu bilin.
AK Parti davasına gönül vermişlere sesleniyorum siz de gelin devletin okulları bize yeter başka bir şey istemiyoruz deyin."
Lebbeyk Başbakanım.
Sizi işittik, şimdi de siz bizi duyun.
Öğretmenlerimiz rahat değiller.
Başka memurların da sıkıntısı vardır mutlaka ama öğretmen karnı doymasa bile ruhen rahat olmalıdır.
Çünkü rahat olmayan öğretmen sınıftan kaçıyor.
Kaçamayanlar bu işi kerhen götürüyorlar. (illaki istisnalar vardır)
Yani devletin okulu yetmiyor.
Eğitim çoktandır tatlı bir telaş olmaktan çıktı bu ülkede.
Öğretmen sınıf hâkimiyetini kurmada çok zorlanıyor.
Öğrencilerimiz kışkırtılmış veliler sayesinde öğretmenlerine rest çekiyorlar, kafa tutuyorlar hatta içlerinde bıçak çekenler bile var.
Bir şey dediğiniz zaman kışkırtılmış veli bir maille direk Başbakana şikâyet ediyor öğretmenini.
Ondan sonra soruşturma sıkıntısı çeken öğretmenin karşısına gelerek ne kadar becerikli olduğunu göstermeye çalışıyor.
***
Sayın Başbakanım her şeye rağmen davetinize “lebbeyk” demeye hazırız.
Ancak sizden okul ve müfredata ilişkin sıkıntılarımızı gidermenizi bekliyoruz.
Maalesef öğretmenlerin çok sıkıntıları var (Burada eğitimcilerin maddi sıkıntılarını saymak istemiyorum çünkü hiçbir öğretmen bu mesleği maddi refah için seçmemiştir.)
Mesela bir tanesini söyleyebilirim.
Sabahleyin 6,30’da evden çıkarak okula yönelmek hiç hoş değil.
Elinden tutarak okula götürdüğüm kızım bu yüzden kahvaltı yapamadan evden çıkmak zorunda kalıyor.
Bence bu bir eğitim zulmüdür.
Demem o ki boykot edelim amma bu okullar ve bu müfredat için değil.
Dershaneleri okulların sırtından indirmenin en etkili yolu eğitim sisteminde ana unsur olan öğretmeni merkeze alan bir iyileştirme operasyonudur.
Öğretmen ve idareciler okulların fiziki yapılarına sahip çıkarlarken müfredatı es geçmemelidirler.
Ders saatleri dâhil müfredatı yani okunacak dersleri idare, veli ve öğretmen üçlüsü belirlemelidir.
Aksi takdirde yapılan şey bir çeşit beyin yıkamadır.
Bir sınıfta 85 tane aynı resim asılıysa o sınıfta çağdaş ve hür bir bireyi nasıl yetiştireceksiniz?