İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı (İLKSAN), 1943 yılında İlkokul öğretmenlerinin yardımlaşma sandığı olarak kuruldu. Kanun gereği, sınıf öğretmenleri, memurlar, şefler, şube müdürleri, ilçe millî eğitim müdürleri, müfettişler, il millî eğitim müdür ve müdür yardımcıları İLKSAN’a üye oluyorlar.
78 yıllık mazisi olan İLKSAN hiçbir zaman kâr veya başarısıyla gündem olmadı. Bilenler bilir eskiden elbise, ayakkabı vb. giyim eşyaları satan mağazaları vardı. Fakat en başından beri işletme mantığından uzak, vizyonsuz yönetimler yüzünden bu mağazalar büyümek yerine kapandı.
Şu an emlak değeri olmayan arsaları, yarım kalmış inşaatları, kime hizmet ettiği belli olmayan otelleri var. En son çıkan bir habere göre bir oteli de satılığa çıkarılmış. Yatırım yapıp üreten değil, istihdam yapıp büyüten değil, satın alıp gelişen değil, satıp savuşturan bir hâl var. Benzer amaçlarla kurulmuş başka sandıklar yatırım yapıp, kâr açıklarken İLKSAN sıkıştığı yerde satışa çıkıyor.
1993 yılında kayyıma devredildiği günler bile oldu. İLKSAN yüzünden bir Cumhurbaşkanının “Verdimse ben verdim” sözü dillere pelesenk oldu. Mezkûr söz İLKSAN’da yaşanan bir skandal üzerine söylenmişti. Hikâyenin büyük bir kısmı usulsüzlük, yolsuzluk, başarısızlık, arpalık gibi rencide edici vakalarla şekillendi. Yöneticilerin kusurlarının ve başarısızlıklarının bedelini ise hep üyeler ödedi. Mevcut yönetim, 1996 yılında İLKSAN’ı kayyımdan devraldı ve tam 25 yıldır zihni bir tutulma hâliyle yönetiliyor ya da yönetildiği zannediliyor. Hâlbuki ülkede siyaset dönüştü, toplum değişti, ekonomi gelişti fakat İLKSAN’ın makûs talihi değişmedi. İLKSAN üyeleri açısından 3 Nisan’da gerçekleştirilecek seçimler bu makûs talihin değişmesi için milat olabilecek bir öneme sahip. Biz üyeler geçmişle hesaplaşmalı, iyi bir muhasebe yaptıktan sonra irademizi ortaya koyup Sandığımıza sahip çıkmalıyız.
İLKSAN’ı tüm üyelerin hak sahibi olduğu bir kurum olarak göremeyen ideolojik saplantısı nedeniyle kendi sendikasının çiftliği sananlar, işi tamamen sendikal rekabete dökerek işin içinden sıyrılmak istiyorlar. İLKSAN’ın üyeleri sendikalar değildir, eğitim çalışanlarıdır. Bu nedenle seçimlerde yönetime talip olacak olanlar -ister sendika üyesi olsun isterse hiçbir sendikaya üye olmasın- inisiyatif alacak olan eğitimcilerdir. Bu seçime ideolojik bir hüviyet kazandırmaya çalışanlar kendi sahip olmadıkları ehliyet ve liyakat kıstasını gözden kaçırmak isteyenlerdir. Burada biz üyelere düşen, geçmişin başarısızlığını dikkate alarak Sandığa yeni bir vizyon kazandıracak eğitimcilere bir şans vermektir. Bu kamplaştırma kurnazlığı/hastalığı yıllardır birilerinin işini kolaylaştırmış, İLKSAN üyelerine ise hep kaybettirmiştir.
Bu bağlamda, diğer bir konu da birilerinin iddia ettiği gibi, bu seçim İLKSAN için kapatma değil yaşatma seçimidir. Mahkeme kararları, İLKSAN’ın kanun ile kurulduğunu ancak kanunla kapatılacağını ortaya koymuştur. Devlet iradesi olmadığı sürece bir kapatma söz konusu bile olamaz. Bu gerçek artık bize şunu söylüyor: “Borç kamburundan dolayı kapatılamıyorsa, kamburlarından kurtarmak için yaşatılması ve iyi yönetilmesi gerekiyor.” O zaman biz üyelere düşen, yalancıların baktığı fallara inanmanın değil, ileriye doğru bakıp güzel rüyalar görmenin, ideal ve iddia sahibi olmanın vaktidir.
Son tablolara göre Sandığın nakit para, taşınır ve taşınmaz gelirlerinin toplamı 1,9 milyar TL’dir. Yaklaşık 50 bin üyenin emekliliği de gelmiş bulunmaktadır. Emeklilik hakkını elde etmiş üyeler bugün emekliye ayrılacak olsa, Sandık mali olarak bunun altından kalkabilecek durumda mıdır? Kaldı ki kırk yıl aidat ödeyen üyesine 40 bin TL ancak ödeyebilmektedir. Basit birkaç soru bile Sandıktaki hazin tabloyu ortaya koymaktadır. Normalde olması gereken, tüm üyeler bugün emekli olacak olsa bile Sandık hepsinin giderini karşılayacak mali güce erişmiş olmalıdır. Üyelerine kârlı seçenekler sunmak bir yana en doğal beklentilerini bile karşılamakta zorlanan bir Sandığın başarısından nasıl söz edilebilir?
Bugünkü hâliyle İLKSAN, kötü yönetimi ve mevcut borçlarıyla devletin ve üyelerinin sırtında bir yüktür. Çünkü Sandığın bugünkü mal varlığı, üyelerinin emeklilik ikramiyelerini bile karşılayacak durumda değildir. Bu mali açığın bedelini bugün üye ödemektedir, kapatılması hâlinde de devlet ödeyecektir.
Bu aşamadan sonra bize düşen, İLKSAN’ı borçlarıyla omuzlarda bir ‘yük’ olmaktan kurtarıp kazandırdıklarıyla hepimiz için bir ‘güç’ hâline dönüştürmektir.
Mehmet Sezer
Eğitim-Bir-Sen Adana 1 No’lu Şube Başkanı