Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk Kanal B’de yayınlanan “Güncel” programına katılarak 2016- 2017 yılı Toplu Sözleşme döneminin ilk toplantısını ve gündemdeki önemli gelişmeleri değerlendirdi.
Son günlerde artan terör olaylarına değinen Genel Başkan İsmail Koncuk, terör örgütünün isteklerini kale alan sözde barış sürecini eleştirdi:
“Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Artık sözün bittiği yerdeyiz. Bir barış sözü almış yürüyor. Bazı bölgeleri PKK terör örgütünün kontrolüne bırakmak, bölge mahkemeleri kurmalarına, yol kesip kimlik sormalarına, vatandaşlardan vergi toplamalarına bölgedeki Kürt vatandaşlarımıza eziyet etmelerine izin vermek mi barış olacak? Devlet hakimiyeti bir bölgede kalmamış, 4 yıldır bunu seyreden, esasında bu zemini hazırlayan sözde çözüm süreci denilen, sadece bir bölgeyi ve o bölgede yaşayan vatandaşlarımızı PKK’nın vicdanına bırakan bir dönem yaşadık. Geldiğimiz noktada bu sürecin bir terör örgütünü daha da güçlendirmekten başka bir işe yaramadığı, bu süreç devam ettiği sürece bu örgütün çok daha güçleneceğini görüyoruz. Bu süreç başlamadan önce terör örgütüne mensup üye sayısı 1500 lere düştüğü konuşuluyordu, bugün bu silahlı güç 20 binlere kadar dayandı. Siyasi iktidar eliyle, PKK terör örgütü güçlendirildi. Tabi ki barışın olmasını istiyoruz ancak, devlet hakimiyetine sağlamak üzerine bu barış kurulmalıdır. Yani PKK terör örgütü elini kolunu sallaya sallaya gezsin, istediğini o bölgede yapmaya devam etsin şeklinde bir barışı kabul edecek kişi ihanet ediyor demektir. Bir siyasi partinin de neredeyse PKK terör örgütüne dokunmayın anlamında bir barış talebini anlamakta zorlanıyorum. Bu ülkeyi yönetenlerin aklını başına almaşı lazım. Terör örgütü ya teslim olarak ya da silah bırakarak bitmelidir. Sürekli milletimizi ve ülkemizi tehdit eden, her gün vatan evladını şehit eden , bir terör örgütüyle biz neyin barışını konuşacağız? Bizim yüreğimiz kanıyor, memleketin gariban çocukları şehit ediliyor. Böyle bir şey kabul edilemez. Sözde çözüm sürecinin asla doğru bir hamle olmadığını her zaman dile getirdik. Bu süreç, PKK’ya can suyu verme süreci olmuştur, onları çoğaltmıştır, güçlendirmiştir. Adı ne olursa olsun, bütün bunların devam etmesine izin veren de ihanet içerisindedir. “
Geçtiğimiz günlerde başlayan toplu sözleşme masasında öncelikle olarak 2014 ve 2015 yılının telafi edilmesi gerektiğini vurgulayan Genel Başkan “ Eğer kayıplarımız telafi edilmez ise, o masada çalışanların ve emeklilerin satıldığını bir kez daha vurgulayacağız” dedi.
“Kamu çalışanları ve emekliler, 2013 yılında yapılan toplu sözleşmede unutuldular. Memurlarımızın ve emeklilerin toplu sözleşme masasında satıldığını ifade ettik. Bu toplantıya, 2013 yılında yapılan hataların telafi edilmesi gerektiği ön şartıyla oturduk masaya. Türkiye Kamu-Sen olarak bütün varlığımızla orada varız ve kamu çalışanlarının ve emeklilerin hak ve hukukunu korumak adına her türlü mücadeleyi vereceğiz.
İlk olarak maddi kayıplarımızın telafi edilmesi talebiyle masaya oturduk. Bir toplu sözleşmeye oturuyorsunuz, daha önce yapılmış hatalı, defolu toplu sözleşme var. Sayın Bakan’a da ifade ettim. Eğer 2014 ve 2015 yılında yaşanan kayıplarımız telafi edilmeyecek ise, hangi sonuç çıkarsa çıksın bu sonuca biz saygı duymayacağımızı açıkladım. Biz detaylı bir hesaplama yaptık. Mali haklarımızla ilgili olarak 2016 yılı öncesi 2014-2015 kayıplarımız telafi edilmelidir, bunları istiyoruz. Kamu işçisine 2015 yılında yüzde 11,3 zam yapan iktidar bize bu zammı açıklamalıdır. Memur ve emeklinin suçu nedir bilmek istiyoruz. 2016'da yüzde 22 oransal zam 100 TL taban aylık istiyoruz ve kaybımız olan 2 Bin TL’nin dört eşit taksitte ödenmesini talep ediyoruz, bu kayıplar telafi edilsin. 2017'de ise yüzde 10 + 10 ve taban aylığa 150 TL istiyoruz. Şunu da belirtmek isterim ki, kamu işçilerine yapılan zam miktarına hiçbir sözümüz yok, hakkıdır almıştır. Ama memurlarımızın ve emeklilerimizin de hakkıdır.
Eğer 2014 ve 2015 yılında yaşadığımız kayıplar telafi edilmez ise, o masadan çıkacak sonuca saygı duymayacağımızı bir kez belirtiyoruz ve kamu çalışanları ve emekliler tekrar satılmış olacağını ilan ediyoruz. “
Hükümetin 3+3 gibi bir teklifle gelmesinin masayı komedi masası haline getireceğini de belirten Koncuk, “emeklilerimiz ve çalışanlarımız için mücadelemizi masada sürdüreceğiz” dedi:
“Toplu sözleşmelerde esas olan, bizden beklentilere uygun cevaplar bulabilmemizdir. Kamu çalışanlarının ve emeklilerin ekonomik ve sosyal olarak yüzlerce problemi var. Türkiye Kamu-Sen olarak hazırladığımız 254 sayfalık talep kitapçığı kamu çalışanlarının ve emeklilerin problemlerinin anlatıldığı bir eserdir. Yıllardır toplu sözleşme yapıyoruz, 2012 yılından beri yapıyoruz, bir taraftan problemler çözülüyor, diğer taraftan yeni problemler doğuyor. Yani, bazı yönetmelikler değişiyor, problemi olmayan yönetmelik değişiyor, problem yaratan bir yönetmelik geliyor. Mesela, kesintisiz 3 yıl sigorta şartı konusunda yapılan düzenleme. Eş durumu tayinlerinde son derece anlamsız bir çerçeve yönetmelik çıkartıldı. Bu konuda düşüncelerimi sayın Bakan’la da görüştüm, kendisi değerlendirme yapacağını söyledi. Bu konuyu zaten daha önce Başbakan Davutoğlu’na ilettim. 7 Haziran genel seçimleri sonrasında yaptığımız ziyarette, çerçeve yönetmeliğin değiştirilmesiyle ilgili taleplerimizi yazılı olarak sundum. Davutoğlu da bu talebimizi aldı. O günden bugüne hükümet bir düzeltme yapmadı. Biz de toplu sözleşme masasına taşıdık. Tüm memurlarımızı ve öğretmenlerimizi ilgilendiren bir konudur. Öğretmenlerimiz yönünden bu yönetmelik maddesi görmezden gelinebilir. 13 Ağustos’ta eş durumu tayini nedeniyle es geçilebilir. Önemli olan bu problemin tüm memurlar yönünden değiştirilmesidir.
Dün bir sendikamız iki kazanım elde ettik diye haber yapmış bunları. Biraz acemice sendikacılık yaklaşımıdır. Bizim zaten son iki yılda 360 gün kesintili sigorta ödemiş de olsa tayin hakkının kabul edilmesi yönünde talebimiz bulunmaktadır. Bunun dışında başka bir düzenlemeyi kabul etmiyoruz. Ülkemizde, hangi özel firma sigortaları doğru dürüst yatırıyor? Bu çerçeve yönetmeliği yapanlar, ülkemizde sigorta sisteminin böyle olduğunu bilmesine rağmen, memur tayin isteyemesin diye adeta önlerine koymuşlar. Diğer maddelerinin de değiştirilmesi için bir rapor sunduk. Konuyla ilgili açtığımız dava da devam ediyor. Diğer sendikalar bu konuda dava açmış değildir. Derece konusunda ise, Bakan Çelik daha önce oluşturduğumuz bir mutabakat vardı zaten çözeceğiz şeklinde ifade etti. Bu konu daha önce, Kamu Personel Danışma Kurulu’nda kabul edilen maddeler arasındaydı. O tarihten bu yana hala hayata geçirilmemiş. 2005 yılından sonra göreve başlayan bütün memurları bir derece verilmesi konusu bir kazanım değil hakkın teslimidir.
Adam gibi zam alın bakalım. 4/C’lileri bir kadroya alalım. Masada da söyledim, 4/C’lilerle hükümetin bir inatlaşması mı var? 4/C konusunda AKP iktidarı bir inatlaşma içerisindedir. Zamanın Başbakan’ı Erdoğan Tekel eylemlerinden bu yana 4/C konusunda hassasiyeti oluştu. MHP, CHP seçim meydanlarında 4/C’lileri, 4/B’lileri hatta taşeron işçileri kadroya geçireceklerini söylemişlerdi. Toplu sözleşme masasında bu sorunların çözülmesini istiyoruz. Belediyede çalışan 4/B’liler, vekil hemşire vekil imam, PTT’da idari sözleşmeli gibi çalışma hayatını köstebek tarlasına çeviren kadro uygulamalarının bitirilmesini talep ediyoruz. Aynı işleri yapanları farklı hukuki normlara tutarak hukuk dışı uygulamaların bitirilmesi gerekiyor. Türkiye Kamu-Sen olarak yıllardır bunların mücadelesini yapıyoruz. 4/B’li öğretmenlerin kadroya alınması için ne eylemler yaptık. Bunu başardık ama hala diğer çalışanlarımızın sorunları masada bekliyor. 4/C ve devamında 4/B, sözleşmeli çalışma koşullarının düzeltilmesini istiyoruz. Türkiye çalışma hayatı bakımından sadeleşmelidir. Mesela, 4/C’lilere 2013 yılında ayrı bir zam yapıldı. Ancak 4/C’liler bunu istemiyor. Bu çalışanlarımız beni de memur yapın, onlara ne zam yaptıysanız bana da yapın diyor. Torba yasayla 4/C’lilere iş garantisi geliyor. Bunların hepsi oyalamadır. Köklü bir çözüm getirmeniz gerekiyor.
Toplu sözleşme masasında bu sorunların çözülmesini istiyoruz. 2016 yılı itibariyle hedeflenen enflasyon 5,5 civarında. Eğer hedeflenen enflasyon üzerinden bir taleple gelirse, o masa komedi masası olur. Kamuoyunda yer alan ve hükümetin teklif edeceği oran olarak sunulan 3+3 gibi teklif asla kabul edilemez bir orandır. Bu teklif memurlarımıza ve emeklilerimize hakarettir. “
“Türkiye Kamu-Sen olarak hakkımız alanlarda alan bir konfederasyonuz” şeklinde açıklama yapan Genel Başkan İsmail Koncuk, masada imzayı kimin atacağı değil, çalışanlarımızın ekonomik ve sosyal haklarını almanın önemli olduğuna dikkat çekti:
“Biz toplu sözleşme masasından memurlarımıza ve emeklilerimize yeni haklar alarak kalkmak istiyoruz. Bunu kimin aldığı kaygısına düşmeyeceğiz. Kim alırsa alsın, biz mücadelemizi yapacağız. İmzayı Memur-Sen’in atacağının farkındayız, ama biz kıskançlık içerisinde olmayacağımızın açıklamasını yaptık. Çalışma hayatı içerisindeki problemlerin düzeltilmesi asıl amaçtır. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın bilmediği bir şey var. bu masa sadece toplu sözleşmeden ibaret değil, bizim güçlü sesimiz var. 450 bin üyesi olan, etkili bir konfederasyonuz. Dolaysıyla o masada bizim de ciddi düzeyde etkimiz var. Sadece İsmail Koncuk yok o masada, arkamızda 450 bin üyemizin gücü, umudu, beklentisi var. hatta üyemiz olmayan insanların da umudu var. Üye olmayan, emekli olmuş, fiilen çalışmayan emeklilerimizin bizden umudu var. kimin etkili, kimin etkisiz olduğu tartışılır.
Dün o masada beğenmedikleri kanunun kimin yaptığını sordum. Çünkü kanun bizi o masada oturmaya yetkili kılıyor. Kanun yapılırken Memur-Sen neredeydi acaba? Görüşmelerde bu şekliyle kanunu kabul ettiler. Kanunun bu şekliyle çıkmasının nedeni zaten kendileridir. Biz zaten kanunun eksiklerle dolu olduğunu, diğer konfederasyonların hakem kuruluna başvuru hakkının olmamasının bir hak gaspı olduğunu o dönem ifade ettik. Masada, kanun yapılırken neden karşı çıkmadıklarını sordum. Ama yeni genel başkan olduğu için, acemice davranıyor. Daha toplu sözleşme masasında taleplerimiz masaya yatırılmamışken, bunların söylenmesi taleplerimizi geride bırakmasına neden oluyor. Yetkili sendikanın genel başkanı olarak bütün dikkatinizi toplu sözleşmede dile getireceğiniz ekonomik sosyal taleplere vermeniz gerekirken, masada diğer sendikaların ne işi var şeklinde yapılacak açıklama hatalıdır. 836 bin kişi Memur-Sen’e üye, 842 bin kamu çalışanı ise başka sendikaların üyeleridir. Yani Memur-Sen’e üye olanların sayısı, diğer sendikalara üye olanların sayısından fazla değildir. Biz orada kendi şahsiyetimizle oturuyoruz. Kanunun, uluslar arası sözleşmelerin bize verdiği hak doğrultusunda orada oturuyoruz. Bizim masadaki etkimizi herkes biliyor. Türkiye kamu-sen alanlarda hakkını arayan bir konfederasyondur. 50 bin kişilik mitingler yapan bir konfederasyondur. Memur-Sen hayatında kamu çalışanları için hiç miting yapmış mıdır? Emekliler için memurlar için ek zam konusunda Türkiye Kamu-Sen mitingler yaparken, sen etkili sendika olarak neler yaptın? Eğer etkisiz aranıyorsa bu da Memur-Sen’dir. Memurları pazarlayan defolu toplu sözleşmeye imza atan Memur-Sen’in ta kendisidir.
Masada kamu çalışanlarının adam gibi zam almasını mücadelesini yapacağız. Sosyal taleplerimizin cevap bulması gayretini sarf edeceğiz. Bu anlayışa sahip bir konfederasyon olan Türkiye Kamu-Sen ile yan yana bulunmaktan şeref duyacağına, aksi açıklamalarda bulunuyorsun. Bir konfederasyon başkanına yakışan bir ifade değildir. İnşallah bundan sonraki süreçlerde bu konuşmalara girmez. Üyesi adına o masada kazanımlar elde etmek için mücadele versin. Biz de üyelerimiz, çalışanlarımız ve emeklilerimiz adına o masada hak almaya çalışalım. Birlikte yapmaya çalışalım. İmzayı sen at. Bizi o masada çalışanların kazanacağı haklar ilgilendirir. Senin imza atman, kazanım elde etmen bizim için bir şey ifade etmiyor. Önemli olan problemlerin çözülmesidir. Bu problemlerin çözümüne ne kadar katkı sağlayabilirsek görevimizi yapmış oluruz. Kamu çalışanlarına seslenmek istiyorum, taleplerimizi mutlaka okusunlar. Kamu çalışanlarının birçok sıkıntısına ve talebine kitapçıkta yer verdik. “
Genel Başkan öğretmen atamalarıyla ilgili olarak da önemli açıklamalarda bulundu:
“Öğretmen atamaları yapılacak. 100 bin öğretmen ataması yapılması talebimiz hala geçerli. 47 bin atama yapılacağı söylendi. 2015 yılının sonuna kadar biz 100 bin atama yapılmasını talep ediyoruz. 136 bin civarında norm kadro açığımız var bizim. Geçen eğitim öğretim yılını 80 bin ücretli öğretmenle kapattık. Stajerliği henüz kalkmamış olan özür durumundan faydalanacakların ağustos ayında özür tayinlerinden dolayı hak verilecek. İkinci il dışı tayinlerinin mutlaka yapılmasını istiyoruz. Ayrıca rotasyonun iptal kararının son derece doğru bir karar olduğunu belirtmek istiyorum. Bu taleplerimizin yerine getirilmesinden dolayı memnuniyetimizi dile getiriyorum. “