Türkiye Kamu-Sen istişare toplantılarının sonuncusu Antalya’da gerçekleştirildi. Geniş katılımın olduğu Antalya il istişare toplantısında konuşan Genel Başkan İsmail Koncuk, “Ayrımcılığı kaldıracağız” diyenlerin 13 yıldır insanları nasıl ayrıştırdıklarını gördük” dedi.
Türkiye Kamu-Sen’in her bir üyesinin yüzde yüz milli ve yerli olduğunun altını çizen Genel Başkan İsmail Koncuk, Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürüne Antalya’dan seslenerek, “Sen o kurumu babanın çiftliği mi sanıyorsun?” dedi.
KONCUK: MİLLİ VE YERLİ OLMAK KONUSUNDA BİZİMLE YARIŞACAK BİR KURUM YOKTUR
Sözlerine her zaman olduğu gibi şehitlerimizi anarak başlayan Genel Başkan İsmail Koncuk, “Habur’u ve Oslo’yu görmeyen, Şivan Perver’in ayaklarına kırmızı halılar sererek onunla ağlayanlarla beraber yürüyenlerin şehitlerimiz için üzüldüklerine inanmıyorum” dedi.
KONCUK; “Yüce Allah’a duamız, milletimizi Anadolu coğrafyasında yaşatmamayı azmetmiş tüm çeteler ve musibetler karşısında milletimizin, askerimizin, polisimizin galip olması yönündedir. 20 Haziran’dan bugüne 170’in üzerinde şehit verdik. Bazen hem siyasilerin hem de vatandaşlarımızın şehitlerimiz nezdindeki açıklamalarını, güya üzüntülerini dinliyorum. Bu dilek ve üzüntülerin samimi olduğundan ciddi şekilde endişe duyuyorum. Adeta kendi nefsi için yaşayan insanların, milletimizin birliğinden, dirliğinden söz etmesi, bunlarla ilgili yürekten acılar hissetmesi asla mümkün değildir. Bu dilekler samimi olsa idi, bu acılarını ifade edenler bu millete Habur rezaletini yaşatanlarla beraber yürümezlerdi. Şehitlerimiz ve gazilerimiz için acı duyduklarını ifade eden bu insanlar Oslo’da ya da diğer yerlerde evlatlarımızın katilleri ile masaya oturmazlardı, onları kahraman ilan etmezlerdi. Bu siyasi teşekkülün bazı milletvekilleri PKK terör örgütünün bir terör örgütü olmadığını söyleyebilecek kadar ihanet içerisinde olmazlardı. Bu nasıl bir acı ki, bir siyasi partinin Milletvekili “PKK, terör örgütü değildir” diyecek bu siyasi partinin Genel Başkanı ise mitinginde şehit ailelerini platforma çıkarak ve “Bunlara sahip çıkın” diyecek. Senin vekilin o insanların evlatlarının şehadetinden sorumlu olan terör örgütüne “Terör örgütü değildir” diyecek sen buna seslenemeyecek ama üzüntülerini ifade edeceksin, böyle bir şey olmaz olamaz.
Duymadım görmedim yok, artık Türkiye sözün bittiği yerdedir. Her şey gözlerimizin önünde oluyor, tüm filmi seyrediyoruz. Çocuklarımızın katillerini baş tacı yapanlar kimler? Daha düne kadar, Kobani’ye, oradaki terör örgütü uzantılarına yardım Türkiye’nin gözetiminde gitmedi mi? Bunu yapan kim? Türk düşmanı olan Şivan Perver denilen adamı Diyarbakır’da kırmızı halılarda kim karşıladı? Megri megri’yi söylerken göz yaşları içinde kimler dinledi? Sonra bu millete dönüp, şehitlerimiz için göz yaşları döktüklerini söyleyecekler. Bunlar timsah göz yaşlarıdır. Siyasi kaygılarla bütün bunlara göz yumanların o katillerle hiçbir farkı olmadığını buradan çok net bir şekilde ilan ediyorum. İster siyasi, ister vatandaş olsun bunu yapanlar şehitlerimizin kanına ekmek doğramaktadır, bunun izahı ve anlamı olamaz.
Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bu milletin gerçek sahipleri olarak her yerde bunu ifade ediyoruz. Bizler kurucu iradeyi temsil ediyoruz. Türkiye Kamu-Sen’in tüm mensupları kurucu iradenin temsilcisidir. Her bir mensubumuz Kuvayi milliye ruhunu yüreğinde hisseder. “Yüzde yüz yerli ve milli vekil seçin” diyorlar ya, bende diyorum ki, “13 yıldır Türkiye Kamu-Sen’in yüzde yüz milli ve yerli olan 450 bin üyesinin anasından emdiği sütü kim burnundan getirdi?” İddia ediyorum, milli olmak, vatansever olmak konusunda bizimle yarışacak, tozumuza yetişebilecek her hangi bir kurum ve anlayış sahibi yoktur. Dün akil adam olan bir sendika başkanı, bugün çıkmış PKK terörünün tehlikesinden bahsediyor. Onların kaygısı terör örgütü falan değil, ağa babaları iktidarı kaybederse kendi başlarına ne geleceği kaygısıdır. Böyle bir sendikacılık olur mu? 13 yıldır hiç hak etmediğimiz muamelelere tabi tutulduk” dedi.
KONCUK: “AYRIMCILIĞI KALDIRACAĞIZ” DİYORLAR, GÜLER MİSİN, AĞLAR MISIN?
“Vatansever ve milliyetperver olan Türkiye Kamu-Sen üyelerine düşmanlık yapanların yerli ve milli olmaları mümkün değildir” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Ayrımcılığı kaldıracağız” diyenlerin 13 yıldır neler yaptıklarını hep birlikte gördük” dedi.
KONCUK; Antalya’da Türkiye Kamu-Sen üyesi olan bir elin parmağı kadar okul müdürü kaldı. Başhekim, kalmadı, Hastane Müdürü kalmadı, diğer kurumlarda Türkiye Kamu-Sen’li yönetici kalmadı. Vatanseveriz, bu millet için gençliğimizde canımızı verdik, şimdi de seve seve veririz. Vatanı satmadık, milli olmaksa sonuna kadar milli, yerli olmaksa bizden daha yerlisi yok. Böylesine önemli özelliklere sahip olanlara düşman olanlar, düşmanlık yapanlar ve bu özelliklere sahip insanlara görev vermeyen hatta onları görevden alanlar ne derece vatansever insanlardır? Ortak özellikleri vatansever, milliyetperver olmak olan bu insanlara düşmanlık yapanların, ne vatansever olmaları ne milli olmaları, ne de bu ülkenin geleceği ile ilgili bir kaygı içinde olmaları asla mümkün değildir.
Seçim beyannamesine “Ayrımcılığı kaldıracağız” yazmışlar. Buna güler misin, ağlar mısın? Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’da böyle bir açıklama yapmış, “Ayrımcılığı kaldırdık” demiş. Sanıyorum biz bu ülkede yaşamıyoruz, bunlardan haberimiz yok, bunlar bizi gözü küllü sanıyorlar anlaşılan. Bende diyorum ki, “Madem böyle bir arzunuz var, gelin görevden aldığınız Türkiye Kamu-Sen mensuplarını yeniden görevlerine iade ederek başlayın işe, samimiyetinizi görelim. “Ayrımcılığı kaldıracağız” diyorsunuz ama üyelerimizin lehine sonuçlanan mahkeme kararlarının dahi uygulanmadığı günleri yaşıyoruz” dedi.
KONCUK: SİZ HUKUKSUZLUK YAPARSANIZ, DİĞER İNSANLARA DA HUKUKSUZLUK YAPMA HAKKI DOĞAR!
Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürünün sert bir dille eleştiren Genel Başkan İsmail Koncuk, “Senin ağa babaların bile Türkiye Kamu-Sen’e üye olmayı engelleyemedi, sen kimsin ki engelleyeceksin?” diye sordu.
KONCUK; Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürüne Antalya’dan sesleniyorum. Abant’ta bir toplantı yapmışlar ve demiş ki, “Ben sendika üyesi olmayan insanlardan hoşlanmam..” sözlerinin devamında da, “Sendikal tercihlerini yerine getirirken de, Genel Müdürle, yani kendi şahsıyla ilgili suç duyurunda bulunan sendikalara da üye olmasınlar, buna da dikkat edin” diyor. Kim suç duyurusunda bulundu? Türk Eğitim-Sen suç duyurusunda bulundu bu Genel Müdürle ilgili. Ne yaptı bu Genel Müdür? Kredi ve Yurtlar Kurumunda duyuru yapmadan, el altından istediği adamları çağırdı, yurt müdürü yaptı. Sayın Genel Müdür Kredi Yurtlar Kurumu senin babanın çiftliği midir? Sen kendini çiftlik kahyası mı sanıyorsun? Kafana göre adamı alacak müdür yapacaksın, sonra insanlara “Bizimle ilgili suç duyurusunda bulunan sendikalara üye olmayın” diyeceksin.
Senin ağa babaların bile Türkiye Kamu-Sen’e üye olmayı engelleyemedi, sen kimsin ki engelleyeceksin? Seni ve senin gibi davrananların, bürokrat geçinip ayakçılık yapanların gelecekleri çok parlak olmayacak, bunu herkes bilsin. Bürokrat görevini yapacak, insanlara kanunlar çerçevesinde görevi neyse onu yapacak. Bunları takip ediyoruz, bunların hesabını hukuk içinde kalmak şartıyla öbür dünyaya bırakmaya hiç niyetimiz yok, bunu böyle bilsinler. Yukarıdakiler kanun nizam tanımıyor ya, örnekler onlar olunca bunlarda “Ağa babamız tanımıyor, ben niye tanıyayım” diyor. Siz kanun tanımayacaksınız, biz ise haklarımızı hukuk yolları ile almaya çalışacağız, böyle bir düzen yok. Siz hukuksuzluk yapıyorsanız, hukuksuzluğa uğrattığınız insanlarında hukuksuzluk yapma hakkı doğar. O zaman bu ülkede huzur kalmaz, o koltuklarınız altınızda dikenli fıçı gibi olur. Herkes aklını başına alsın, hesabını buna göre yapsın. O koltuk sizi kurtarmaz, ağa babalarınız yarın kaçar gider, yarın Antalya sokaklarında bizimle, Türkiye Kamu-Sen’in yiğit üyeleri ile karşı karşıya kalırsınız, utancınızdan kaçacak delik ararsınız” dedi” dedi.
KONCUK: SÖZ KONUSU MAKAM OLDUĞUNDA, “SEN BEN YOK, TÜRKİYE VAR” SÖZÜ GEÇERLİ OLMUYOR
Genel Başkan Koncuk, ülkede istikrar için hukukun üstünlüğü, insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması gibi kavramların hayata geçirilmesi gerektiğini belirterek, “Sen ben yok, Türkiye var” sloganının, söz konusu makam olduğunda geçerliliğini kaybettiğini hatırlattı.
KONCUK; “Sokaklarda bir partinin “Sen ben yok, Türkiye var” diye reklam panosu var. Ben de aynen katılıyorum. Biz bunu 13 yaşında bile söylüyorduk. Kendileri böyle söylüyor ama makam dağıtırken “Benim yandaşım var” diyor. Makam dağıtırken, nimet paylaşılırken bu slogan yok. Sıkıntıları, dertleri, adil olmayan gelir dağılımını verirken, “Sen ben yok, Türkiye var” sloganı geçerli. Millet fakru zaruret içerisinde yaşasın ama yandaşlarımızın bir eli yağda bir eli balda olsun anlayışı hakim. O yüzden bu sözlere itibar etmiyoruz.
Bir de “istikrar” diye sihirli bir kelime var. “Aman istikrar bozulmasın” diye söyleniyor. 13 yıldır bu ülkeyi yönetiyorlar, eğer istikrar var da bozulmuşsa bunun nedeni iktidardan başkası değildir. İstikrar bir siyasi partinin tek başına iktidara gelmesi demek değildir. 550 Milletvekiliyle tek başına bir siyasi parti iktidara gelse bile, o ülkede eğer hukuk tanınmıyorsa, yargı bağımsızlığı ortadan kalkmışsa, insan hakları ihlalleri almış başını gidiyorsa, vatandaşının can güvenliği kalmamışsa, işsizlik tavan yapmışsa, ülkenin 20 ili bir terör örgütünün insafına terk edilmiş ise orada istikrardan söz edemezsiniz. İstikrardan söz edilmesi için o ülkede hukukun üstünlüğünün sağlanması, insan hakları ihlallerinin ortadan kalkması lazım. İnançlarına, mezheplerine, meşreplerine göre insanların ayrılmaması lazım. herkesi kucaklayan bir anlayışın ülkeyi yönetmesi lazım” dedi.
KONCUK: KAŞAR OLMAK, KAZMA OLMAKTAN İYİDİR!
Genel Başkan İsmail Koncuk, 2013 toplu sözleşme maddesinin 2015 yılında değiştirilmesi nedeniyle kamu çalışanlarının ve emeklilerin enflasyon mağduru olacaklarını açıklarken, yetkili konfederasyonun attığı skandal imzanın iptali için mahkemeye başvurduklarını söyledi. Skandalın sahibi Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın skandala neden olan imzayı izah edeceğine, kendisine hakaret etmeyi tercih etmesini de eleştirdi.
KONCUK; “Bir sendika bizi 2013 yılında 123 liraya pazarlamıştı. 2016 yılı için yüzde 6+5’e, 2017 yılı için ise yüzde 3+4’e yine pazarladı. Bugün yaptığım açıklamada memurun nasıl aldatıldığını gözler önüne serdim. Siyasi iktidarla yakın temas kuranlarla toplu sözleşme masasına oturulamayacağını, ne memurların ne de emeklilerin yüzünün gülemeyeceğini her zaman söylüyorum. 2013 yılında imzalanan toplu sözleşmenin bir maddesini söylüyorum; 2015 yılında, kamu çalışanlarına ve emeklilerimize öngörülen kümülatif zammın üzerinde bir enflasyon oluşursa, enflasyon farkı ödenecektir.
Yani 2015 yılında yüzde 3+3’lük zam aldık. Temmuz ayında enflasyonun öngörülenin üzerinde çıkması nedeniyle 1,76’lık enflasyon farkını aldık. Eğer 2013 yılında imzalanan toplu sözleşmenin bu maddesi, Memur-Sen tarafından değiştirilmemiş olsaydı 2015 yılında enflasyonun yüzde 6,1’i geçmesi durumunda enflasyon farkını alacaktık. Ama ne yaptıklarını anlatalım! 2013 yılında imzalanan bu toplu sözleşme maddesini değiştirmişler. 2013 toplu sözleşmesinde enflasyon farkı verilmesi için enflasyonun öngörülen maaş zammını geçmesi gerekiyor. Bu toplu sözleşmeye 2015 yılında enflasyon farkı verilmesi için enflasyonun memurlara verilen tüm zamların kümülatif toplamını, yani yüzde 3+3 ve yüzde 1,76’lık enflasyon farkının toplamını geçmesi gerekiyor.
Peki bu hükmü değiştirince ne oluyor? 31 Aralık 2015 tarihinde gerçekleşen enflasyona göre, biz enflasyon farkı alacağız. Şu ana kadar gerçekleşen enflasyon yüzde 7,95 iken aldığımız zam yüzde 7,9 olarak görülüyor. 2013 yılında hazırlanan toplu sözleşme maddesi 2015 yılında değiştirildiği için yüzde 1,76 da üzerine konularak ”toplam memura verilen zammın enflasyonu aşması halinde enflasyon farkı verilecektir” deniliyor. Eğer eski madde olsa idi, yüzde 6,1’lik oranın üzerinde bir enflasyon çıkarsa 31 Aralık tarihinde aradaki fark enflasyon farkı olarak verilecekti. Ama yüzde 6,1’lik oranın üzerine yüzde 1,76’lık oranı koyuyorlar ve yüzde 7,9’luk oran çıkıyor. Şimdi ise 31 Aralık tarihinde, enflasyon yüzde 7,9 oranını aşmaz ise enflasyon farkını alamayacağız. Kümülatif olarak hem kamu çalışanı hem emeklimizin yüzde 1,8 oranında kaybı var demektir.
Bir sendikanın hukuken 2013 yılında imzalamış olduğu toplu sözleşme hükümlerini, 2015 yılında yapılan toplu sözleşmeyle değiştirme hakkı yok. Bunlar kapsam dışında olan bir maddeyi değiştirerek 2015 toplu sözleşme zamanında yeniden yapmışlar. Kaybettiğimiz yüzde 1,8’lik oranı Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın mı karşılayacak? Bunlar hep acemilikten, kendisine de söylüyorum. Hatta bu arkadaş, toplu sözleşme masasında Türkiye Kamu-Sen olmaması gerektiği yönünde yanımızda açıklama yaptı. Amacı bizi toplu sözleşme masasından uzaklaştırmaktı. Ben de bu yaptığının hata olduğunu anlatmaya çalıştım. Bizim tecrübemizden, bilgimizden yararlanması hususunda uyarıda bulundum ama maalesef dinlemedi. Hatta önceki günlerde, Türkiye Kamu-Sen’i toplu sözleşme masasından sildiğini açıklıyor. Bir sendikanın görevi, diğer bir sendikayı toplu sözleşme masasından silmek midir? Memuru ve emekliyi zarara uğratan yaptıkları tarihi skandalı ortaya çıkarınca, bizi neden masada görmek istemedikleri de ortaya çıkıyor. Yaptıkları tarihi skandal, memurların ve emeklilerin aylık ortalama 50 lira zarara uğramasına neden oldu.
Öngörülen enflasyonun yüzde 8,25 oranda olacağı hesaplanıyor Bu oran eğer gerçekleşirse, o toplu sözleşme maddesi değişmemiş olsaydı, kamu çalışanları ve emeklilerimiz 31 Aralık tarihinde yüzde 2,15 oranında zam alacaktı. Değiştirilen madde üzerinden bir enflasyon hesabı yapılacağı için 31 Aralık tarihinde yüzde 8,25 oranında bir enflasyon olsa bile yüzde 1,8 oranında kaybımız olacaktır.
Yapılan bu değişiklik sadece 2015 yılı için geçerli. 2016 ve 2017 yılları için bu madde yok. Yani 2016 yılında bize yapılan yüzde 6’lık zammı fiilen yüzde 4’e düşürmüşler. 2015 zammını bizden çalmış, 2016 yılının birinci altı ayına eklemiş. 31 Aralık 2015 tarihi itibariyle enflasyon, yüzde 9 çıktığını düşünelim, eski madde geçerli olsaydı yüzde 2,9 oranında bütün kamu çalışanları ve emeklilerimiz enflasyon farkı alacaktı ama madde değiştiği için, enflasyon yüzde 9 çıksa bile, yüzde 7,9’dan çıkarınca yüzde 1,1 enflasyon farkı alacağız. Yani yüzde 2 zam oranımızı yürütmüşler. Bu bir skandaldır. Memurları temsilen bir konfederasyonun Genel Başkanı buna bilerek imza atmış ise o yerde Genel Başkanı bir dakika bile oturtmamak lazım ama bilmeyerek atmış ise o daha facia bir durum. Bunlar cebemizdeki parayı alıp, 2016 yılına yamamışlar.
Ben bu olayı günlerdir anlatıyorum ama malum Genel Başkandan ses yok. Konuyla ilgili bir açıklama yapacağına, bu skandalı gündeme getiren Genel Başkana hakaret etmeye kalkışıyor. Ben kendisine hakaret etmiyorum. Yaptıklarından dolayı sana “acemi” diyorum. Bana “kaşar” ifadesini kullanan zata sesleniyorum; kaşar olmak, kazma olmaktan daha iyidir. Yaptıklarını açıklamak yerine, bana hakaret etmeyi tercih ediyor. Hem memuru, hem emeklileri ayda 50 lira zarara soktuğunun hesabını vermekten kaçınıyor. Memuru ve emekliyi mağdur eden bu rezaleti nasıl görmediklerini ve olayın farkına nasıl varmadıklarını sorduk kendilerine. Yine soruyoruz, eğer aldatıldıysa çıksın söylesin, memurdan emekliden özür dilesin,” ben kandırıldım” desin. Eğer baskıya uğradıysa onu da söylesin. “Baskıdan dolayı böyle bir değişikliğe imza attım” desin. Çıkıp diyorlar ki, “850 bin üyemiz var hedef 1 milyon üye” ! Biz de diyoruz ki, o övündüğün üyelerinden bari özür dile. Bunları yapabilmek büyüklüktür. İsmail Koncuk’a hakaret etmek senin yaptığın hatayı ortadan kaldırmaz. Allah’tan Türkiye Kamu-Sen var daha toplu sözleşme başlamadan, “Türkiye Kamu-Sen niye masada” dediniz? Halbuki bizim bilgi birikimimizden faydalanmak isteseydin, bu skandal hatayı sana yaptırmazdık ve zamanında uyarırdık. Bizim dahi bilmediğimiz, görmediğimiz toplu sözleşmeyi kapalı kapılar ardında imzaladınız. Bizden kendisine bir kez daha uyarı, sen Genel Başkansın öyle her şeker verene yaklaşma!
Bu gerçeğin insanlar farkında değil, sizlerin anlatması gerekiyor. Bir sendikanın toplu sözleşmede kabul edilen bir maddeyi böylesine sorumsuzca, kamu çalışanlarını ve emeklileri zarara uğratmak pahasına değiştirme hakkı yoktur. Bunu düzeltmek için hem Türkiye Kamu-Sen olarak, hem de Türk Eğitim-Sen olarak dava açtık. İnşallah cebimizden alınan parayı geri alacağız. Buna göre, maaşlara göre değişen oranda aylık 40 lira ile 160 lira arasında kayıplar meydana geldi. Eğer bu rezaleti memurlarımız sineye çekerse, Memur-Sen’li arkadaşlarımız görmezden gelirse onlara sözüm yok.
İnşallah bu davayı kazanacağız, o zaman da biz “ Memur-Sen bozar, Türkiye Kamu-Sen yapar” diyeceğiz. Sözde sendikalar kamu çalışanlarını kaybettiredursun, biz onları yeniden kazanmak için çaba sarf edeceğiz” diyerek sözlerini noktaladı.