ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Çankaya Köşkü'nde, Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Toplantıda öncelikle, devam eden Zeytin Dalı Harekatı'nda bugüne kadar katedilen aşamanın ele alındığını ifade eden Bozdağ, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) gösterdiği kahramanlık ve başarının takdirle karşılandığını belirtti.
Zeytin Dalı Harekatı'nda ve terörle mücadelede şehit olanlara Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifa dileyen Bozdağ, "Zeytin Dalı Harekatı'nın başladığı 20 Ocak'tan bu yana toplam 41 kahraman Mehmetçik'imiz şehit olmuş, 200 Mehmetçik'imiz yaralanmıştır. Teröristler tarafından Afrin bölgesinden ülkemize gerçekleştirilen saldırılarda 7 sivil vatandaşımız hayatını kaybederek şehit oldu, 125 vatandaşımız da yaralandı. Sivil şehitlerimize de Allah'tan rahmet diliyoruz. Harekat kapsamında bugüne kadar, saat 13.00 itibarıyla PKK/KCK/PYD/YPG ve DEAŞ terör örgütü mensubu 2 bin 795 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Harekatın son üç gününde etkisiz hale getirilen terörist sayısı 361 olmuştur. Harekat ile bugüne kadar 112'si köy, 30'u kritik nokta olmak üzere toplam 142 bölge kontrol altına alınmıştır." diye konuştu.
Bozdağ, kontrol altına alınan yerleşim yerleri arasında Bülbül, Racu, Deyr Salvvan, Şeyh Hadid ve Badinli beldelerinin bulunduğunu söyledi.
Bugüne kadar harekat alanında 702 kilometrekarenin kontrol altına alındığını anlatan Bozdağ, "Harekatın toplam alanının bin 920 kilometrekare olduğu değerlendirildiğinde neredeyse harekat bölgesinin yarıya yakını TSK'nin kontrolü altına geçmiştir. Son 3 gün içinde icra edilen operasyonlar sonucunda Racu-Afrin ve Cinderis-Afrin karayolları da kontrol altına alınmıştır. Harekat başarıyla yürütülmektedir. Bütün hedefler gerçekleştirilinceye kadar harekat devam edecektir." ifadelerini kullandı.
İstismarın Önlenmesi Eylem Planı
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ'ın, İstismarın Önlenmesi Acil Eylem Planı adı altında çocukların istismarının önlenmesine dönük çalışmalar hakkında Bakanlar Kurulu'nu bilgilendirdiğini vurgulayan Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti:
"Konu, Bakanlar Kurulu'nda enine boyuna müzakere edilmiştir. Kurul, komisyona bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Bu tavsiyeler çerçevesinde çalışma son şeklini alacak ve en kısa sürede çalışmanın detayları paylaşılacaktır. Ben çalışmayla ilgili bazı ana başlıkları kamuoyu ile paylaşmakta fayda görüyorum. Bu çalışma kapsamında cezalar artırılmaktadır, caydırıcılık yükseltilmektedir. Önleyici ve koruyucu tedbirler güçlendirilmekte, geliştirilmekte ve yaygınlaştırılmaktadır. Halk arasında 'hadım' olarak bilinen konu yasal dayanağa kavuşturulmaktadır. Suçluların cezalarının infazından sonraki süreçte de takibi zorunlu hale getirilmektedir. Adres bilgileri, güvenlik birimlerinde olacak, oradaki mülki erkan da bu kişileri bilecek, bunlar hayatları boyunca kontrol altında olacaklardır. Risk araştırmaları yapılacak ve bu araştırmalar her yıl tekrar edilecek ve risk haritaları çıkarılacaktır. Kamuda ve özel sektörde bu suçlarla yargılanan ve ceza alan kişiler hangi kurumdaysa oraya bildirilmektedir ama özel sektörde bu tam anlamıyla işlememektedir. Bu suçlara karışanlar yargılama süreci başladığı andan itibaren özel sektörde çalıştığı kuruma da bilgilendirme yapılacaktır. Eğitici, öğretici, yol gösterici faaliyetlere daha fazla ağırlık verilecektir."
DEAŞ terör örgütüyle mücadele
ABD'de yapılan bazı açıklamalarda "DEAŞ'a odaklanalım" vurgusunun çok sık yapıldığını belirten Bozdağ, Türkiye'nin Suriye ve Irak'tan sonra DEAŞ terör örgütünün saldırılarından en fazla zarar gören üçüncü ülke olduğuna dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:
"Bugüne kadar DEAŞ terör örgütü ülkemizde 20 terör saldırısı gerçekleştirmiştir. Bu terör saldırılarında 310 kişi hayatını kaybetmiş, 967 kişi de yaralanmıştır. Türkiye, DEAŞ terör örgütüyle en etkin mücadele eden tek ülkedir. Rakamlar bunu gösteriyor, Türkiye'nin yaptıkları bunu gösteriyor. Fırat Kalkanı Harekatı sırasında Türkiye 3 bin civarında DEAŞ'lı teröristti etkisiz hale getirmiştir. Başika kampına dönük DEAŞ terör örgütünün yapmaya çalıştığı saldırılar sırasında da yaklaşık bin civarında DEAŞ'lı terörist etkisiz hale getirilmiştir. Ayrıca hem güvenlik güçlerimizin hem de yargının bu terör örgütüne karşı yürüttüğü faaliyetler vardır. 2011 ile 2018 yılları arasında Türkiye'de 12 bin 538 DEAŞ'lı terörist gözaltına alınmıştır. Bunların 5 bin 654'ü yabancı terörist savaşçıdır. Yine 2011 ile 2018 yılları arasında Türkiye'de 4 bin 43 DEAŞ'lı terörist tutuklanmıştır. Bunun da bin 858'i yabancı terörist savaşçılardır."
"DEAŞ'a da odaklanalım, PKK, KCK, PYD, YPG'ye de odaklanalım"
Türkiye'nin başka ülkelerden gelip terör örgütü DEAŞ'a katılmak isteyen yabancıları engelleme hususunda da büyük görevler ifa ettiğinin altını çizen Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"148 ülkeden 61 bin 158 teröriste Türkiye'ye giriş yasağı koymuştur. 100 ülkeden 6 bin 151 terörist ise Türkiye'ye girdiği halde Türk güvenlik birimleri tarafından yakalanmış ve sınır dışı edilmiştir. Türkiye, DEAŞ terör örgütüyle, PKK terör örgütüyle, YPG, PYD, KCK terör örgütleriyle nasıl mücadele ediyorsa aynı samimiyetle ve aynı kararlılıkla mücadele etmeye devam edecektir. Terör örgütlerinin bazılarını koruma, kollama, bazılarını fazla görme ya da görmeme gibi bir yaklaşımı Türkiye doğru bulmamaktadır. 'DEAŞ'a odaklanmayalım' diyen bir Türk yetkili yoktur. Biz diyoruz ki DEAŞ'a da odaklanalım, PKK, KCK, PYD, YPG'ye de odaklanalım. Bunların hepsini birlikte tepeleyelim, birlikte yok edelim istiyoruz ama maalesef başka şeyleri söyleyen ABD'dir, ABD'li yetkililerdir."
Türkiye sınırını geçen Yunanistan askerleri
Bozdağ, Türkiye sınırını geçen iki Yunan askeriyle ilgili bir soru üzerine, "İki askerin Türkiye'de tutuklanması hususu bir takas konusu değildir. Ne Yunanistan hükümeti Türkiye'den bir takas talebinde, ne de Türk hükümeti Yunanistan'dan bir takas talebinden bulunmuştur. Böyle bir şey yoktur." ifadesini kullandı.
Söz konusu iki askerin askeri yasak bölgelere girme ve askeri casusluk suçlarından adli soruşturmaya tabi tutulduğunu belirten Bekir Bozdağ, "İlgili savcılığın talebi üzerine sulh ceza hakimliği askeri yasak bölgelere suçundan tutuklanmalarına karar vermiştir. Bunları Türkiye'nin takas konusu yapması söz konusu değildir. Darbeci askerlerin Türkiye'ye iade edilmesi Türkiye'nin haklı olduğu bir konudur. Bunların Türk yargısının huzuruna çıkartılması Yunanistan ile Türkiye arasındaki ikili anlaşmalar ile Yunanistan ile Türkiye'nin taraf olduğu çok taraflı anlaşmalar çerçevesinde Yunanistan'ın gereğini yapmakla yükümlü olduğu mükellefiyetler vardır. İkisi ayrı şeydir. Bunların biz Yunanistan tarafından yerine getirilmediğini düşünüyoruz ve yerine getirilmesini, aramızdaki hukuka uyulmasının doğru olduğuna inanıyoruz. Bunların takas konusu yapılması Türkiye'nin darbecilerin adil yargılanması için Türkiye'ye iadesi konusundaki talebini hafifletir ve bu talebin değerini azaltır diye düşünüyoruz." diye konuştu.
"Tek bir sivilin bırakın ölmesini burnu dahi kanamamıştır"
Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısının, Afrin'de sivillere yönelik saldırılarla ilgili bazı raporlar aldıkları yönündeki açıklamalarını da değerlendiren Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şunları kaydetti:
"Silahlı Kuvvetlerimiz ve güvenlik birimlerimiz terörle mücadelede bu hassasiyete azami derece dikkat etmektedir. Zeytin Dalı Harekatının başladığı günden bugüne kadar tek bir sivilin bırakın ölmesini burnu dahi kanamamıştır. Ancak PKK, KCK, PYD, YPG terör örgütleri ve bu terör örgütlerine destek veren çevreler Türk Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığından tutun da pek çok yalan ve iftirayı gerçek gibi Türkiye ve dünya kamuoyuna iletmeye devam etmektedir. Bu yetkilinin ifade ettiği hususta, kendilerine gelen raporları iletenlerin de terör kaynakları olduğunu ve onların ilettiği belgeleri alanların oraya onların ilettiğini biz biliyoruz. O yüzden bu kaynaklar güvenir kaynaklar kesinlikle değildir. Böyle bilgilerle Türkiye'yi kimse suçlamamalıdır. Biz kara propagandalarla değil gerçeklerle hareket etmenin doğru olduğuna inanıyoruz. Türkiye, sivilleri terör örgütlerinden korumak için bu harekatı sürdürmektedir. Asıl sivillere zarar veren bu terör örgütleridir."
"Mağduriyetten sonra atılacak adım ayrı, mağdur olmayı önleyecek adım daha ayrı"
Bir muhabirin, "cinsel istismara yönelik önleyici tedbirlerin alınması, zina konusundaki çalışmaların nasıl ilerlediği, meslek odalarının başındaki 'Türk' ifadesinin çıkarılmasına dair hazırlıklara" yönelik soruları üzerine Bozdağ, meslek odalarıyla ilgili konunun Bakanlar Kurulu'nun gündeminde olmadığını bildirdi.
Çocukların istismarı konusunda Bakanlar Kurulu'nda detaylı bir değerlendirme yaptıklarını belirten Bozdağ, şunları söyledi:
"Sayın Bakanımız çok detaylı bir sunum yaptı. Bütün bakanlarımız da sunumdan sonra katkıda bulundu. Cezaların caydırıcılığı, suçların işlenmesini önlemede büyük bir etkiye sahip. Bunda hepimiz hemfikiriz ancak ceza bildiğiniz gibi suçun işlenmesinden sonra devreye giriyor. Bir çocuğumuz mağdur hale geliyor. Çok kötü sonuçlarla karşılaşıyor. Ondan sonra devreye giren bir mekanizma. O cezanın verilmiş olması, infazı, o mağduriyeti ortadan kaldırmıyor. O yıkımı yok etmiyor. O nedenle hükümet olarak cezaları artırarak caydırıcılığı yükseltirken, öte yandan da suça muhatap olmadan, suça sürüklenmeden önce, bu tür suçları işleme eğilimi olanların tuzağına düşmeden önce onları koruyucu ve bu tür suçları önleyici, tedbirlerin üzerinde durmamız son derece önemlidir. Mağduriyetten sonra atılacak adım ayrı, mağdur olmayı önleyecek adım daha ayrıdır. O nedenle hükümetimiz bu adımları birbirinden ayırmaktadır."
Bozdağ, bu konuda, ailelere, medyaya, sivil toplum örgütleri ile Milli Eğitim Bakanlığına, Diyanet İşleri Başkanlığına, gazetelere, üniversitelere ve toplumun bütün kesimlerine büyük görev düştüğünü, bu alanda büyük bir seferberlik yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Risk haritası çıkarılacak
"Eğitici, öğretici, yol gösterici çalışmaların okulda öğretmenlerimiz başta olmak üzere, öğrencilerimize ve bütün alana yayılması, Diyanetin kendi imkanlarıyla bu konuda farkındalığı, bilinci, şuurlanmayı artırıcı çalışmalar yapması, Aile ve Sosyal Politikalar ile Gençlik ve Spor Bakanlığımızın, diğer ilgili kurumlarımızın ve üniversitelerimizin tamamının bir seferberlik bilinciyle hareket etmesi son derece önemli." diye konuşan Bozdağ, bu konuda çok kapsamlı bir adım atılacağını ve risk haritasının çıkarılacağının altını çizdi. Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Risk haritası bir takım çalışma yöntemleriyle çıkarılacak. Her yıl biz bunu yapacağız. Nerede risk var, oralar tespit edilerek, özel çalışmalar gerektiğinde yapılacaktır. Pek çok konuda tedbir alınacaktır. Bu tür eğilimi olan kişilerin bazı mesleklerde çalışması tamamen yasaklanacaktır. Bazı mesleklere girecek kişilerle ilgili psikoteknik bazı incelemeler yapılacak. O incelemelerden geçenlerin o mesleklere kabulü yapılacak. Bunun gibi pek çok tedbir var ama bu tedbirlerin hepsini son halini almadan paylaşırsak yanlış olur."
Bozdağ, bu konuda hükümetin çocukları korumak için yeni adımlar atmakta kararlı olduğunu, çalışmanın en kısa sürede biteceğini, cinsel istismar suçunu işlemiş olanların, çocukların bulunduğu yerlerde ikametinin ve oralara yaklaşmalarının da yasaklanacağı bildirdi.
Müslüm'ün iadesine yönelik girişimler
Terör örgütü eski PYD/PKK eş başkanı Salih Müslüm'ün Türkiye'ye iadesine yönelik talebinin olup olmadığına yönelik soruya karşılık Bozdağ, Müslüm'ün Çekya'da Türkiye'nin talebi üzerine yakalanması, gözaltına alınması, yargı önüne çıkarılması ve serbest bırakılması sürecini yakından takip ettiklerini anlattı. Bozdağ, "Çekya hükümeti, Türkiye ile Çekya arasındaki anlaşmalara ve Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi'ne aykırı davrandı ve orada terör örgütüne destek anlamına gelecek bir karar çıktı. Biz karara dair düşüncelerimizi daha önce ifade ettik." şeklinde konuştu.
Salih Müslüm'ün Almanya'ya gideceğine dair bilgilerin ulaşmasından sonra Adalet Bakanlığının mahkemelerden gelen geçici tutuklama ve Türkiye'ye iade taleplerinin Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla Almanya makamlarına cuma günü itibarıyla iletildiğini bildiren Bozdağ, şunları kaydetti:
"Biz Türkiye olarak Salih Müslüm'ün bir terörist olduğunu, Türkiye'de işlenmiş bazı terör suçlarının faili olarak arandığını kendilerine ilettik. Bu konuda Alman yetkililerin tedbir alması ve aramızdaki hukuku uygulaması gerekiyordu ancak maalesef uygulamadılar. Zira bugüne kadar PKK terör örgütü ile ilgili Alman makamları sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız tarafından önlerine binlerce dosya konulduğu halde, bunlara ilişkin maalesef gözle görülür bir ilerleme bugüne kadar kaydedemedik. PKK, PYD, YPG ve Türkiye'nin aleyhine faaliyette bulunan FETÖ, DHKP-C gibi terör örgütleri Almanya'da çok büyük bir rahatlıkla faaliyette bulunmakta, para toplamakta, toplantı ve gösteri yapmakta, terörist devşirmektedirler, Türkiye'nin aleyhine her tür çalışmayı yapmaktadırlar. Bunu Türkiye'nin kabul etmesi mümkün değildir. Biz bu konuda Almanya'nın, Türkiye'ye karşı takındığı ikircikli tavrı her defasında dile getirmeye ve dürüst ve samimi davranmaya davet etmeye devam edeceğiz."
"CHP kendi başarısızlığına bahane arıyor"
Sandık kurulunda her partinin bir üyesinin, her partinin müşahidinin olduğunu dile getiren Bozdağ, vatandaş oy kullanmaya geldiğinde, parti temsilcilerinin vatandaşın kimlik bilgilerini ve imzaları beraber kontrol ettiğini hatırlattı.
Bozdağ, oy pusulasının sayımı ve dökümünde partilerin her şeyi beraber yaptığını, her sandıktaki sonucun siyasi partilerin genel merkezlerine bir link üzerinden YSK tarafından verildiğini, bütün partilerin bir sandıkta anlaşmadan oradaki kamu görevlisinin hile yapma imkanı olmadığını vurguladı.
Herkesin kendi partisinin hukukunu korumak için orada olduğuna dikkati çeken Bozdağ, şu değerlendirmelerde bulundu:
"O yüzden Türkiye'de kim 'Sandıkta hile yapılıyor.' diyorsa bilin ki kaybetmiş, kaybetmesine bahane arıyor. Şimdiden ana muhalefet partisi 2019 seçimlerindeki kaybına bahane arayışı içerisindedir. Geçmişte de her seçim öncesi seçim güvenliğine ilişkin yine ana muhalefetin öncülük ettiği bazı STK'lar çalışmalar yapıyorlardı. Çok net söylüyorum, ana amacı başarısızlıklarına kılıf bulmak, suçu seçim kuruluna atmak, suçu hileye, hurdaya atmak. Türkiye'de hilenin, hurdanın olmadığı yer seçimdir. Gerçekten seçim dünyaya örnek bir şekilde yapılıyor. Yüksek Seçim Kurulu bu anlamda Türkiye'nin güven müesseselerinden birisidir. Ben onları kutluyorum. İnşallah 2019 seçimlerini de başarıyla yürütürler."
Muhabir: Mümin Altaş-Özcan Yıldırım-Yasemin Kalyoncuoğlu-Duygu Yener