Krizden En Kötü Türkiye Etkilenecek

OECD yılda iki kez hazırladığı ekonomi raporunun ikincisinde Türkiye'yi krizden en kötü etkilenecek ülkeler arasında saydı.

Geçtiğimiz haftalarda Londra'da bir konferansta konuşan York Üniversitesinden Kanadalı iktisatçı David McNally de "Ekonomik krizde Türkiye'yi ve Güney Afrika'yı izleyin; krizin etkisinin en yoğun hissedileceği ülkeler bunlar" demişti.

BBC Türkçe servisi Profesör David McNally ile konuştu ve kendisine önce krizden en kötü etkilenecek ülkeler arasında neden Türkiye'yi gördüğünü sordu.

"Türkiye'yi izleyin" derken ne kastetmiştiniz?

Türkiye ve Güney Afrika'nın cari açıkları, gelişmekte olan ekonomiler diye tabir edilen diğer ülkelere kıyasla, özellikle yüksek. Baktığım istatistikler, Türkiye'nin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nın yüzde 7,5 ila yüzde 8'i boyutunda bir cari açığı olduğunu gösteriyor. Bu da, Türkiye yabancı sermaye akışına ciddi bir şekilde ihtiyaç duyuyor demek.

Dolayısıyla bu krizin herhangi bir noktasında, Türkiye'ye yabancı sermaye akışı aksarsa bu, ülke ekonomisi için bir felaket demek olur. Bu durumda özellikle para biriminin değeri olumsuz etkilenir -- ki bu şimdiden yaşanmaya başladı. Bu da, Merkez Bankası'nı cevap olarak faizleri artırmaya zorlar - ki Türkiye'de bu da şimdiden yaşandı. Ancak faiz artırımı da bir sonraki aşamada, ülke ekonomisini yavaşlatacak. Oysa ki bu dönem, küresel ekonomideki durgunluk nedeniyle, ekonominin canlandırma tedbirlerine en ihtiyaç duyduğu bir dönemde yaşanacak. Ekonomik durgunluğu daha da derinleştirecek.

Bu krizin dünya ekonomisinin merkezinde, ekonomisi en gelişmiş Batılı ülkelerde başladığı düşünüldüğünde, sermayenin gelişmekte olan ülkelere akma eğiliminde olacağı düşünülemez mi? Türkiye'nin sermayenin tercih edeceği bu ülkelerden biri olmasını engelleyen faktörler neler?

Böyle bir eğilimin var olduğuna katılıyorum ancak sermaye akışında bunun tersi bir eğilimi de gözleyebiliyoruz. Ancak gelişmekte olan ülkelere akan sermaye şöyle bir mantıktan hareket ediyor: Gelişmekte olan ülkelerin kendileri, para birimlerinin değerini devalüasyona uğratır ya da para biriminin değeri uluslararası piyasalarda düşerse, dolar, euro ya da yen sahibi olan sermayedarlar için Türkiye'de emek piyasası daha ucuz bir hale gelir. Türkiye'de ekonomik iştiraklerde bulunmanın maliyeti azalır. Dolayısıyla bu tür krizlerde, çevre ülkelerinin para birimi değer kaybettiğinde, sermayede dediğiniz gibi bir eğilim olur.

Ancak bu akışı mümkün kılan zemin, Türkiye gibi ülkelerin ekonomilerini ekonomik kalkınma zincirinin en son halkalarından biri haline getirir. Çalışanlara ödenen reel ücretlerdeki düşüş de, iç pazarın daralması sonucunu doğurur ve ekonomiyi yabancı yatırıma ve ihracata bağımlı hale getirir. Sonuçta da, ekonominin daha da bağımlı ha le geldiği uluslararası sermaye başka bir ülkeye taşındığında bunun çok ağır etkileri olur. Böyle bir sorunu şu anda Çin bile yaşıyor. Çin'in bazı bölgelerindeki yabancı sermaye yatırımları, şu sıralarda Vietnam gibi emeğin daha da ucuz olduğu ülkelere gidiyor.

Peki, krizin Türkiye'ye etkisi özellikle hangi sektörler üzerinden olacak?

Aslında bazı anlamlarda, krizden etkilenmeyecek tek bir sektör bile kalmayacak. Ama yabancı yatırıma ve ihracata dayalı sektörler, krizden en ağır etkilenecekler olacak. Örneğin gıda sektörü gibi çoğunlukla iç pazara hitap eden bir sektör, iç pazarda daralma yaşandıkça etkilenecek. Ancak bu sektörlerdeki etkilenme, gittikçe daralan uluslararası pazara ihracat yapan sektörlerinki gibi olmayacak. Elektronik pazarının gelecek yıl içinde yüzde 10 civarında küçüleceğine işaret eden son tahminlere baktığımızda, daralacak bu sektörler arasında örneğin elektroniğin olduğunu görebiliyoruz.

"TÜRKİYE İLK AŞAMAYI HAFİF ATLATTI"

Sizin ve başka bazı iktisatçıların söylediklerine ya da OECD raporuna baktığımızda Türkiye ekonomisinin geleceğine ilişkin karamsar bir tablo çıkıyor ancak Türkiye'de hükümet henüz başka ülkelerde olana benzer bir ekonomik kurtarma paketi açıklamış değil. Sizce bu güvenin temelleri neler olabilir?

Bence bunun birkaç nedeni var. Türkiye ekonomisi krizin şu aşamasına kadar İrlanda, İngiltere ya da Amerika Birleşik Devletleri ekonomileri kadar etkilenmedi. Dolayısıyla, Türkiye krizin erken aşamalarının etkilerinden önemli ölçüde muaf kaldı şimdiye kadar. Kanada ekonomisi gibi, ağırlıklı olarak finansal olan krizin ilk aşamasının etkilerini daha az hasarla atlattılar ve bu nedenle güvende olduklarını düşündüler ama bence bu doğru değil. Çünkü uluslararası pazarların daraldığı, hatta çöktüğü bir aşamada (ki şu anda bu aşamadayız) uluslararası pazarlara ihracat yapma gereksinimi daha yüksek olan ülkeler krizden çok ciddi bir şekilde etkilenecekler ve işsizlik hızla ve çok ciddi bir şekilde yükselecek.

Bence, Türkiye hükümeti şöyle bir şey yaşadı: Krizin ilk aşamasında banka kurtarma paketleri açıklamaları gerekmedi bu nedenle de krizi olması gerekenden daha hafife aldılar. Oysa ki üretimde yaşanacak bir daralmanın ve işsizliğin artması ardından, yabancı yatırımcılar Türkiye ekonomisine karşı bir güvensizlik geliştirirlerse, yabancı sermaye ülkeden hızla çıkmaya başlayacak.

Şimdilerde hükümetin Uluslararası Para Fonu IMF'yle görüşmeleri var. Sizce IMF krizin Türkiye ekonomisine etkilerini azaltmak için yeterince güçlü bir çıpa olabilecek mi?

IMF'yle yapılacak anlaşmanın ortaya koyduğu sorun, IMF'nin yardım karşılığı Türkiye'y e sunacağı talepler. Çünkü IMF 1980'lerde kurduğu modele göre çalışmaya devam ediyor. Bu modele göre de Türkiye'ye aktaracağı paraları geri alabilmek için, kamu harcamalarında, devletin sunduğu hizmetlerde kısıntıya gidilmesini öngörüyor. Ancak ekonominin durgunluğa girdiği bir aşamada devletin de harcamalarını kısmasının resesyonu daha da kötü bir hale getirmekten başka bir etkisi olmaz. IMF, Türkiye ile görüşmesinde Macaristan ve Pakistan'la görüşmelerde yaptığı gibi, Amerika ve İngiltere gibi ülkelerde uygulanan ekonomik stratejinin tam tersini önerecek.

Dolayısıyla, IMF'nin önerdiği strateji temelsiz mi diyorsunuz?

Evet, bu strateji temelsiz çünkü IMF'ye başvuran ülkelerin ekonomileri de, tıpkı Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'daki ülkeler gibi mali canlandırma paketlerine ihtiyaç duyuyor. Çünkü artan işsizlikle birlikte tüketici harcamaları düştüğünde, hükümet devreye girmezse, resesyon daha kötü bir hale gelir. Dolayısıyla IMF gelişmekte olan ülkelere, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinin uyguladığı modellerin tam tersini öneriyor.

"IMF KRİZİ TÜRKİYE GİBİ ÜLKELERE TAŞIMAYI AMAÇLIYOR"

Peki temelsiz olduğunu söylediğiniz böylesi bir stratejiyi IMF hangi amaçla öneriyor?

Bence IMF'nin oluşturduğu bir model var ve bu modele göre krizin en yoğun etkisi, merkezden kalkınmakta olan Türkiye gibi ülkelere doğru yayılmalı. IMF görevinin çevre ülkeleri değil, sistemin merkezini kurtarmak olduğunu düşünüyor. Söylediğim gibi onların modeli her zaman bu olmuştur. İkinci bir neden de ideolojik. IMF'de şöyle bir anlayış var: Eğer bir hükümet IMF'ye borç için başvuruyorsa, aldığı borcu geri ödemek için kamu harcamalarını kısmalı. Böyle hareket ederek de temel mantıklarını şöyle ortaya koyuyorlar: Öncelikli olan uluslararası finans kuruluşlarıdır, ulusal ekonomiler ya da insanların (bu durumda Türkiye'deki insanların) yaşam standartları değildir.

Türkiye gibi ülkeler krizin etkilerini azaltmak için ne yapmalı?

Sorun şu, Türkiye de hükümet ancak, siyasal hareketlerden ve sendikalardan çok ciddi bir kitle hareketi olduğu takdirde doğru şeyleri yapabilir. Türkiye gibi ülkelerin hükümetleri "Öncelikli olan insanlarımız ve onların yaşam standartlarıdır. Eğer bu dış borçlarımızı ödeyemeyeceğimiz anlamına geliyorsa bırakalım öyle olsun." diyebilmeli. Ekvator örneğin, dış borcunun yaklaşık yüzde 40'ını donduracağını açıkladı. Dolayısıyla ulusal geliri dış borcu ödemek için kullanmak yerine (bu da zaten IMF modelinin kendisidir) "İnsanlarımızın yaşam standartları önemlidir" diyebilmeli. Bazı Latin Amerika ülkeleri krize söylediğim şekilde bir tepki vereceklerinin işaretlerini veriyorlar.

www.haber10.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri