22 Şubat 2011
Atama bekleyen yüz binlerce öğretmen perişan durumda. Ama devlet onları kadroya atayacağına, taşeronluk yapıp ucuz işgücü çalıştırıyor. Böyle bir politika olabilir mi? Olmaması gerekir. Bunu savunanların başında da iktidar mensupları geliyordu. Ama hâlâ değişen bir şey yok. Hem de seçime rağmen. Muhalefet onlara sahip çıkarsa, iktidar belki o zaman çözüm üretir.
İşte o öğretmenlerin haleti ruhiyeleri:
Sokağa çıkamıyoruz
“Atanamayan yüz binlerce mağdur öğretmenden sadece biriyim.
Resim öğretmeniyim. Üniversiteden 2004’te mezun oldum. Ve hâlâ atanamadım.
Yıllar önce öğretmen ihtiyacının çok olduğu dönemde, herhangi bir bölüm mezunu (ziraat, makine, su ürünleri...) herkes öğretmen olarak atandı.
O insanlardan bazılarını, yakinen tanıyorum. Ben boşta gezerken, o insanların öğretmenlik yapması canımı çok yakıyor.
2001’de şaka gibi KPSS geldi. Bu devlet, üniversitelerinde verdiği eğitime güvenmiyor mu ki bu sınavı çıkarttı? Dedim.
Kaldı ki ben resim öğretmeniyim. KPSS’de branşımla alakalı tek soru bile yok. Hadi sil baştan, tekrar dershanelere mahkûm olduk.
Güya okuduk. Güya artık ayaklarımızın üstünde durucağız. Nerdeeee!
Hâlâ ailem bana harçlık veriyor. Dershaneye gönderiyor. İçten içe de acıyor halime, halimize...
Peki ya ben? Gençliğimin en güzel yıllarını mesleğimde verimli çalışarak geçireceğime, aklımda tek bir şey var, o da hepimiz için kâbus olan KPSS. Onunla yatıp, onunla kalkıyorum. Çok mutsuzum. Hatta psikolojim bozuk desem yeridir. Kendimi hiçbir işe yaramayan, ezik, devletinin dahi bir kenara attığı (sesimizi duyurmaya çalıştığımız bütün çabalarımız görmezden geliniyor. 21 arkadaşımız intihar etti. Yapılan eylemler hiçbir şekilde basına yansıtılmadı) yalnız, geleceğini göremeyen, bu nedenle de geleceğe dair plan yapamayan, karanlık bir gençlik kitlesi gün geçtikçe büyüyor ülkemizde.
10 yıl içerisinde devlet yılda 2 kez atama yaptı ve her bir atamada sadece 100-150 resim öğretmeni atadı. Bazen de 50 kişi. Yani Türkiye’de resim öğretmeni ataması yılda taş çatlasın 300 kişi ile sınırlandırıldı ve 10 yıldır bu böyle.
Kabaca bir hesap yaparsak, 50 üniversitede resim bölümü var diyelim, her üniversitenin yılda 100 kişi mezun etme kapasitesi var. Yani yılda 5 bin resim öğretmeni mezun oluyor ve işsizler ordusuna katılıyor.
Devlet sanata karşı mı?
Şimdi ben devletin sanata karşı olduğunu düşünmekte haksız mıyım?
Diyeceksiniz ki okullarda hiç mi resim öğretmeni yok? Var.
Mesela koca bir ilçede sadece 1 kadrolu resim öğretmeni, bazı ilçelerde hiç olmadığını biliyorum.
Eee kim giriyor resim derslerine o zaman? Tabii ki ders ücretli öğretmenler.
Bizim tabirimizle ücretli köleler (ücretli öğretmenler sadece okulun açık olduğu aylarda çalışır, yazın işsizdir. Kadrolu öğretmenin yarısı kadar ancak maaş alır ve sigortası sadece çalıştığı sürece yatırılır. Bir sonraki yıl için iş garantisi yoktur. Alınan maaş da yol parasına veya ev kirasına gider.)
Hani çocuklarımızı tek tip yetiştiriyoruz, hep sınava yönelik eğitiyoruz, günümüz gençliği test çözüp, tost yiyen, bir gençlik diyenler, neredesiniz!
Öğrencilere, sınava yönelik dersler arasında nefes aldıran, duygu ve düşüncelerini ifade etmelerini sağlayan, sosyal yönleriyle de hayata tutunan, yaratıcılığı geliştiren resim, müzik, beden eğitimi derslerine verilen önem nerede?
Resim, müzik ve beden eğitimi dersleri, okulda çocuğun var olan yeteneğini keşfedip, onu geliştirmesini sağlayan, kısaca onu hayata bağlayan kritik derslerdir. (Ama hani nerede? Ders sayılarımız bile çok azaltıldı. Haftada 1 saat. Neye yetecekse.)
İşte halimiz böyle...
Daha birçok bölüm bu durumda. Atanamayan mağdur öğretmenlerin sesi olmanızı, ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik pozisyonlarının kaldırılması için, az alım olan bölümlerde kontenjan sayısının artırılması için, şubat ya da martta en az 30 bin alım yapılması için, (Her yıl ekim ayında ve şubat ayında atama yapılırdı. Ama şimdi bakanlık bu yıl tek atama yapacağını belirtiyor) eğitim sistemine acilen bir çözüm getirilmesi gerektiğini yetkililere duyurmak için bütün arkadaşlarım adına bize yardımcı olmanızı istiyorum...”
Özetin özeti: Öğretmenliği de pişmanlık mesleği haline getirdik ya helal olsun bize!..
Abbas GÜÇLÜ_Milliyet