Kamuda birden fazla maaş alanların durumu yeniden değerlendirilecek
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekonomi Reform Paketi'ni 12.03.2021 tarihinde açıkladı. Pakette kamu personelini ilgilendiren hususlar da yer aldığı için bunları detaylarıyla açıklamaya çalışacağız.
Kamu görevlileri en fazla bir yönetim veya denetim kurullarında olabilecekler
Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamada; "Kamu görevlileri, kadrolarına bağlı pozisyonları dışında, en fazla bir kurumun yönetim veya denetim kurullarında görev alabileceklerdir" ifadesini görüyoruz.
Öncelikle kamu görevlileri ifadesi çok geniş bir kesimi kapsadığı için yapılacak düzenlemenin çok boyutlu ve geniş kapsamlı olacağını söyleyebiliriz.
Mevcut düzenlemelere bakıldığında, 631 sayılı KHK'de değişiklik yapılana kadar memurlar ve diğer kamu görevlileri birçok kamu kurumu ve iştiraklerinden değişik adlar altında ücret alabilmekteydi. Ancak, 631 sayılı KHK'de yapılan değişiklikle önce bu görevlerinden sadece biri için ücret ödenebilmesi sağlandı. 666 sayılı KHK ile de 15.01.2012 tarihinden itibaren de çift maaş alma daha da kısıtlandı. Yani yapılan değişiklikler sonrasında memurlar ve diğer kamu görevlilerinden, kamu kurum ve kuruluşların yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyelikleri ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev alanlara, kurum içi ve kurum dışı ayrımı yapılmaksızın bu görevlerinden sadece biri için ücret ödenebileceği hüküm altına alınmıştır.
Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamadan mevcut düzenlemelere ilave olarak ücretsiz de olsa en fazla bir kurumun yönetim veya denetim kurullarında görev alabileceğini söyleyebiliriz.
Daha önceki yazılarımızda bu konuyu gündeme getirerek 631 sayılı KHK'daki istisnalar üzerinde durmuş ve çözüm getirilmesi gerektiğini belirtmiştik. Uygulamada tereddüt edilen konulara bakıldığında düzenleme yapılmasının gerekli olduğu açıkça görülmektedir.
Özellikle yazılarımızda belediye başkanları ile birçok kamu görevlisinin 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin anılan 12'nci maddesi kapsamında olmadığını, tartışmanın da buradan çıktığını, özellikle bazı belediye başkanlarının bu konuda sınıfta kaldığını, yapılacak bir değişiklikle hem ödenecek ücretlere tavan getirilmesi hem de birden fazla yerden ücret alınmasının önüne geçilmesi gerektiğini, tavan olarak da KİT yönetim kurulu üyelerine yapılan ödemenin esas alınması gerektiğini ifade etmiştik.
Basına yansıyan birden fazla yönetim ve denetim kurulu üyeliklerinden alınan ücret rahatsızlığı da bu konuda düzenleme yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenle Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklama sonrasında konunun bütün boyutlarıyla masaya yatırılarak rahatsızlık oluşturan hususların ortadan kaldırılacağı anlaşılmakta ve ümit edilmektedir. Zira açıklamada yer alan geniş kapsamlı kamu görevlileri tabirinin de bunu gösterdiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde memur tabiri kullanılarak kapsam dar tutulabilirdi. Eğer düzenleme içerisine bir de şeffaflık eklenirse amaç tam hasıl olacaktır.
Kamu personeliyle ilgili işlemler tek merkezde toplanacak
Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamada; "Kamu personeliyle ilgili iş ve işlemlerin tek bir idare tarafından yürütülmesini sağlıyoruz" ifadesi ile personel işlemlerinde yaşanan dağınıklığın ortadan kaldırılacağı anlaşılmaktadır.
Özellikle Devlet Personel Başkanlığı'nın kapatılmasından sonra kamu personeliyle ilgili iş ve işlemlerdeki karmaşa açık bir şekilde görülmeye başlamıştır. Yapılan işler ortadan kalkmadığı sürece o işi yapan kurum kaldırılırsa haliyle de işler ortada kalacaktır. Yani DPB'nin kapatılmasının yanlışlığı açıkla görülmeye başlamıştır.
Zaten şu ana kadar ne iktidar ne de muhalefet kanadından bu kurumun kapatılmasının yerinde olduğuna ilişkin tek bir cümle duymamıştır. Memur sendikaları ittifakla bu kurumun kapatılmasının yanlışlığını açıkça ifade etmişler ve hala da etmeye devam etmektedirler. Bu nedenle bu kurumun niçin kapatıldığı net bir şekilde açıklanamamıştır. Elbette kamu kurumlarının dokunulmazlığı olmamalıdır. Gerektiğinde kamuya yük, engel veya fren olan kamu kurumları katılmalıdır. Nitekim işlevini tamamlayan birçok kamu kurumu ortadan kaldırılmıştır. Ancak, işlevselliği tartışmasız bir kurumun kapatılmasının ne kadar yanlış olduğu da ortaya çıkmıştır.
Ayrıca, bu kurumun 703 sayılı KHK ile kapatılacağının belli olduğu günden itibaren ciddi bir telaş ortaya çıkmıştır. Öyle ki personel konularında görüş verecek kurum dahi bulunamadı ve geçiş sürecinde dahi bu kurum görüş vermeye devam etti.
Yine, bu kurumun kapatılmasının yanlışlığının en büyük göstergelerinden birisi de kapatılacak bir kuruma kapatılma kararının KHK ile belli olmasından sonra dahi yürürlüğe konulan birçok mevzuatta görev verilemeye çalışılmasıdır. Demek ki kapatmasına karar verenler dahi niçin katmak istediklerini kafalarında netleştirememişlerdir.
Ancak, gelişmiş veya az gelişmiş bütün ülkelerde bu kurumun muadili kurumlar vardır ve olmaya da devam edecektir. Yaşanan süreç sonrasında personele ilişkin iş ve işlemlerin tek bir kurum tarafından yapılma zorunluluğu açıkça ortaya çıkmış ve Cumhurbaşkanı da bu hususu ifade etmiştir. Bir anda ve hiçbir analiz yapılmadan bu kurumun kapatılmasına karar verilmesinin hangi sonuçlar doğurduğu acı bir şekilde görülmüştür.
Daha önceki yazılarımızda 15-20 kişilik genel müdürlükler kurulurken üstlendiği fonksiyonun büyüklüğü düşünüldüğünde DPB'nin iş ve işlemlerinin bir genel müdürlükteki genel müdür yardımcılığı tarafından yürütülmesinin ne kadar zor olduğunu ifade etmiştik.
DPB'nin 217 sayılı KHK'de belirtilen görevleri düşünüldüğünde bu görevleri ve daha birçok görevi mevcut işini dahi zor yapan Çalışma Genel Müdürlüğü'ne yaptırmanın ne kadar zor olduğu da zaman içerisinde görülmüştür. Kaldı ki Çalışma Genel Müdürlüğü'nün faaliyet alanı ile bu DPB'nin faaliyet alanının bir araya getirilmesi oldukça zordur. Nitekim yaşanan süreçte bu husus açıkça görülmüştür.
Bu kurumların yaptığı işlerin hiç incelenmediği, bu işlerin bir arada ve tek bir genel müdürlükçe yapılamayacağının hiç düşünülmediği anlaşılmaktadır. Daha da önemlisi Çalışma ve Aile bakanlıklarının bir araya getirilmesinin ortaya çıkardığı karmaşanın dahi hiç düşünülmediği anlaşılmaktadır. Herkes biliyor ki bu işleri mevcut görevlerini dahi yapmakta zorlanan Çalışma Genel Müdürlüğü'nün yapması mümkün değildir. Sevindirici durum ise bu kurumdaki uzmanların tamamının Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na nakledilerek işlerin aynen bu bakanlıkta yürütülmesinin sağlanmasıdır.
Sonuç olarak bu kurumu daha fonksiyonel hale getirmek yerine, kapatmanın nasıl bir kaosa sebep olunduğunun farkına varıldığı görülmektedir. Gelinen noktada kamu personeline ilişkin iş ve işlemlerin tek bir kurum tarafından yapılmasının gerekli olduğu kanaatine varılmış olması da önemli bir aşama diye düşünüyoruz. Ümit ederiz ki hasar daha da büyümeden DPB benzeri bir kurum daha da güçlendirilerek bir an önce kurulur da yaşanan karmaşa sona erer. Nitekim DPB'nin de kapatılmasını düzenleyen 703 sayılı KHK ile Türkiye Adalet Akademisi de kapatılmış ancak 2 Mayıs 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yeniden açılmıştı. Demek ki bazı şeylerin yaşanan acı tecrübelerle öğrenilmesi gerekiyormuş. (Yeni Şafak)