Bundan üç yıl önce, bir MİT Müsteşarı hakkında iki satır okumak haber sayılıyordu.
116
Bir hafta içinde Washington Times, Wall Street Journal ve en son Washington Post'ta Fidan aleyhinde saldırganlık dozu gittikçe artan makaleler yayımlandı. Bundan üç yıl önce, bir MİT Müsteşarı hakkında iki satır okumanın haber sayılacağı günlerle bugün arasındaki fark, MİT'in gelmiş olduğu noktayı ve bu noktanın uluslararası bazı koalisyonlar açısından ne kadar rahatsız edici olduğunu gözler önüne seriyor.
216
Wall Street Journal'da, 'Türkiye'nin istihbarat şefi Suriye'de kendi yolunu çizdi' başlığıyla yayınlanan haber, Fidan'ın Suriye politikasındaki etkinliğini ele alıyor. Araya birkaç güzel cümle serpiştirilmiş olsa da, makale, özellikle ABD'nin Esed rejimine askerî müdahaleden geri adım atmasına mukabil, Türkiye'nin de Suriye politikasında değişime gitmesine yönelik bir baskı işareti olarak okunabilir. Fidan'ın direk hedefe oturtulmasıysa, şahıslar üzerinden operasyonel mesaj vermenin bir örneği olarak görülebilir.
316
Dün de, Türkiye kamuoyunca 'one minute' hadisesinde, Başbakan Erdoğan'ın ısrarla sözünü kesmeye çalışmasıyla hatırlanan David Ignatius, Washington Post'da bir makale yayımladı. Uluslararası bir gazetede çıkmamış olsa ciddiye alınması zor bir yazıydı bu. Zira 'bilgili kaynaklar'a dayandırılan bir haber, 'şöyle söyleniyor' şeklinde bir dedikodu metni söz konusuydu.
Bir tane doğrulatılabilen kaynak ismi geçmezken, yazı MİT'in İran istihbaratına, İsrail'e çalışan 10 İranlı ajanı ele verdiği iddiasını gerçek olarak sunuyordu. Ayrıca Suriye'de Esed karşıtı politikanın mimarlarından olan Fidan'ın, nasıl oluyorsa aynı zamanda Esed'in bir numaralı destekçisi olan İran'ın tarafında olduğuna inanmamızı bekliyordu.
416
Şayet MİT Müsteşarı Fidan, eskiden olduğu gibi MİT'i CIA-MOSSAD ve Alman istihbaratlarının cirit attığı bir kurum olarak muhafaza etseydi, uluslararası bazı odakların nüfuzuna açık olsaydı, 'işbirliği'ne yanaşsaydı bu itibarsızlaştırma kampanyalarına maruz kalmayacaktı.
516
Peki bu yazıların muhatabı olan Hakan Fidan kimdir, hayat öyküsü nedir?
Gazeteci Ferhat Ünlü, Sabah Gazetesindeki yazısında MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı şu şekilde anlatıyor.
Hakan Fidan 1968 yılında Ankara'da dünyaya geldi. Denizli'de bir yerel gazete, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Sır küpüm" dediği başarılı bir üst bürokratla hemşeriliğin kente karizma sağlayacağını düşündüğünden olsa gerek, "Hakan Fidan hemşerimizdir. Öğretmen olan babası Devlet Fidan, 1972-75 arasında Gazi İlköğretim Okulu Müdürüydü" diye yazdı. Bu bilginin yanlış olduğunu, Fidan'ın aslen Denizlili olmadığını söylemekle yetinelim ve bir özel bilgi verelim:
616
Hakan Fidan, Ankara'nın Ulus semtinde şair Mehmet Âkif Ersoy'un, İstiklal Marşı'nı yazdığı mekân olan Taceddin Dergahı'na yakın bir evde büyüdü. Dergah, şimdilerde Mehmet Âkif Ersoy Müzesi olarak anılıyor. Metnin başlığında "Yeni devletin sır küpü" olarak nitelendirdiğimiz Hakan Fidan'ın Türkiye Cumhuriyeti devletinin marşının yazıldığı evin yakınlarında büyümüş olması manidar.
716
MİT Müsteşarı'nın, yine Ankara'da geçen ilkokul, ortaokul ve lise yıllarından sonraki yaşam öyküsü ise kısaca şöyle: Hakan Fidan 1986 yılında, henüz 18 yaşında iken astsubay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) girdi. Dış Politika ve İstihbarat'la ilgili yüksek lisans tezini yazdığı 1999 senesinde halen orduda görev yapıyordu. İstihbarat meseleleriyle bilimsel olarak o dönemde ilgilendiği düşünüldüğünde bugün, ilgi ve uzmanlık alanına uygun bir kariyere ulaştığı daha iyi anlaşılır.
Astsubaylıktan gelme bir eski ordu mensubunun, askerin geçmişteki ağırlığından ötürü generaller tarafından yönetilmiş MİT'in başına getirilmesinin sınıfsal bir anlamı da var.
816
Fidan, lisans eğitimini University of Maryland University College'da yönetim ve siyaset bilimi eğitimi alarak yaptı. TSK'da iken Almanya'daki NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu Karargahı'nda bulundu. Türkiye'yi 11 yıldır yöneten AK Parti'nin kurulduğu sene TSK'daki görevinden ayrıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra Avustralya'nın Ankara Büyükelçiliği'nde siyasi ve ekonomik danışman olarak görev yaptı.
916
Doktorasını yine Bilkent Üniversitesi'nde "Bilgi Çağında Diplomasi: Enformasyon Teknolojilerinin Uluslararası Antlaşmaların Doğrulanmasında Rolü" başlıklı tezi vererek yaptı.
Hakan Fidan, Viyana'da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nda, Cenevre'de Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Enstitüsü'nde ve Londra'da Verification Technologies Research Center'da akademik çalışmalar yürüttü.
1016
AK Parti iktidarının birinci senesinde, 2003 yılında Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi'nin (TİKA) başına getirildi. TİKA, bilindiği üzere pek çok ülkede görev yapan ve dış politika konusunda önem arz eden bir kurum. TİKA'nın özellikle Balkanlar, Afrika ve Orta Asya ülkelerindeki faaliyetleri önemli. Fidan döneminde TİKA, Afrika ülkeleri başta olmak üzere, temsilciliğinin bulunduğu her ülkede yararlı çalışmalar yürüttü.
Böylelikle Fidan'ın TİKA Başkanlığı döneminde Türkiye, OECD nezdinde "donör" (yardım veren ülke) sıfatını kazandı.
1116
Hakan Fidan, hem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın takdirini kazanmış bir bürokrat. 2007'de Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevine getirilen Fidan, 2008'de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine atandı. Yine aynı yıl Uluslararası Ahmet Yesevi Üniversitesi mütevelli heyeti üyesi oldu.
1216
Mossad'ın hedefindeki müsteşar
Fidan, 17 Nisan 2009'da MİT Müsteşar Yardımcılığı'na atandı. Bir yıl sonra da selefi Emre Taner'in, yaş haddinden emekli olmasının ardından MİT Müsteşarı oldu. 42 yaşında MİT'in başına geçen Fidan, Teşkilat tarihinde en genç yaşta müsteşar olan isim.
1316
Fidan'ın döneminde MİT, "yeni devletin merkezi sinir sistemi"ni temsil ediyor. Onun zamanında Türkiye'nin Echelon'u olarak bilinen GES Komutanlığı, MİT Elektronik ve Teknik İstihbarat Başkanlığı'na bağlandı.
1416
MİT'İ NASIL YÖNETECEĞİNİ YILLAR ÖNCE YAZDI
Hakan Fidan'ın, MİT'i şimdilerde nasıl yönettiğini ve gelecekte de nasıl yönetmek istediğini anlamak için yıllar önce yazdığı yüksek lisans tezine bakmak yeterli. Bu teze göre Türk istihbarat sistemi, parlamenter İngiliz sistemiyle totaliter Sovyet sisteminin bir bileşimi. Yeni sistemde Türkiye, ABD ve İngiliz modeline biraz daha yaklaşacak. Ancak Türkiye'de dış güvenliğin her zaman bir iç boyutu da olduğu için şimdilik iç ve dış istihbarat iki ayrı teşkilat tarafından değil, MİT bünyesindeki ayrı birimler tarafından yürütülüyor.
1516
Tezin temel argümanlarından biri başarılı bir dış politika için güçlü istihbaratın zaruri olduğu, ki bu da itirazsız kabul görecek bir argüman. Fidan, tezinde "İyi istihbarat, her zaman iyi dış politikayı garanti etmez, ama kötü istihbarat yanlış politika doğurur" diyor.
Fidan, tezinin giriş bölümünde Soğuk Savaş'ın hüküm sürdüğü yıllarda Türkiye'nin dış politika konseptini "Soğuk Savaş döneminde Türkiye, dahili gelişmelere odaklanıyordu ve bu yüzden dış istihbarat toplama ihtiyacı duymadı. Bunun yerine NATO müttefiklerinden gelen istihbarata bağımlı kaldı" şeklinde iki cümleyle özetliyor;
1616
Fidan'ın tezine göre, aktif dış politika izlemeye başlayan bir Türkiye'nin daha etkin bir haber alma ağına sahip olması gerekecekti -ki bu öngörü- tezin 1999 senesinde yazıldığı hesaba katılırsa çok değil, birkaç yıl sonrasından itibaren gerçekleşmeye başladı. Tezde istihbarat sistemini kurarken rejimin yapısının büyük önem taşıdığına dikkat çekiliyor ve Türkiye'nin rejiminin "parlamenter demokrasi" olduğu düşünülürse Batı ülkelerinin istihbarat mantalitesine yakın bir anlayışın Türkiye'de de yerleştirilmesi gerektiği belirtiliyor. Buradan, sözgelimi totaliter eski Sovyet istihbarat modeli ya da yabancı ülkelerde suikastlar gerçekleştiren İsrail'in Mossad'ı tarzı bir yapılanmanın Türkiye'ye uymayacağını çıkarmak mümkün. Bununla birlikte Fidan, eski Türk istihbarat yapılanmasını İngiliz ve Sovyet sistemlerinin bir karışımı olarak nitelendiriyor. Tezin sonuç ve öneriler bölümünde de Hakan Fidan, Türkiye'nin güçlü bir dış istihbarat yapılanmasına ihtiyaç duyduğunu anlatıyor.