2017-2018 eğitim yılına orta ve yükseköğretime geçiş sistemlerinin tartışılmasıyla girdik. TEOG kaldırıldı; YGS, YKS’ye dönüştü. Yeni sistemler ve bunların eğitime katkısı, insanımıza ve topluma etkileri nasıl olacak? Yeni sistemler daha huzurlu, verimli, başarılı olmamızın yolunu açacak mı?
Beklenen yarar elde edilemediği için sıklıkla değiştirilen sistemlerden de umulan neticenin alınamamış olması, tereddütleri gidermeye yetmiyor. Daha da ilginci, kaldırılan TEOG yerine ‘yeni’ adına belirlenmiş bir sistem de yok, yani daha iyisini bulduğumuz için eskisini terk etmiş değiliz. Sadece eski sistemle yürünemeyeceğini gördük, hangi sistemle yürümemiz gerektiğini de araştırıyoruz. Araştırdık mı, araştırıyor muyuz, araştırıyor‘muş’ gibi mi yapıyoruz, kıymetleri kendilerinden menkul kimi her şeyi bilen zevat varken araştırmak gerekir mi, bu da ayrı bir muamma.
Hemen söyleyelim ki, terk etme işinde çok mahir ve hızlıyız. Yeter ki o sistemin zararlı veya olumsuz etkilerini görelim. Ayrıca terk etmek için çok düşünmeye gerek de olmayabiliyor. Ancak yeni sistem getirilirken enine boyuna düşünmek gerektiği, çok zor anlaşılacak bir gerçek mi? Özellikle nesnesi, amacı, aracı insan olan, olumlu veya olumsuz her bir yönü ülke ve milletin kaderine, geleceğine doğrudan etki eden eğitimin sorunları, alelacele düzenlemelerle çözülemez, çözülmemeli. Hep söylüyoruz, bu alanın ilgili tüm kesimleri ile tartışılmadan, istişare yapılmadan çözüm diye getirilen model ve sistemler daha büyük sorunlara yol açar, açmaktadır. Gerektiği kadar düşünülmeden, araştırılmadan, paydaşların görüşü alınmadan ‘Ben yaptım oldu’ mantığıyla yapılan bu tarz değişiklikler, yapısal sakatlıktan dolayı uzun ömürlü olamıyor. Olamıyor ama külfetini de milyonlarca öğrencimiz, onların velileri ve bütün bir eğitim camiası çekiyor. Bir sistemde hiç olmazsa uzun süreli karar kılamamak büyük sıkıntılar doğurmaktadır. Birileri sistemi sisler içinde arıyor gibidir. Bu belirsiz zemin, başarı için kökleşmiş uygulamaları da gerekli kılan eğitim düzeninde istikrarı bozar, verimliliği düşürür.
Önceki seçme sınav ve usullerinin mahsurlarını en aza indirmeyi amaçlayarak getirilen sistem ancak dört yıl uygulanabildi. Daha uygulanır uygulanmaz, liseye geçiş sınavının, TEOG’un da özellikle aileler ve öğrenciler üzerinde negatif etkileri görülmeye başlandı. Bu sistemin öğrencileri psikolojik olarak olumsuz etkidiği, aileleri huzursuz ettiği görülmüştür. Bu sıkıntılar büyük ölçüde TEOG’la merkezi sistem sınavına dayanan puanlamayla tüm liselere yerleştirme yapmaktan kaynaklanmıştır. Bu, belli puan aralıklarında yoğunlaşanlara istedikleri liseye gitme imkânı verirken, geniş öğrenci kesimini başarısı istisnalara kalmış okullara mecbur ediyordu. Başarısı yüksek liselere yerleşmek aynı zamanda yükseköğretimin de kapısını aralamak anlamına geldiğinden, eğitim kademeleri arasındaki geçiş sınavlarının usulü birbirini doğrudan etkileyici olmuştur. İşte en son YKS diye değiştirilen yükseköğretime geçiş sınavlarının iki oturum halinde ve bir günde (tek aşamada) yapılacak olması, sonucu asıl belirleyici olan ilk oturumda Türkçe ve Matematik derslerinin öne çıkarılan ağırlığı, sadece tercihleri değil, yükseköğretimi amaç edinmek durumunda olan lise ders programlarını, öğrenci ilgi, eğilim ve yoğunlaşmalarını doğrudan etkileyecektir. Önü alınmaz bir şekilde belli derslere ilginin artması, belli derslere azalması, içerik ve işleyiş olarak eğitim programını kendiliğinden değiştirmiş olacaktır.
Bununla birlikte sınav sistemlerimizin ve bu sistemlerle işlerlik kazanan eğitim düzenimizin verimli veya verimsiz olmasına etki eden birçok faktör vardır. Millî eğitimde seçme ve yerleştirme sistemini bir türlü düzene oturtamayışımızla ilgili olarak, ülkenin genel durumundan millî gelirin dağılımına, bölgesel ekonomik kalkınmışlıklardan refah düzeyine, okul veya öğrencinin özel durumlarına, nüfusa, dünya görüşüne, hayat tarzına, farklı ilgi, bilgi, yöneliş ve amaçlara, aile yapısına kadar birçok sebep sayılabilir. Ama hiçbir sebep hayat içinde diğerinden önemli veya önemsiz değildir. Son tahlilde kendi gerçeğimize uygun modeller, sistemler bulmak zorundayız.
Tam da bu noktada iki önemli tespit yapmak durumundayız. Birincisi, akışındaki diyalektik ve doğası gereği hayatın kendisi bize eksiksiz, mükemmel bir model bulma imkânı vermedi, vermeyecektir. İkincisi, seçme veya yarışın belirleyici olduğu her durumda sınav da olacaktır. Sınav hayatın doğasında vardır. Herkes sınandığı bir hayatı yaşamaktadır. Belki arz ve talep dengesini düzene sokup, eşitsizliği olabildiğince aza indirerek, sistemi daha adil ve hakkaniyetli işleyen bir yapıya kavuşturmanın yollarını bulabiliriz. Diğer yandan eğitim camiası olarak yapmak istediğimiz de bir bakıma budur: Hayatı başarmak, hayatta başarılı olmak için kendimize en uygun yol, yöntem, bilgi ve beceri edinmek.
Bizce TEOG’un kaldırılması en az 1.175 bin öğrencimizi gereksiz bir strese sokmamak adına isabetli bir karardır. Ancak ansızın yapılan değişiklik kadar yeterince düşünülüp üzerinde çalışılmamış modeller de öncekiler gibi yeni mağduriyet ve sıkıntılara davetiye çıkarır, çıkaracaktır. Hâlâ öğrenci, öğretmen ve veliler nasıl bir sistemle karşılaşacaklarını bilememektedir. Tam bu sırada YKS’nin açıklanması bir muamma da olsa, düşünülen sistemi yeni baştan kurmayı, düzenlemeyi zorunlu kılmış olmalıdır.
Eğitim, birbirine bağlı bütünlükler alanıdır. Eğitim alanı içinde bir yerde veya bir kademede yapılan yanlış diğer yeri, kademeyi de etkiliyor. Eğer Türkiye’nin realitelerine vakıf olmasak, her kademe diğerinin işini zorlaştırmak için çaba gösteriyor diyeceğiz. Her birimiz diğerimizin işini kolaylaştırmalıdır. Kurumlar, kişiler ortak millî, insani amaçlar doğrultusunda birbirine yardımcı olmalıdır. Bunun yolu anlaşılmaz tavır ve tutumlarla birbirimize ilgisiz ve bilgisiz olmak değildir. Hele eğitim gibi, bütün bir milletin en köklü davasında yapılması gereken, meseleleri oturup derinlemesine muhavere ve mütalaa etmektir. Toplumlar ortak akıl, duygu ve çözüm ürettikleri zaman ve oranda millet olurlar. Kaldı ki hepimizin sorununa sadece birimizin, birilerinin çözüm bulması hem imkânsız hem de doğru değildir. Bizim işimiz istişare iledir, istişare ile olmalıdır. Seçenek bolluğu ile daha isabetli çözümler, ortak akıl geliştiren istişarelerle bulunur. Aksi hâlde, yanlış bir usul, yanlış bir usulle kaldırılmış olur.