Koncuk'tan Dershane ve Aktif Sen Açıklaması

DERSHANELERİN KAPATILMASI GÜÇLER SAVAŞINA DÖNÜŞTÜ

GENEL BAŞKAN KON TV’DE “DERSHANELERİN KAPATILMASI GÜÇLER SAVAŞINA DÖNÜŞTÜ” DEDİ.

 

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Kon Tv’de yayınlanan Başkent Gündemi programına katılarak dershaneler ile ilgili önemli açıklamalar yaptı.

Dershanelerin kapatılması güçler savaşına dönüştü.

Dershanelerin kapatılması konusunun güçler savaşına dönüştüğünü kaydeden Koncuk şunları söyledi: “Dershaneler konusunda kör dövüşü yaşanmaktadır. Kimi basın yayın organları dershanelerin kapatılmasının, kimisi de dershanelerin kapatılmamasının faziletlerinden bahsediyor. Dershanelerin kapatılması konusu Türkiye’nin eğitim gerçekleri çerçevesinde tartışılması gerekirken, herkes kendi siyasi görüşleri doğrultusunda fikir sergilemektedir. Siyasi saiklerle, siyasi hesaplaşmalarla eğitimin meselelerini tartışamayız. Dershanelerin kapatılması kararı siyasi karar ise bunun mantığını kuramazsınız. Herkes kendi siyasetine göre bir değerlendirme yapar. Dershanelerin kapatılması kararının siyasi karar olduğunu düşünüyorum. Bu öyle bir hale geldi ki, güçler savaşına dönüştü.

Son noktada geri adım atılacağını düşünüyorum.

Hükümet ile cemaat verenler arasında bir güç mücadelesi var. Sayın Başbakan herhangi bir gerekçe ya da bilimsel veri ortaya koymadan ‘dershaneler kapatılacak’ dedi. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da 2014 yılı Haziran ayı itibariyle dershanecilik faaliyetlerinin sona ereceğini söyledi. Avcı, dershanecilerle yaptığı toplantıda kendilerinin hazırladığı taslakta etüt merkezlerinin ya okuma salonlarının kapatılması ile ilgili hüküm olmadığını söylese de, Bakanlığın hazırladığı taslakta bu maddenin olduğunu görüyoruz. MEB, bütün dershanelerin kapatılması konusunda Başbakanın irade beyanı ile bu konuda çalışma yapıyor. Kanun taslağı hazırdı ama tepkiler üzerine değişiklikler olabilir. Ancak elbette bu durum kapatılmayacağı anlamına gelmez.

Son noktada geri adım atılacağını düşünüyorum. Bugün ‘dershaneler kapatılsın’ propagandasına sarılanlar meseleye biraz daha dikkatle yaklaşsınlar. Çünkü geri adım söz konusu olabilir.

Dershanelerin kapatılması güç gösterisine dönüştü. Peki bu güç gösterisi nerede biter? 30 Mart tarihinde yerel seçimler yapılacak. Yerel seçimlerde hizmet gönüllüleri, Başbakana güçlerini ne kadar hissettirebilirler, bunu göreceğiz. Başbakan, ‘Ben sizi tanımıyorum. Kararı ben veririm. Varsa gücünüz ortaya koyun’ diyor. Dolayısıyla bu bir resttir. Bu resti görmeye ne kadar cesaret edebilirler, bunu göreceğiz.

Gördüğümüz kadarıyla iktidar partisi içinde de farklı görüşler var. Bu siyasi parti içinde de ciddi tartışmalar yaşanacak bir konudur. Önümüzdeki günlerde kanun taslağı -birileri araya girip, bu işi düzeltme noktasına gidemezse- kanun haline gelir.”

 

Sizi taşıyan insanları dışlarsanız, onlar da bunun karşısında kendilerini korumak adına birtakım tedbirler alabilir.

Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Aktif Eğitim-Sen diye bir sendika vardı. Bu sendika geçen Nisan ayı itibariyle kapatıldı. Bugün tekrar yeniden açıldı. Bu da çok anlamlıdır. Bunun anlamı, ‘Sizinle beraber hareket etmeyeceğiz’dir. Bugün cemaat mensupları, kapattıkları sendikayı tekrar açma gereği duydular. Doğru mudur, yanlış mıdır bunu tartışmıyorum. Herkesin hür iradesiyle sendika kurma hakkı vardır. Bilinmelidir ki; şayet sizi taşıyan insanları dışlarsanız, onlar da bunun karşısında kendilerini korumak adına birtakım tedbirler alabilir. Her ne kadar cemaat mensuplarına aba altından sopa göstermek anlamında dershane kapatma uygulaması sahneleniyorsa da dershane sahiplerinin üçte ikisi de farklı görüşlere sahiptir.”

AKP,2002 yılı sonu itibariyle iktidara geldi. O dönemde dershane sayısı 2 bin idi. AKP’nin devri iktidarında 2 bin adet dershane sayısı 4 bine çıktı. Madem dershaneler karşısınız, o zaman buna neden müsaade ettiniz?

Dershanecilik sisteminden, devlet okullarına paralel eğitim anlamında uygulama olduğu için kendilerinin de rahatsız olduğunu belirten Genel Başkan Koncuk, “Lise son sınıf öğrencileri ikinci dönemden itibaren okullara gitmez, dershanelere giderler. Bu durum, liselerdeki eğitimi anlamsız kılmaktadır. Lise 1., 2., 3. sınıflarda öğrenciler, ‘dershanede öğrenirim’ diye dersi dinlemezler. Dershaneler bu yönüyle değerlendirildiğinde eleştirilmesi gereken kurumlardır. Böyle bir dershanecilik anlayışının Türkiye’de kök salması hepimizi kaygılandırmalıdır. Ancak şu da unutulmamalıdır ki; AKP,2002 yılı sonu itibariyle iktidara geldi. O dönemde dershane sayısı 2 bin idi. AKP’nin devri iktidarında 2 bin adet dershane sayısı 4 bine çıktı. Madem dershaneler karşısınız, o zaman buna neden müsaade ettiniz?” diye konuştu.

T.C. Devleti kör dövüşü ve yanlış karar nedeniyle milyarlarca TL dershane sahiplerine para ödemek zorunda kalabilir. Burası kimsenin babasının çiftliği değil. Bir tek adamın verdiği yanlış karar nedeniyle, tüyü bitmemiş yetimin hakkını dershanecilere ödeyemezsiniz.

Dershanelerin kapatılmasının sakıncalarını madde madde anlatan Koncuk şöyle konuştu:

“1. Dershaneler kanunlarla kurulmuştur. Anayasamız da buna destek vermektedir. Anayasa’da mülkiyet hakkı vardır. Dershanelerin kurulması da mülkiyet hakkı olarak değerlendirilebilir. Tarlanızı, evinizi satıyorsunuz ve dershanecilik sektörüne giriyorsunuz. Bütün paranızı dershaneye yatırıyorsunuz. Bunu devlete güvenerek yapıyorsunuz. Ama devleti yönetenler, gün geliyor ‘Dershaneleri kapatıyorum’ diyor. Bu da belki demokrasi içinde yeri olan bir karardır. Ülkemiz, TBMM kararlarıyla yönetiliyor. Ama Hükümet olarak bu insanların zararını nasıl karşılayacaksınız? ‘Dershaneni kapat, zararlarını tazmin ederim’ diyorsanız, bunun hukuk devleti içinde yeri olabilir. Ancak dershaneleri bu mantık dışında kapatırsanız yarın hem iç hukukunuzda, hem de AİHM’de ciddi kararlar çıkabilir. T.C. Devleti kör dövüşü ve yanlış karar nedeniyle milyarlarca TL dershane sahiplerine para ödemek zorunda kalabilir. Burası kimsenin babasının çiftliği değil. Bir tek adamın verdiği yanlış karar nedeniyle, tüyü bitmemiş yetimin hakkını dershanecilere ödeyemezsiniz.

İsmail Koncuk olarak, bu şartlarda, özel okulların sadece yüzde 40’ının dolu olduğunu göre göre özel okul açma cesaretini kendimde bulamam.

2. Türkiye’de şu anda 4 bin özel dershane var. 4 bin dershaneyi özel okul yaptık diyelim. Şu anda özel okullarının öğrenci kontenjanlarının sadece yüzde 40’ı dolu, yüzde 60’ı boş. 4 bin dershane daha özel okul olduğunda öğrencileri nasıl bulacaksınız? Devletin öğrenci başına 1500 TL yardım yapacağı söyleniyor. Türkiye’de özel okul ücretleri 15 bin TL. 1500 TL’yi devlet verirse, vatandaş 13 bin 500 TL’yi nereden bulacak? 13 bin 500 TL’yi asgari ücretli mi, 1700 TL maaş alan devlet memuru mu, zarar eden çiftçi mi, kepenk kapatan esnaf mı verecek? Şu anda zaten mevcut kontenjanları dolduramıyorsunuz. Dolayısıyla İsmail Koncuk olarak, bu şartlarda, özel okulların sadece yüzde 40’ının dolu olduğunu göre göre özel okul açma cesaretini kendimde bulamam. Hiçbir dershane sahibinin de özel okul açma cesaretine sahip olduğunu düşünmüyorum. Çok az dershane sahibi bu cesarete sahiptir. 4 bin okul ne demek? Mesela bazı küçük ilçeler var. O ilçelerde üç tane dershane var. Küçük ilçelerde üç dershane özel okul olsa, bu okullar öğrencileri nasıl bulacak?

Bu ülkede yıllardır KPSS’ye giren, KPSS’yi kazanamadığı için ataması yapılmayan 310 bin evladımız var. Sen bunlara ne diyeceksin? 55 bin öğretmenin hepsi de atanmayacak. Sözlü sınav yapılacağı için torpilli ve yandaş olanlar atanacak.

3. Dershanelerde çalışan 55 bin öğretmen var. 5 yıl dershane öğretmenliği yapanların sözlü sınava tabi tutulacağı, sözlü sınavda başarılı bulunanların MEB kadrolarına öğretmen olarak atanacağı belirtiliyor. Bu ülkede yıllardır KPSS’ye giren, KPSS’yi kazanamadığı için ataması yapılmayan 310 bin evladımız var. Sen bunlara ne diyeceksin? Siyasetçi olarak bu evlatlarımızın karşısına çıkabilecek misin? Atanamadığı için bunalıma girerek, intihar eden 34 öğretmen var. KPSS’ye girmesine rağmen atanamayan öğretmenler varken, intihar eden öğretmenler varken, dershane öğretmenlerini sadece sözlü sınavla MEB kadrolarına nasıl atarsın? Ayrıca dershane öğretmenlerinin tamamı umutlanmasın. Çünkü 55 bin öğretmenin hepsi atanmayacak. Sözlü sınav yapılacağı için torpilli ve yandaş olanlar atanacak. 55 bin dershane öğretmeninden 15 bini öğretmen olarak atandı diyelim. Geriye kalan 40 bin öğretmen ne olacak? Dershanelerde 30 bin de personel çalışıyor. 30 bin kişiye nerede iş bulacaksın? Mantık süzgecinde geçirdiğimizde, oluşabilecek kaosu düşündüğümüzde, bu kararı alanlar, bunun altına kalır.”

Birileri ile hesabın olabilir. Onu başka türlü gör.

33 yıllık bir öğretmen olarak dershanelerden kendisinin de rahatsız olduğunu söyleyen Koncuk, “Ama ben rahatsızım diye dershaneleri kapatacak değiliz. AVM’ler tüketim ekonomisini destekliyor, vatandaş boşu boşuna para harcıyor, borçlanıyor diye kapatma hakkımız var mı? Gerekçelerimiz kabul edilebilir değilse, buna hakkımız yok” dedi.

Koncuk kapatılması durumunda dershanelerin kayıt dışı faaliyet göstereceğini belirterek, “Bunun kime ne faydası olur” dedi. Koncuk şunları söyledi: “Dershaneleri kapattık diyelim. Bu durum dershanelerin kaldırıldığı anlamına gelir mi? Hayır. Şu anda devletin vergi alamadığı, haberdar olmadığı kayıt dışı olan 2 bin dershane var. Peki yarın dershaneler illegal faaliyet göstermeyecek mi? Kayıt dışı dershane sayısı 5-6 bine çıkmayacak mı? Bunu engellemeniz mümkün değil. Bu kez MEB’in kontrolünde olmayan dershanecilik faaliyeti başlayacak. O zaman, dershaneleri kapatma kararının ne anlamı olur? Kime, ne faydası olur? Dolayısıyla bir eğitimci olarak bu kararın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Birileri ile hesabın olabilir. Onu başka türlü gör. Hesaplarını eğitimin problemleri üzerinden görme.”

Siyasette de biraz vefa olmalıdır. Düne kadar size ciddi destekleri olmuş insanları birdenbire kaldırıp atmanız, devlet içerisinde sizin gücünüzü tehdit eder bir boyuta geldiklerini düşünerek, onlara karşı bir tavır sergilemeniz vatandaşlar tarafından da değerlendirilir.

Siyasette vefa gerektiğini söyleyen Koncuk, “AKP’li değilim ama siyasette vefa gerektiğini düşünüyorum. Ben Fethullah Gülen’in Anayasa referandumunda ‘Mümkün olsa mezardakiler de ayağa kalkıp evet oyu kullanmalı’ şeklindeki sözlerini hatırlıyorum. Gülen, o dönemde Başbakanın safında yer aldı ve böylesine çok ağır bir ifade kullandı. Esasen cemaat mensuplarının siyasetle bu kadar içli dışlı olması toplum tarafından yadırganıyor. Çünkü cemaat mensupları, ‘Allah’ diyen insanlardır ve onların her siyasi partiye eşit mesafede durması gerekir. Çünkü din, hepimizin dinidir. Yüce İslam dinini, herhangi bir siyasi partinin temsil etmesinin Yüce dinimize hakaret olduğunu düşünüyorum. Bu, din istismarıdır. Din istismarı da savunulmamalıdır. Dolayısıyla cemaat mensuplarının da bu anlamda tüm siyasi partilere eşit durması toplumdaki saygınlıklarını korunması sonucunu doğurur. Ama son 10 yılda cemaat mensupları Başbakana ciddi destek verdi. Bu noktada siyasette biraz vefa olmalıdır. Düne kadar size ciddi destekleri olmuş insanları birdenbire kaldırıp atmanız, devlet içerisinde sizin gücünüzü tehdit eder bir boyuta geldiklerini düşünerek, onlara karşı bir tavır sergilemeniz vatandaşlar tarafından da değerlendirilir.” diye konuştu.

Şımarık bir iktidar anlayışı ile meseleleri değerlendirmememiz lazım. Türkiye’de ali kıran baş kesen anlayışı ile devlet yönetilmez.

Ali kıran baş kesen anlayışı ile devletin yönetilemeyeceğini bildiren Koncuk, “Şımarık bir iktidar anlayışı ile meseleleri değerlendirmememiz lazım. Türkiye’de ali kıran baş kesen anlayışı ile devlet yönetilmez. Her siyasi parti kiminle beraber olacağına karar verir ve bunun ceremesine de katlanır. Ama bu dövüş, milletimizi ve eğitim-öğretimimizi tehdit eder boyuta gelmemelidir. Bu dövüş, 310 bin öğretmeni tehdit ediyor; tarlasını ya da evini satarak dershane açmış insanları tehdit ediyor. Bu totaliter bir anlayıştır. Şöyle bir örnek verecek olursak; bir arsanız var. Devlet, bu arsadan yol geçireceğini söylüyor. Bunun karşılığında size para vermiyor, istimlak bedeli vermiyor. İşte bu durum kabul edilemez. Bir kez daha tekrarlıyorum: Mülkiyet ya da ticaret yapma hakkı Anayasamız tarafından desteklenen bir haktır. Ama elinizdeki güce bakarak, ali kıran baş kesen mantığıyla bu kararları verirseniz, bu millet de bunu değerlendirir” dedi.

Genel Başkan Koncuk ayrıca “Siz bu ülkeyi yönetme sorumluluğunda bir insan olarak muhalefete pas verirseniz, gol yersiniz. Pası veren iktidar. Muhalefet de golü atacak tabi ki” diye konuştu.

Dershaneleri ihtiyaç olmaktan çıkarmak için tedbir almak lazım. Yarışı ortadan kaldırırsanız dershaneler de kendiliğinden kapanır.

Koncuk dershanelerin bir ihtiyaç olduğunu, yarış ortadan kalkarsa dershanelerin de ortadan kalkacağını kaydetti. Koncuk şunları söyledi: “Dershaneleri ihtiyaç olmaktan çıkarmak için tedbir almak lazım. Sınav olduğu için dershaneler vardır. 1 milyon 700 bin öğrenci üniversite sınavına giriyor, üniversite kontenjanları ise 500 bin civarında. Bu da, 1 milyon 200 bin öğrencinin yarışta eleneceği anlamına geliyor. Liselere giriş için yapılan sınavlara 1 milyon 200 bin öğrenci giriyor. Kontenjanlar belli. Hatırlanacağı üzere Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, liselere giriş sınavlarını 3’e çıkardı.  Dershaneler patladı. Aynı iktidarın başka bir bakanı Nimet Baş liselere giriş sınavlarını 3’ten 1’e düşürdü. Sayın Nabi Avcı da Nimet Çubukçu’nun düşürdüğü sınav sayısını 12’ye çıkardı. Önümüzdeki yıl sınav sayısı 36 olacak. Bu noktada yarışı kızıştırmışsınız. Vatandaş da yarışta çocuğunun öne geçmesini istiyor. Öte yandan 1 milyon üniversite mezunu, 750 bin meslek yüksek okulu mezunu, 3 milyon lise mezunu KPSS’ye giriyor. Burada da yarış var. Dolayısıyla insanlar dershaneleri çocukları için doping gibi görüyor. 1 milyon 700 bin üniversite kontenjanı ayırın, 1 milyon 200 bin öğrenciyi Anadolu ve Fen Liselerine yerleştirin, 5 milyon işsiz genci devlet memuru yapın, yarış kalmaz. Dolayısıyla Yarışı ortadan kaldırırsanız dershaneler de kendiliğinden kapanır. Bunu yapmak ise bugün için mümkün görünmemektedir.”

28 Kasım tarihinde Kamu Personeli Danışma Kurulu Toplantısının yapılacağına da dikkat çeken Koncuk, “Toplantıda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile birlikte kamu çalışanlarının çalışma şartlarından kaynaklanan tüm problemlerini masaya yatıracağız. Geçen yıl yapılan toplantıda alınan kararlar ne yazık ki hayata geçmedi. Bu karalardan birisi 2005 yılından sonra devlet memurlarına derece verilmesi ile ilgiliydi. Bu karar torba yasaya konulmadı. Sicil affı konusu da önemlidir. Bu konuda alınan karar da uygulanmadı. Faruk Çelik bunu da başaramadı” dedi.

23 bin 4/C’linin kadroya geçmesini de isteyen Koncuk, “Devletin gücü 23 bir kişiyi devlet memuru yapmaya yeter” dedi.  

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

MEB PERSONEL Haberleri