Kemal Öztürk
Başbakan Binali Yıldırım, İsrail'le anlaşma açıklamasını yaptığında hemen Gazze'deki tanıdıklarımı aradım. Bombardıman altında, ablukanın en acı günlerinde birlikte habercilik yaptığımız, Anadolu Ajansı'nın Filistinli gazetecileriydi aradıklarım. Bombalar patladığında, kendi hükümetinden, Arap dünyasından değil; Türkiye'den, Erdoğan'dan bir şey bekleyen insanları temsil ediyordu bunlar. O nedenle bunların söyledikleri, gözlemleri, analizleri önemliydi benim için.
Gazzeliler: Buruk ama müteşekkir
Bütün Gazze'nin bu anlaşmaya odaklandığını, buraya büyük umut beslediğini biliyorum. Çünkü Filistinlilerin tek umudu Türkiye'dir. En güvendikleri isim de Erdoğan'dır.
Buruk ama müteşekkir Filistinliler anlatıyor:
"Gazze halkının beklentisi büyüktü bu anlaşmadan. Arap ülkelerinin yapmadığını Türkiye bize yaptı şimdiye kadar. Bu anlaşma ile çektiğimiz sıkıntıların biteceğini bekledik. Türkiye, başından beri ablukanın ve ambargonun kalkması için çok uğraştı. Ancak olmadı. Gücü bu kadarına yetti. Allah razı olsun tüm çabalarınızdan."
Buruk bir hava var ama kötümser de değiller. Anlaşma maddelerinden özellikle elektrik santrallerinin kurulması ve su ihtiyacının karşılanması hayati önem taşıyor diyorlar:
"Elektrik tahmin ettiğinizden daha büyük sorun bizim için. Çok çektik, perişan olduk. Bu yüzden hayatını kaybedenler oldu. Bu sorun çözülürse, Gazze halkı Türkiye'ye minnettar olacaktır. Ayrıca temiz su sorunu da çok büyük. İnşallah bu da halledilecek bu anlaşmayla"
Anlaşma maddeleri Gazze'nin en önemli sorunu ablukayı kaldırmıyor, yani Gazze özgürleşmiyor. Ancak insanları hayatlarından bezdiren ve Gazze'yi ortaçağa döndüren ambargo çok esnemiş oluyor.
Elektrik, su, hastane, konut, inşaat malzemelerinin girmesi Gazze'ye biraz nefes aldıracak. 10 bin ton yardım, belki Gazze'nin tüm ihtiyaçlarını karşılamasa da, psikolojik olarak bir moral, ilerisi için de ambargonun tamamen kalkmasına etkisi olacaktır.
Global açıdan: "Ortadoğu'ya istikrar"
Netanyahu Roma'dan yaptığı eş zamanlı açıklamada, Türkiye ile dargın olmanın İsrail'i zayıflattığını söyledi. Aslına bakarsanız Türkiye'yi de zayıflattı. Yahudi diasporasının ABD ve tüm dünyadaki gücü, Türkiye'ye çok sıkıntılar yaşattı. Ekonomi, finans, medya, istihbarat, terör, diplomasi vs. Bizimle çok uğraştılar.
Sonuç itibariyle iki ülkede birbirini hırpaladı ama deviremedi. Arkasına Amerika'yı, İngiltere'yi almış İsrail'le bu kadar bilek güreştireceğimizi de kimse beklemiyordu.
Netanyahu Ortadoğu'ya bu anlaşmayla birlikte bir istikrar geleceğini söylüyor. Bunun tercümesi, İsrail'in el altından desteklediği, IŞİD, PKK, Esed, Paralel Örgüt gibi Türkiye'nin başına bela olan konularda düzelmeler olacak. Bekleyip göreceğiz.
Ne zafer, ne hezimet, reel politik adım
Bu anlaşmayı büyük bir zafer ya da büyük bir hezimet olarak sunanlar var. Kudüs meselesi, Filistin davası, Mavi Marmara saldırısı bizim en duygusal taraflarımızdan. Bu yüzden anlaşamaya karşı çıkan var bizim camiada. Onları anlamak ve konuşmak lazım.
Bunu 'hezimet' olarak görüp, ateş püskürenlerin önemli bir kısmı rol yapıyor. Paralel örgütten Gezicilere, PKK taraftarlarından radikal sola kadar hepsi bu anlaşmanın büyük fiyasko olduğunu yayıyor. Mesele bu fırsatla Erdoğan'ı biraz daha hırpalamak. Art niyetli, ülkeyi ve bölgeyi anlamayan insanlar. Geçelim.
Bu anlaşmayı, İsrail'e diz çöktürme, büyük zafer, muazzam bir şey gibi gösterenler de var. Yanılıyorlar. Onların da heyecanını ve duygusallığını idare edin işte.
Bence anlaşma ne zafer, ne de hezimettir. Reel politik sancılı bir durum bize bu anlaşmayı imzalattı. Bizim, Filistinlilerin, bölgenin kazancı var. İsrail'in de kazancı var, kaybettikleri var. Anlaşmalar böyle olur zaten. Her iki taraf da tam istediğini alamaz, asgaride buluşur. Her iki tarafın kamuoyunda hükümetlerine eleştiri, karşı tarafın kazançlı çıktığı var. Buradan iki tarafın da kazandığı ve kaybettiği şeyler olduğu buradan anlaşılır.
Güçlü Türkiye olmak zorundayız
Gücümüz yetmedi. Acı da olsa bunu itiraf etmeliyiz. İdeallerimiz, hayallerimiz, hedeflerimiz var ama bunları gerçekleştirmeye bazen gücümüz yetmiyor. Tek başımıza Gazze dramını, Filistin sorununu bitirmeye gücümüz yetmedi.
Demek ki güçlenmeliyiz. Büyük devlet olursak ancak bu anlaşmalar tam bizim istediğimiz gibi olur. Bunun için zaman ve çok çalışmaya ihtiyacımız var. Devlet yönetmek başka bir şeydir. Soğukkanlı ve gerçekçi ama en çok da güçlü Türkiye olmak zorundasınız.