Milli Eğitim Bakanlığı’nın, ilk ve orta öğretimde tek tip kıyafet zorunluluğunu kaldıran yönetmeliği, toplumun her kesiminde geniş tartışma yarattı.
Bu konu ile ilgili yaklaşık 4 ay önce “Kılık-Kıyafet Yönetmeliği Esnetilmelidir” başlıklı bir yazı yazmıştım. Dolayısıyla Hükümetin böyle bir adım atacağını bekliyordum.
İki nedenle bekliyordum böyle bir adımı.
Birincisi, Hükümetin demokratikleşme adımları diye adlandırdığı askeri vesayetin izlerini silme operasyonunun, tek tip kıyafet konusunu da kapsaması sürpriz sayılmazdı. Üstelik 4+4+4 eğitim yasasıyla bütün ortaokul ve liselere getirilen seçmeli din paketi derslerinde, kız öğrencilerin bu derslere başlarını örterek girmesi gayet normal ve olması gereken bir davranıştır.
Yeni yönetmelikle bu sağlandı.
Eksik olan, öğrencilerin giyecekleri kıyafetlere kimi kısıtlamaların getirilmesi ve bütün öğretmenlere kılık-kıyafet serbestisinin sağlanmamasıdır.
Öğrencilere kılık-kıyafet serbestisi getirilmesinin ikinci ve asıl önemli nedeninin de, Anadolu sermayesinin kilit sektörlerinden biri olan tekstil sektörünün 5-17 yaş grubunda bulunan çocuk ve gençlerin kıyafet piyasasına girme isteği olduğunu düşünüyorum. Bu yaş grubunun kıyafet ihtiyacı, uzun süredir tekstil sektörünün iştahını kabartıyordu.
Yönetmelik çıktıktan sonra yapılan değerlendirmelere bakıldığında, bu durum açıkça görülecektir.
Örneğin; LCW Yönetim Kurulu Başkanı Vahap küçük, “Karar yıllardır ha çıktı ha çıkacak şeklinde bekliyordu. Sonunda resmiyete kavuştu. Elbette ki yeni bir pazar oluşacaktır…” diye konuşmuş.
Collezione Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Akyiğit, Bakanlığın aldığı kararın çocuk ve genç ürünleri kategorisinde en az yüzde 20’lik artışa neden olacağını belirterek, “Özellikle liselerde okuyan öğrencilerin ciddi bir alışveriş alışkanlığı ortaya çıkacak…Karar tüm sektörü çok sevindirdi. Birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar olan çocuklara yönelik satış yapanlar çok daha şanslı. Onlar satışlarını katlayacak” demiş.
Koton Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Yılmaz ise “Bu yönetmeliğin çıkması gelir eşitsizliği nedeniyle bazı kesimleri rahatsız ediyor ama bizler için olumlu bir gelişme. Çocukların serbest kıyafet giyecek olması sektörü heyecanlandırdı. Satışlar muhakkak artacak.”diye konuşmuş.
Panço Yönetici Ortağı Hayri Levi, kararı duyar duymaz üretim ile ilgili yeniden planlama yaptıklarını belirterek, “Biraz erken haber almamız iyi oldu, üretim için vaktimiz var. Uygulamanın ayrıntılarına bakacağız. Çocuk giyim sektörü şu anda yaklaşık 2.5-3 milyar dolar seviyesinde. Önümüzdeki yıl sektörün 5 milyar dolara yaklaşacağını düşünüyoruz. Karar, özellikle çocuk giyim sektörünü uçuracak.”demiş.
Bu iki neden göz önüne alındığında, kılık-kıyafet düzenlemesi yapılmasının sürpriz olmadığı ortadadır. Çağdaş ve demokratik ülkelere de bakıldığında, hiçbirinde tek tip kıyafet uygulamasının olmadığı açık ve net olarak görülecektir.
Kılık-kıyafet konusunda anlaşılmayan tavır ise öğrencilere sağlanan kılık-kıyafet serbestisinin hem demokratik bir hakkın, hem toplumsal bir talebin yerine getirilmesi, hem de ekonominin canlanması anlamına geldiğini anlamayarak ya da anlamamazlıktan gelerek, cumhuriyetin kazanımları elden gidiyor, öğrenciler arasında giyim-kuşam farkı olur, zengin-fakir uçurumu ortaya çıkar diye, tek tip kıyafetin kaldırılmasına karşı çıkmaktır.
Öğrencilere kıyafet serbestisine karşı çıkarak cepheden eleştiren kimi siyasi parti ve eğitim sendikaları bu politikalarının, toplumsal yapıda olumlu karşılık bulmasını beklememelidir. Hatta bu karşı çıkma politikasının, siyasi parti ve sendikaların kendi üyeleri arasında bile karşılık bulması olanaksızdır.
Siyasi partiler ve sendikalar, öğrencilere kılık-kıyafet serbestisine olanak sağlayan bu yönetmelik değişikliğine karşı çıkmak yerine, kılık –kıyafet serbestisinin, başta öğretmenler olmak üzere, bütün kamu çalışanlarına sağlanmasını sağlamak için mücadele etmelidirler.