Mustafa Gazalcı, bu dönem parlamentoda değil. Ama önceki yasama dönemlerinde eğitim adına yükselen yıldızlardan birisiydi. Eğitimdeki gelişmeleri çok yakından takip eder ve Başbakan ya da Milli Eğitim Bakanı’nın cevaplaması için TBMM Başkanlığı’na sürekli soru önergeleri verirdi. Bir anlamda, özellikle milli eğitim bakanlarının “belalısı“ konumundaydı. Parlamentoya girmeden önce de Eğit-Der Genel Başkanı olarak bu misyonunu hep sürdürdü.
Kitabında çok ciddi iddialar ve bunlara yönelik belgeler var. Kolay ve anlaşılır olması için de, önce soruyu sormuş ardından cevabını vermiş.
Zor sorular
İşte o sorulardan bazıları:
- İsteği dışında kaç yönetici ve öğretmenin yeri değişti?
- Atama yönetmeliği nasıl kaldırıldı? Nasıl yeniden düzenlendi? Arada neler oldu?
- Mahkeme kararı ile göreve dönen kişiler neden yeniden sürülüyor?
- Talim Terbiye Kurulu’ndakiler için ne kadar tazminat ödendi?
- TÜBİTAK’ta yasalar neden uygulanmıyor?
- Bir öğretmen kuradan hemen sonra Ankara’ya nasıl getirildi?
- Bakanlıkta vekâleten kaç yönetici var?
- Müfettişlerin özgürce denetimi engelleniyor mu?
- Yurtdışına sınav yapılmadan kaç kişi atandı?
- Açık öğretim lisesinde neler oluyor?
- Bakan olarak Milli Eğitim Vakfı Genel Kurulu’na niçin karıştınız?
Kim cevap verecek?
Gazalcı’nın sorularına kimin cevap vereceğinden daha önemli olanı, bugüne kadar bu konularda ne yapıldığı! Zaten kitapta da bunlar anlatılmış. İlginç, hem de çok ilginç anekdotlar var.
Ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış elbette bilemeyiz. Ama bazıları var ki, TBMM kayıtlarına geçmiş, mahkemeye intikal edip sonuçlanmış. En önemlisi de bugüne kadar cevapsız kalmış iddialar var. Kimilerine göre bu durum, suçu kabullenme, kimilerine göre de ciddiye almama. Ama en azından eğitim adına olup bitenlerin tartışılıyor olması, şefafflık açısından önemli bir gelişme.
Şimdi bu kitabı Ak Parti’yi yıpratma kampanyası gibi gösterenler çıkabilir. Ama Gazalcı’nın aynı çıkışları ANAP, DYP ve DSP iktidarları döneminde de aynı dozda yaptığını hatırlatmakta yarar görüyoruz.
Yargı kararları yok sayıldı
Kitap söz konusu iddialara yönelik olarak örnek ve belgelerle dolu. Gazalcı’nın titizliğini bilenler, her karşı çıkışa, yeni belgelerle cevap vereceğini de kesinlikle inanırlar.
Siyasi kimliği, eğitimci kimliğini gölgelediği için muhtemelen iddialarından bazıları ciddiye alınmayacaktır ya da siyasi bir söylem olarak değerlendirilecektir...
İşte kitaba yönelik söyledikleri:
“AKP döneminde devletin kilit noktalarında ve özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nda Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş bir kadrolaşma yaşandı.
Bu kadrolaşmayı gerçekleştirmek için yasalar, yönetmelikler değiştirildi; düzmece soruşturmalarla toplu kıyımlara gidildi.
Ehliyetli, kıdem sahibi yöneticiler emekliliğe zorlandı, yerlerine ‘ille de benim adamım gelsin’ denilerek alanında yetersiz kişiler atandı. Getirilmek istenen kişinin hizmet süresi uygun değilse süresiz vekâlet ve geçici görevlendirme yollarına başvuruldu.
Yargı kararlarına uyulmadı ya da uyuluyormuş gibi gösterilip aynı işlem yeniden yapıldı. Bu yüzden tazminatlar ödenerek devlet zarara uğratıldı.
AKP Döneminde Kadrolaşma Kıskacında Eğitim kitabıyla bu duruma nasıl geçildiğini, soru önergeleri ve yanıtlarından da yararlanarak örnekler anlatmaya çalıştık...”
Kızma yerine cevap verilmeli
Bizde âdettir, ortaya bir iddia atıldı mı ya da bir makale veya kitap yazıldı mı, hemen “çamur atılıyor“ deriz. Eğer söz konusu iddiaları ortaya atan bir politikacıysa, hemen siyasi bir kılıf uydururuz.
Şimdi bu konuda da hepsi yalan ya da düzmece deme yerine, söz konusu iddialara tek tek cevap vermek en doğu yaklaşım olacaktır. Eğer bir iftira ve karalama varsa, işte o zaman ters tepecektir.
Verilecek cevapları da, tıpkı Gazalcı’nın söylemleri gibi bu köşede yayımlamaya hazırız. Yeter ki bu gelişmelerden eğitim sistemimiz zarar görmesin.
Özetin özeti: Eğitim üzerine politika yapmak hem çok yakışıksız hem de çok tehlikelidir. Ama bu durum, olup bitenleri görmemezlikten gelme anlamına gelmemelidir. Tıpkı yalan ve iftiralara yer olmadığı gibi!..
Abbas GÜÇLÜ-Milliyet