Kanaralaşmak, bildiğim kadarı ile bir Orta Anadolu halk deyimidir. Kısaca işlevinin tersini görmek, görevinin tam tersine hareket etmek anlamlarına gelmektedir. Bu deyim özellikle çift çubuk sahibi kimseler arasında daha yaygındır. Zira köpekler için kullanılmaya başlanmış, daha sonraları insanlar için de kullanılmıştır. Nice deyim gibiHalk, içinde yaşadığı hayatın kendisine öğrettiklerinden dersler çıkarmış, bunu da özümsemiş ve hayatına geçirmiştir. Tecrübenin insana, akledene kazandırdığı nice süzülmüş deyim ve tabir bulunmaktadır ki "kanaralaşmak" da onlardan biridir.
Kısaca köpekler için söylemeye çalışırsak köpeğin görevi sürüyü kurda, çakala karşı korumak iken, köpekte bir tabiat bozulması olur ve giderek korunması gereken koyunları kendisi yemeğe başlar. Bunun anlaşılması da uzun sürer. Zira köpeğin görevi normal olarak sürüyü kurtlardan, çakallardan korumak olduğu ve genel olarak da bu görevi yapageldiği için sürüde eksilen koyunların köpeğin işi olduğu zor ve geç anlaşılır. Anlaşıldığında ise birçok koyun kaybedilmiş olur.
İnsanlar için de kanara tabiri kullanılır. Anlam itibariyle aynı bakış açısından hareketle çalışıp, kazanmak ve kazandırmak durumunda olan bir insanın, hazırı yemesi, mevcut mala zarar vermesi ve yalnız tüketici olması karşısında bu deyim kullanılır ve "Kanara sende..." diye hitap edilir bu durumdaki kimseye...
Şimdi bakınız Türkiye'de olup bitenleri düşününüz. Bir yandan kanaralaşmışlar, bir yandan bunların arasına nice heveslerle katılan yeniler... Her geçen gün bu sürüye katılan yeni....k!erin de kanaralaştığını görmüyor musunuz?
Vaktiyle yaşlı bir köylü şu hikâyeyi anlatmıştı: "Şu karşıdaki dağı görüyor musun evladım. O dağın arkasında bir köy var. O köyde Hasan Ağa derler bir ağa varmış. Artık yaşlanmış ve istemiş ki, oğulları kendisi hayatta iken işlerini çekip çevirmeyi öğrensinler. Çağırmış üç oğlunu ve demiş ki "Evlatlarım!... Bakın artık sizlerin işlerimizi elinize almanızın zamanı geldi.
Henüz ben hayatta iken tarlamızı, takkemizi davarlarımızı yönetmeyi öğrenin. Herhangi bir güçlükle karşılaştığınızda da kendiniz çözmeye çalışın. Lakin herhangi bir çare bulamamanız halinde bana gelin ve müşkilinizi anlatın, size yardımcı olayım." demiş. Başlamışlar çocuklar işle güçle uğraşmaya... Derken günün birinde sürüden koyunların eksildiğini görmüşler. Şuraya bakmışlar yok, buraya bakmışlar yok, kurt izi yok, çakal izi yok. Şu mağarada yok, bu yarda yok... Derken çözemedikleri bu durumu babalarına anlatmaya ve çözüm istemeye karar vererek babalarına gelmişler ve durumu anlatmışlar. Babaları da çocukların bahsetmediği filan mağaradan, falan yardan da sormuş lakin çocuklar oraya da, şuraya da baktık fakat hiçbir emare yok babacığım demişler.
Babaları düşünmüş, taşınmış ve demiş ki bu halde bir tek ihtimal kalıyor. O da köpeklerin, sürüyü korumakla görevli köpeklerin "kanaralaşmış" olmasıdır. Şimdi gidin ve sürüye sahip olmakla görevli ne kadar köpek var ise, hepsini bila istisna öldürün ve başka bir köyden küçük enikler (köpek yavruları) alın ve ileride işimizi görsünler demiş. Çocuklar babalarının dediklerini yapmışlar. Derken aradan geçen zaman içinde başka köyden alınan enikler de büyümüş ve kocaman kocaman koyun köpeği şimdilerde kangal diyorlar olmuşlar. Fakat yıllar önce karşılaştıkları cinsten bir olayla yeniden karşılaşmışlar. Yine sürüden koyun eksilmeye başlamış. Ara, tara bir türlü bir ize rastlayamamışlar ve son çare olarak dönüp babalarına gelerek durumu anlatmışlar. Babaları yine şu ihtimal, bu ihtimali de hatırlatarak sormuş fakat aldığı cevap "yok" olmuş. Bu defa adam oğullarına demiş ki "Bakın oğul larım!... Bir kaç yıl önce yine böyle bir olay olmuş ve bana gelmiştiniz. Ben de size köpeklerin kanaralaşması ihtimaline karşı bunların hepsini öldürün ve yeni enikler alın büyütün demiştim. O zaman dediğimi yapmış mıydınız? Ortanca ve büyük oğul "evet" derken, küçük oğul başını önüne eğerek "babacığım bir küçük enikleri gözüme baktı ve gelip ayaklarımı yaladı, kuyruğunu salladı ve ben de bu küçük enikten ne olacak dedim ve bir bu eniği öldürmedim." demiş. Babaları bunun üzerine "Bakın oğullarım, bu kanaralaşan köpeklerden, ana babalarından kanaralaşmayı az da olsa öğrenmiş ve yeni getirdiğiniz eniklere de öğretmiş ve onları da kanaralaştırmış" "Şimdi gidin ve istisnasız bütün köpekleri öldürün ki böylesi bir olayla bir daha karşılaşmayasınız." demiş. Ve hikâyeyi bitirmiş.
Evet, hayvanlarda olduğu gibi insanlarda da tabiat bozulması oluyor görüyorsunuz. Devlet görevlilerinin halleri gözlerinizin önündedir. Utanma da kalmayınca, zaten laikliğin alıp götürdüğü Allah Korkusu, Hesaba Çekilme endişesi yok edildiğinden kurtarabilirsen kurtar kendini bunların elinden... Sonunda en iyisi bile kanaralaşıyor ve koruması gereken sürünün koyunlarını bunlar yiyor. Bu da yetmiyormuş gibi aralarına alınan yenileri de kanaralaştırıyorlar ki yağma devam etsin.
(bu yazı şu siteden derlenmiştir: http://akbulutkoyu.blogcu.com/kanaralasmak/2694042