Muharrem Sarıkaya, Habertürk'te "Sayımın yarattıkları" başlığıyla yayımlanan yazısında "İstanbul ve Ankara sandıklarının yeniden sayımı, tek başına oyların gerçeğini ortaya çıkarmadı. Partilere de kendi gerçeğini göstermeye aracılık etti. Nasıl ki fasulye deyince pilav, cacık, turşuyu akla getirir; oy sayımı da düşünsel ardılda var olan birçok birikimi ortaya döktü" ifadesini kullandı.
Sarıkaya şöyle devam etti:
İstanbul ve Ankara sandıklarının yeniden sayımı, tek başına oyların gerçeğini ortaya çıkarmadı.
Partilere de kendi gerçeğini göstermeye aracılık etti.
Nasıl ki fasulye deyince pilav, cacık, turşuyu akla getirir; oy sayımı da düşünsel ardılda var olan birçok birikimi ortaya döktü...
Öncelikle iktidarda olanın da güvenliğinden sorumlu olduğu sandıkta haksızlığa uğrama iddiasında bulunabileceğini gösterdi.
İktidardan devam edersek...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, parti kadroları konusunda ne denli haklı olduğunu bir daha kanıtladı...
CEVALLİYETİ TÜKETTİ
"Yerelin Sandığı" dizi yazısı için çıktığım Anadolu seçim turunda bunu birçok yerde görmüş, hatta AK Parti'nin bazı il başkanları ve tesadüf eseri sahada karşılaşıp sohbet ettiğim Genel Başkan yardımcılarından bazılarıyla da paylaşmıştım.
"İktidar rehavetinin, parti kadrolarındaki cevvaliyeti, davasına canhıraş sahiplenmedeki gayretkeşliği tükettiğini" tespit etmiştim.
Bu gözlememim, gözetmen ve parti görevlilerinin sandık başında vazifelerini layıkıyla yapmamasıyla da ispatlanmış durumda.
Pusulalara bakmamış veya hiç umursamamış; itiraz veya hata kaydını düşme gereği duymamışlar.
Ya da itirazın yapılması konusunda önceden bir öğreti verilmemiş.
AA'NIN ETKİSİ
AK Parti'nin etkin isminin ileri sürdüğüne göre birçoğu da sandık başındaki görevini erken saatte terk etmiş...
Bu sürece de Anadolu Ajansı katkı vermiş.
A.A'nın oyların yüzde 98,2'sinin sayıldığını ileri sürmesi, AK Parti Büyükşehir adayı Binali Yıldırım'a da "Biz kazandık..." açıklaması yaptırılması, "görevlilerin sandığı terk edip, okeye gitmesine" neden olmuş...
İtiraz olmayan, şerh konulmayan sandıkların yeniden sayımının YSK'nın 1984'den bu yana gelen teamüllerinin dışına çıktığı konusunu bir tarafa bırakıyorum.
Sandık başında yaşananların ortaya çıkması AK Parti'ye de önemli bir veri sundu...
Bugüne kadar sandık konusunda en başarılı olduğu mega kentte, il yönetiminin kontrol başta olmak üzere hatalarını da ortaya döktü...
CHP'YE KATTIKLARI
YSK'nın bugüne kadarki teamüllerini çiğnediği, "itirazda" bulunulmayan sandıkların da "somut gerekçe ve delil sunulmadığı halde" saydırdığı iddiasında bulunabilir.
Ama bunun da kendisine önemli bir getiri sundu...
Hatta İmamoğlu hakkında ileri sürülebilecek her türlü olumsuz algının kaldırılmasında da fırça vazifesi gördü; bir tek toz dahi bırakmadı.
Devam eden sayım ne getirir bilinmez, ama İmamoğlu hakkında kimse bundan böyle çıkıp haksız oy aldı diyemez...
VOLTRANI OLUŞTURDU
CHP açısından getirdiği bir diğer kazanç, Adalet Yürüyüşü sonrası kongre ile yok olan parti içi voltranın tekrar kurulmasına aracılık etti.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu da bundan böyle herkesin yönünü döndüğü, liderliğini sorgulama sürecini geriye bıraktığı bir pozisyona getirdi.
Bundan böyle İmamoğlu ile arasında sorun olmadığı sürece, kimse Kılıçdaroğlu'na karşı en azından bir süre liderliğe soyunma cesareti gösteremez.
Herkes rotasını çizerken bundan böyle kerterizini Genel Merkeze bakarak alır...
KADRO HANDİKABI
Şurası kesin ki Kılıçdaroğlu da bunu hak etti...
Bir yandan zor koşullar altında ittifakı oluştururken, parti içinden gelen tepkilere aldırış etmedi, aday tespitindeki haklılığını da sandıkla gösterdi.
Belediye başkan adaylarının ağırlıklı bölümünü görevdeki başkanlar arasından seçti.
Ortaya çıkabilecek acemilik, ehliyetsizlik sorununu da ortadan kaldırdı...
Beraberinde yetişmiş kadrolarını da bir üste taşıyacakları için 1989 seçimi sonrasındakine benzer krizler için de tedbiri baştan aldı.
Unutulmamalı ki 1989 sonrası İstanbul skandalı da belediyenin siyasi değil, bürokratik kadrolarından dolayı yaşanmıştı; Ergun Göknel İSKİ Genel Müdürü idi...
KILIÇDAROĞLU KATKISI
Kılıçdaroğlu sayım sürecinde de moral desteğinin oluşmasına da katkı yapmış...
CHP milletvekilleri Veli Ağababa ve Yunus Emre'den öğrendim kadarıyla Kılıçdaroğlu günün ilk ışıklarına kadar sandık başında nöbet tutan milletvekillerini arayıp teşekkür ediyormuş.
Herhangi bir ihtiyaçları olup olmadığını sorup, moral veriyormuş.
Bu da milletvekillerine motivasyon kazandırmış; birleşmişlik duygusu yükseltmiş.
Şurası kesin ki elindeki büyükşehirleri kaybetmedi, üstüne önemli belediyeleri de alarak hem kadro, hem de tabandaki moral seviyesini yükseltti.
CHP'nin de başarabileceğini sergiledi; ama şova da dönüştürmedi.
Ancak bunun hangi oranda devam edeceği de yine CHP'ye bağlı...
Çünkü belediyelerle birlikte taban beklentisi arttı; merkezi idareden iş bulma sorunu yaşayan kadroların taleplerinin yükselmesine neden oldu.
Bu da CHP'nin önümüzdeki dönemde yakaladığı ivmeyi korumasının önündeki en önemli handikap olarak duruyor.
Belki büyükşehir belediye meclislerinin Cumhur İttifakı ağırlığında olmasını bir avantaja dönüştürüp, denge denetleme görevi verirken, eleman alamamanın da gerekçesi yapabilir.
TEŞKİLAT SORUNU
CHP açısından bir diğer sorun da teşkilat yapısı...
"Yerelin Sandığı" dizi yazısı için Anadolu'nun hemen her bölgesine gittim ve CHP teşkilatının da kapısı çaldım.
Tabi ki içlerinde çok başarılı olanları var, onları tenzih ederim.
Ama öyle yerler var ki il başkanının görevinden de kendinden de haberi yok...
Bu tür yapıların, hükümet ve yerel iktidarına yarattığı ağır yük de siyasi tarihin acı olaylar sayfasında sıralı...
Özetle, tekrar sayım belki sinirleri biraz gerdi, ama bütün partilere da kendini görme olanağı sundu...