Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 24.07.2014 tarihinde yaptığı açıklamada, “Anayasa Mahkemesi’nin kararını kınıyoruz” dedi.
GENEL BAŞKAN KONCUK: ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARINI KINIYORUZ.
Anayasa Mahkemesi, ne yazık ki eğitim kurumlarına yönetici atamayı düzenleyen kanun maddesinin iptal istemini oy birliğiyle reddetti. Hatırlanacağı üzere daha önce yaptığımız açıklamada, bu maddenin iptal edildiğine ilişkin elimize bilgi ulaştığını belirtmiştik. Ne yazık ki bu bilgi doğru çıkmadı. Bunun büyük üzüntüsü içindeyim.
Öte yandan Türk Eğitim-Sen olarak Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını kınıyoruz. Çünkü;
Kararda okul müdürlüğü, müdür başyardımcılığı, müdür yardımcılığı yani yöneticilik görevinin ikinci görev olduğu, kazanılmış hak oluşturmadığı ifade edilse de, biz buna katılmıyoruz. Yıllardır o makamlarla bütünleşmiş, bilgi ve tecrübesini yöneticilik alanında ifa etmiş, okul düzenini, sistemin işleyişini, mevzuatı çok iyi bilen, okulunda tuğla üzerine tuğla koymuş bu insanları yeniden öğretmenliğe döndürmek, o insanların kazanılmış haklarının ellerinden alınması anlamına gelmektedir.
Bu düzenlemenin iptal edilmemesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nda yürütülen kirli siyaseti, kadrolaşmayı, yandaşa selam çakmayı, biat etmeyi, hak yemeyi meşru hale getirmiştir. Zira bu kanunun akabinde çıkarılan Yönetici Atama Yönetmeliği, AKP iktidarının kendi kadrolarını oluşturması üzerine bina edilmiştir. Şu anda okullarda torpilli müdür, müdür baş yardımcısı, müdür yardımcısı devri yaşanmaktadır. Okul yöneticileri tamamen siyasi iradenin keyfiyetine göre görevlendirilmektedir. Yazılı sınav görmezden gelinmekte, görevlendirmeler sözlü sınava göre yapılmaktadır. Sözlü sınav söz konusu olanca da, torpil listeleri elden ele dolaşmış, kimlerin okul yöneticisi yapılacağına siyasi partilerin il/ilçe teşkilatları, siyasi iradenin güdümünde büyüyen yandaş sendika karar vermiştir.
MEB’de işin ehline, liyakat ve tecrübe sahibi olana değil; alın teri döken insanların sırtına basarak yükselenlere, ‘padişahım sen çok yaşa’ diyenlere, ‘ne arzu edersiniz?’ diye soranlara verildiği gün gibi ortadadır. MEB tüm okul yöneticilerini kendi kontrolü altına almayı isteyerek, farklı seslere, ideolojilere, siyasi duruşlara tahammülü olmadığını göstermiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi bu kararıyla 10 bin, 20 bin değil; tam 100 bin kişinin idam fermanını imzalamış, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yandaş, sırdaş kadrolar oluşturma projesini desteklemiştir. Bu noktada on binlerce insanın emeğinin çalınmasını seyreden bir kurum, bu ülkenin en üst hukuk kurumu olamaz.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında, yönetmeliğin kariyer ve liyakat ilkelerine uygun düzenlenmesine ve aksi değerlendirmelerin yargı denetimine açık olmasına vurgu yapmışsa da, yaşanan onca olumsuzluğu görmezden gelmiştir. Yönetici Atama Yönetmeliği de bu doğrultuda çıkarılmamıştır. Konuyla ilgili hem İDDK’nın yürütmeyi durdurma kararı bulunmaktadır, hem de çok sayıda açılan bireysel davada, değerlendirmelerin objektif kriterlere göre yapılmadığına hükmedilmiştir, değerlendirme işlemlerine iptal kararı verilmiştir.
Bu noktada Türk Eğitim-Sen’in bu kanunla işi henüz bitmemiştir. Türk Eğitim-Sen olarak davada taraf ehliyetimiz bulunmadığından, AİHM’e doğrudan başvuru yapmamız mümkün değildir. Ancak sendikamız, mağdur üyelerimizin AİHM’e şahsi olarak dava açması için her türlü hukuki yardımda bulunacaktır. Hak gaspının yenilmesi, MEB’de firavunlaşılması söz konusuyken, gözümüzü kapatamayız, sağır ve dilsizi oynayamayız. Ayrıca TBMM'de yeni bir kanun çıkarılmasının mücadelesini yapacağız.
Öte yandan hepimizin malumu olduğu üzere Türk Eğitim-Sen’in açtığı dava neticesinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun verdiği yürütmeyi durdurma kararı bulunmaktadır. Bu kararın uygulanması noktasındaki hukuk mücadelemiz de sürecektir. Zira MEB, bu kararı 1 ay dolmasına rağmen hala uygulamamıştır.
Dolayısıyla MEB’e bir kez daha hatırlatıyoruz: İDDK, müdür yardımcısı ve müdür başyardımcısı görevlendirmelerinin sadece okul müdürü teklif edecek şeklinde olmasının doğru olmadığı, duyuru ve objektif kriterlerin ortaya konulması gerektiği yönünde karar vermiştir. Ayrıca İlçe Müdürü, İnsan Kaynaklarından Sorumlu Şube Müdürü ve Eğitim Kurumundan Sorumlu Şube Müdürünün değerlendirilecek okul müdürü ile en az 6 ay çalışması gerektiğine, aksi taktirde bu kişilerin değerlendirme puanlarının hesaba katılmamasına karar vermiştir.
MEB, İDDK’nın bu kararını unutmuş(!) olabilir, sümenaltı etmiş olabilir, Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklemiş olabilir. Her ne olursa olsun, İDDK kararını yok saymak, bu ülkenin hukuk devleti olduğunu görmezden gelmektir. MEB’in, bu kararı tanımamak, uygulamamak gibi bir lüksü ya da tercihi olamaz.
Türk Eğitim-Sen olarak okul yöneticilerine yapılan haksızlığı gündemden hiç düşürmedik, konuyla ilgili ne gerekiyorsa yaptık. Ancak ahlaksızlığın bu ülkede ne boyutta olduğu her namuslu insanın malumudur. Bunca alçaklığı yapanlara sesleniyorum: Emin olsun ki, adalet er veya geç tecelli edecektir. O koltukları hırsızlık yaparak gasp edenler ve kendini pazarlayanlar şunu iyi bilsin ki; o koltuklarda hiçbir zaman gönül huzuru içinde oturamayacak ve hak ettiğiniz sonu yaşayacaksınız.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Koncuk: AYM Kararını Kınıyoruz!
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 24.07.2014 tarihinde yaptığı açıklamada, “Anayasa Mahkemesi’nin kararını kınıyoruz” dedi.
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.