Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun, memurlarının iş güvencesinin kaldırılacağına yönelik açıklamasını değerlendirdi. Koncuk, “Kamu hizmetlerinin sürekliliği ve tarafsızlığı için memurluk güvencesi şarttır. Güvence memurun şahsına değil, yürüttüğü kamu hizmetinin niteliğine verilmektedir” dedi.
Genel Başkan İsmail Koncuk;
“İktidara geldiği günden beri memurluk güvencesini kaldırmayı planlayan hükümet, yeniden bu yönde harekete geçmiş görünmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu, bu konuda bazı açıklamalarda bulunmuş, basına yansıdığı kadarıyla özetle memurluk güvencesinin kaldırılacağını, yerine performansa dayalı bir sistem getirileceğini, memurluk güvencesinin terör örgütlerini besleyen bir yapı arz ettiğini, 20 yıl sonrasını görebilen memurların darbe yaptıklarını ifade etmiştir.
Öncelikle belirtmek isteriz ki, darbeye kalkışan memurlar değil, eli silahlı teröristlerdir. Memurluk güvencesine sahip kamu görevlileri ise darbenin karşısında, darbeyi önleyen kesim olmuştur. Bugüne kadar değil Türkiye’de dünyanın hiçbir ülkesinde memurlar darbe yapmamış, darbe yapmaya kalkışmamıştır. Bilakis, Devletimizin geleceğinin teminatı, iş güvencesine sahip kamu görevlileridir ve Sayın Bakan memurluk güvencesi konusunda büyük bir yanılgı içerisindedir. Ülkemizde terör örgütlerinin kamuda kendilerine yer edinmiş olmaları, memurluk güvencesinden değil liyakate dayanmayan atama ve görevde yükselme uygulamalarının yaygınlaşmasından kaynaklanmıştır. Hatta eğer bugün kamu kurum ve kuruluşlarının bütünü terör örgütlerinin eline geçmediyse, Devletimiz bunu memurluk güvencesine borçludur. Eğer memurluk güvencesi olmasaydı ve kamuda Sayın Bakan’ın ifade ettiği performansa dayalı, güvencesiz bir sistem uygulansaydı, FETÖ’nün kamuda etkin olduğu dönemlerde Devletine bağlı, vatanını ve milletini seven bir tek kamu görevlisi kalmaz, tamamı performans ya da başka nedenlerle işten çıkarılır, yerlerine terör örgütü yandaşları doldurulurdu. Bugün Devletimiz 15 Temmuz gibi kapsamlı ve alçakça planlanmış bir darbe girişimini, hiçbir kamu hizmetini aksatmadan başarıyla bertaraf edebildiyse, bunda hiç şüphesiz iş güvencesine sahip kamu görevlilerimizin, statülerinin getirdiği korumaya dayalı olarak inisiyatif almalarına ve bütün baskı ve yıldırma girişimlerine rağmen görevlerini sürdürebilmiş olmalarına borçludur.
2002-2016 yılları arasında özellikle Devletine bağlı, vatanını, milletini seven kamu görevlilerine yönelik olarak uygulanan ayrımcılık, dışlama, haksızlık ve adaletsizliği en derinden yaşamış, bizzat bu adaletsizliğe maruz kalmış kamu görevlileri adına Türkiye Kamu-Sen olarak verdiğimiz mücadele herkesin bilgisi dahilindedir. Tekrar ediyoruz ki, Sayın Bakan’ın sanki darbe girişimini kamu görevlileri gerçekleştirmiş gibi bir yaklaşım içinde bulunması, 3 milyon kamu görevlisi adına hiç de yakışık almamıştır.
Sayın Bakan açıklamasında “20 yıl sonra kimin nereye geleceği belli olan sistemde adam niye darbe planlamasın?” demiştir. Oysa darbeler, düzenden değil kaostan beslenir ve bütün darbeler belirsizlik ortamlarında gerçekleşir. İlk işe girdiğinde hangi şartlarda, hangi ünvana kadar yükselebileceğini bilmek, eğitim durumunu geliştirdikçe yeni imkânlara kavuşarak yaşam boyu eğitime yönlendirilmek, iş tecrübesi arttıkça sınavlara girerek terfi etmek bütün çalışanların arzu ettiği, ideal sistemdir ve bunun neresi kötüdür? Nitekim mevcut kamu istihdam sistemimiz de bu şekilde düzenlenmiş ancak sisteme yapılan siyasi müdahaleler nedeniyle kariyer ve liyakat ilkesi işletilemez hale gelmiştir.
O halde biz de Sayın Bakan’a soruyoruz, mülakata dayalı atama ve görevde yükselme sisteminin adil bir yapı oluşturduğunu kim, nasıl iddia edebilir? Çok yakın geçmişimizde tecrübe ettiğimiz üzere, kamuda bir grubun kendisine yandaş bir kesim oluşturmak üzere performans sistemini kendi amaçları lehine kullanmayacağını kim garanti edebilir? İş güvencesi olmayan kamu görevlileri, kendilerine verilen kanun dışı görevleri nasıl sorgulayacak, kanun dışı emirlere nasıl karşı gelecektir? Allah korusun, gelecekte tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi alçakça bir girişime karşı, kamu görevlileri hangi güvence ile koruma altına alınacaktır?
Görüldüğü üzere, iş güvencesi aslında memurun şahsına yönelik olmaktan çok Devleti ve kamu hizmetlerinin tarafsızlığını ve sürekliliğini sağlamak adına oluşturulmuş ve bütün dünyada yıllardan beri uygulanan bir sistemdir. Memurun iş güvencesi darbeye sebep olan değil Devleti her türlü darbeden koruyan en önemli unsurdur. Defalarca ifade ettiğimiz üzere bu sistem, memurlara sınırsız ve koşulsuz bir güvence de sunmamakta, her türlü yaptırımı içeren bir ceza mekanizmasını da içinde barındırmaktadır. Nitekim, 15 Temmuz sonrasında kamudan 100 binin üzerinde kamu görevlisi görevlerinden uzaklaştırılmış veya ihraç edilmiş durumdadır. Yani memurlar, dokunulmaz değillerdir.
Bununla birlikte, 21-23 Ekim 2016 tarihlerinde Bursa’da Sayın Bakan’ın ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin de katılımıyla bir Kamu Personel Rejimi Çalıştayı gerçekleştirilmiş, çalıştay sonucunda ittifakla, memurluk güvencesinin kaldırılmasının uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Gerek yaşadığımız acı tecrübeler gerekse bilimsel bütün çalışmalar, kamu hizmetlerinin tarafsızlığı ve sürekliliği; Devletin, dönemsel olarak kişilerin veya grupların etkisinde kalmaması ve devamlılığı amacıyla memurluk güvencesini zorunlu kılarken, memurların iş güvencesini kaldırmak adına 3 milyon kamu görevlisini darbenin sorumlusu olarak göstermek siyasi etikle bağdaşmayacak bir durumdur. Bir kere daha ifade ediyoruz ki, memurluk güvencesi Türkiye Kamu-Sen’in kırmızı çizgisidir”