Yusuf Demir/memurlar.net
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ABD büyükelçisi ile görüştükten sonra FETÖ'ye karşı duruşunu değiştirdi.
Son bir aydır, üstüne basa basa, 1 milyon FETÖ mağdurundan bahsetmekte, sadece darbeye bulaşan 300- 500 askerin yargılanması, FETÖ'yle irtibatı olan diğer memurlara dokunulmaması gerektiğini belirtmektedir.
KILIÇDAROĞLU: SADECE DARBECİLERE DOKUNALIM
Kılıçdaroğlu, daha önce onlarca defa söylediği açıklamalarının bir benzerini bugün de yapmıştır.
Açıklama şu şekildedir:
"Darbecilere, darbeye karşı olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Kim bunlar... Meclis'i, askeri bombalayanlar, Ankara Emniyet Genel Müdürlüğünü bombalayan, masum insanları öldürenler... Bunlar yargılansın, kimse bir şey demiyor. Ama darbeyi önleyeceğim diye cadı avına çıkıp sokakta insanı tutuklarsanız, öğretmendi, memurdu herkesin işine, aşına müdahale ederseniz, bir mağdurlar sınıfı yaratırsanız. Bu yanlıştır." dedi.]
ASLINDA ŞUNU DİYOR
Kemal Kılıçdaroğlu özetle şunu söylüyor. Sadece darbeye iştirak eden 300-500 asker veya polisi ihraç edelim/yargılayalım. FETÖ içinde bulunmuş öğretmene, memura karışmayalım.
BU SÖYLEM ŞU ANLAMA GELİR?
- 17-25 Aralık 2013 tarihli darbe girişimiyle, Devlete savaş açan bu örgüt içinde yer alıp maaşlarından kesilen himmetlerle FETÖ'ye finansal destek olanlara karışmayalım.
- İstihbarat örgütleri gibi "kod adı" kullanıp, Bylock gibi Eagle gibi gizli haberleşme metotlarıyla iletişim kuranöğretmen ve memurlara karışmayalım.
- Tüm uyarılara rağmen, 17-25 darbesi ve Ocak 2014 MİT Tırları operasyonlarında, Devlete açık açık savaş ilan bir örgütün sendikasına mobbing olmaksızın üye olan, bankasına destek amaçlı yüklü miktarda para yatıranlara karışmayalım...
Bu ifadeler doğru bir söylem değildir. Karşımızda her türlü yalana başvuran, kutsalı bulunmayan, mesih ilan ettikleri meczup bir adamın her dediğine inanan bir topluluk bulunmaktadır. Öyle ki, örgütün içindeki bir zabıt katibi Adil Öksüz olayında olduğu gibi dosyanın içini boşaltıyorken, bir polis memuru Ergenekon operasyonlarında olduğu gibi kişilerin odalarına sahte delil koyabiliyorken, Tübitak'taki bir uzman bilişimci gelen dosyaya örgütün istediği gibi bilirkişilik yapabiliyorken, Devletin Bosna'ya atandığı memuru Devletin işini yapmak yerine örgütün işlerine koşturuyorken, bir okuldaki öğretmen ana görev olarak zeki çocukların FETÖ okullarına aktarılması bilincindeyken, atılan her memura veya öğretmene mağdur gözüyle bakmak ancak farklı bir amaç gütmekle açıklanabilir. Eğer bugün bu cerahat Devletten temizlenmezse yarın başka bir formatta yeni bir darbe ile karşılaşmamız yüksek bir ihtimaldir.
Bu ülkenin her ferdine düşen ana sorumluluk örgüte cesaret vermek değil örgütün çözülmesine katkı sağlamaktadır.
Tüm çağrılara rağmen FETÖ çözülmemekte direnmektedir.
Ankara gibi merkez bir ilde dahi örgüt abileri, itirafta bulunmayı düşünenleri ziyaret etmekte ve ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Hapishaneye giren bazı FETÖ memurları, kendini Hz. Yusuf gibi görmekte, süreci ibadet olarak değerlendirmektedir.
FETÖ çözülmediği sürece, ülkemizin geleceği her daim sallantıda olacaktır.
Evet, FETÖ operasyonları sırasında, istemediğimiz mağduriyetler oluşabiliyor. Buna karşı elimizden gelen herşeyi yapalım. Hatta kasıtlı olarak, bazı masumları listelere koyanlara getirilen yargı zırhının kaldırılmasını dahi isteyelim. Ama bu durum, tüm ihraçların yanlış olduğunu söylemini ve süreci itibarsızlaştırmayı gerektirmez.
Her birimiz sözlerimizin, açıklamalarımızın, çözülmemekte direnen örgütü cesaretlendirip cesaretlendirmediği konusunda düşünmeliyiz.
17-25'te ne yapıldığını göremeyenler, Ocak 2014 MİT tırları operasyonu sırasında ne yapıldığını göremeyenler, umarız bu kez biraz basiretli davranır.