Hiç bir zaman 'Ya sev ya terk et' demedim

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin grup toplantısında yaptığı konuşmada, bugüne kadar hiç bir zaman 'Ya sev ya terket' demediğini bunun patentinin MHP'ye ait olduğunu söyledi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Tayyip Erdoğan, bugüne kadar hiçbir yerde 'ya sev ya terk et' ifadesi kullanmamıştır. Bunun patenti MHP'ye aittir, AK Parti'ye ait değildir. Tayyip Erdoğan'a da ait değildir. Ben bu ifadenin karşısında olan biriyim'' dedi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, son grup toplantısından bugüne kadar doğuda, batıda bir çok ili ziyaret etme fırsatı bulduğunu belirtti. Erdoğan, Diyarbakır, Kırıkkale, Ankara, İstanbul, Elazığ, Tunceli, Kahramanmaraş, Van, Hakkari ve Erzurum'da toplu açılışlar yaptığını, bu illerde partisinin ağırlıklı olarak merkez ilçe kongrelerine katıldığını anlattı.

Erdoğan, ''Ankara ve İstanbul'u dışarıda tutarsanız, tüm bu bölgelere partimiz kurulduğu günden bu yana defalarca gittim. Hamdolsun, ülkemde gitmediğim vilayet yok. En az gittiğim vilayete, 4 kez gittim, Genel Başkan ve Başbakan olarak. Her gittiğimde de eli boş gitmedim. Toplu açılışlar gerçekleştirmek, yerel yönetimin, merkezi idarenin, hayırseverlerin, özel sektörün yaptırdığı tesis ve hizmetleri topluca açmak üzere gittim'' diye konuştu.

Gittiği her ilde vatandaşların çok büyük teveccühünü ve coşkusunu gördüğünü, meydanları dolduran kalabalığın sevgiyle, muhabbetle yüreklerini açtıklarını, duygularını paylaştıklarını, kendilerini heyecanla bağırlarına bastıklarını bizzat müşahede ettiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Dikkat ediniz bu, siyasi tarihimizde öyle her partiye nasip olmuş bir durum değil. Bir Başbakanın 6 yıl içinde şehirleri 4-5 kez ziyaret etmesi, coşkuyla, sevgiyle, heyecanla karşılanması, siyasi tarihimde alışılmış bir manzara değil. üstelik terör örgütü ve onun yandaşlarının tüm kışkırtmalarına, tahriklerine, tehditlerine rağmen milletimiz akın akın meydanları doldurmuş ve uzun dönemler hizmete susadığını, bu susuzluğun da AK Parti iktidarıyla giderildiğini haykırmıştır. Keşke bütün bu illerimizdeki, Van'daki, Hakkari'deki, Erzurum'daki o kitleyi görebilseydiniz. O muhabbete, şefkate, heyecana, coşkuya şahit olabilseydiniz. Keşke orada çocukların gözündeki o parıltıyı, o umudu hissedebilseydiniz. İnanın her şeye değer. Biz bu ülkeye, bu millete asla hayal kırıklığı yaşatmadık, yaşatmayacağız. Milletimizin emanetine asla hor davranmadık, hor davranmayacağız. Çocuklarımızın gözündeki o parıltıyı, o umudu köreltmedik, hiçbir şart altında da bunu köreltmeyeceğiz, söndürmeyeceğiz. Buna da müsaade etmeyeceğiz. Buna tenezzül edenlere de fırsat vermeyeceğiz. 6 yıl boyunca bu duygu, hissiyat ve anlayışla önemli mesafeler katettik. Bundan sonra da terazimizin mizanı, bir dirhem dahi şaşmayacak.''

-''HAKKARİ, BENİM İÇİN ÇOK ÖNEM İFADE EDİYOR''-

Erdoğan, Hakkari'nin kendisi için çok önem ifade ettiğini belirterek, ''Niye?'' diye sordu. ''Terör örgütü ve onun yandaşı olanlar... Bunun altını çiziyorum. Çıkıp da sağda, solda, toplantılarda, sağolsun bazılarının da destekleriyle yaptıkları açıklamalar hakikati ifade etmiyor'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Tayyip Erdoğan, bugüne kadar hiçbir yerde 'ya sev ya terk et' ifadesi kullanmamıştır. Bunun patenti MHP'ye aittir, AK Parti'ye ait değildir. Tayyip Erdoğan'a da ait değildir. Ben bu ifadenin karşısında olan biriyim. Benim dediğim nedir? Hemen bunu, televizyonlarla görüşür ederler, oralardan bunun açılımını yaparlar, ne söylediğim orada daha yakından dinlerler ve görürler.

Benim söylediğim nedir? Benim söylediğim şu; Biz bu ülkede Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Boşnağı ile biriz, beraberiz. Hiçbir etnik unsur, bir diğer etnik unsura üstünlük mücadelesi vermemelidir, veremez. Bizim bir üst kimliğimiz var. Bu üst kimlik de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Biz yola çıkarken bir şey söyledik. Tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet dedik. Buna karşı olanlar var mı? Kimse, 'Hayır, tek millet değil' veya 'tek bayrak kabul etmiyoruz', bunu diyebilir mi? Bunu beğenmiyorsa, o zaman buyursun beğendiği yere gitsin. Dediğim budur. ''

-''SEN TÜRK BAYRAĞIYLA TUR ATABİLİYOR MUSUN?''-

Sözleri alkışlarla kesilen Erdoğan, kendisini bu sözlerinden dolayı eleştirenler olabileceğine işaret ederek, şunları kaydetti:

''Beni bundan dolayı eleştirenler olabilir. Bu, benim düşüncem kardeşim, ben böyle düşünüyorum ve bunun de arkasındayım. Niye arkasındayım? Çünkü 70 milyonu bölmeye kimsenin gücü yetmez, böldürtmeyeceğiz. Bu konuda, benim Kürt kökenli vatandaşlarımı istismar etmeye kullanan, bilsinler ki onlar da bir yanlışın içindeler. Çünkü benim Kürt kökenli vatandaşlarım, onların propagandalarına bugüne kadar alet olsaydı, o bölgenin birinci partisi onlar olurdu, biz olmazdık. Biz olduk oranın birinci partisi. Bu gerçek ortada... Bir başka gerçek daha var. 'Sen tek bayrak mı diyorsun' arkadaş, 'sen etnik ayrımcılık mı istemiyorsun', o zaman buyur gel.

Geçende de söyledim. ABD'de Obama var. Tebrik ediyor, kutluyoruz. Tamam güzel. Ama ABD'de yıllarca siyah-beyaz mücadelesi oldu. Öyle mi? Zencilere karşı büyük ayrımcılık yapıldı. Ama bir olimpiyat müsabakasına katıldıkları zaman, olimpiyat rekorlarıyla birincilikleri aldıkları zaman, orada kalkıp da zafer turunu atarken, onlar gururla Amerika bayrağını omuzlarına alıp turu öyle attılar. Sen atabiliyor musun Türk bayrağıyla bu turları? Mesele burada. Biz buraları dolaşırken bunları anlatıyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz. Eğer şu anda Parlamento çatısı altında olanlar, kalkıp da bunu söyleyebiliyorsa, bunu konuşabiliyorsa, zaten mesele kalmayacak. Büyük ölçüde meseleler halledilmiş olacak. Ama bunu söyleyemiyorlar. Niye? Yürek, yürek... Mesele burada. Sıkıntı başka. Ee, kusura bakmayın da... Ne benim milletim inanıyorum ki sandıkta buna müsaade eder ne de biz bu sözleri söylemekten geri kalırız.''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iktidara geldikten sadece 2 sene sonra Türkiye'yi, AB'ye tam üyelik müzakerelerine başlama noktasına getirdiklerini ifade ederek, ''Hükümet,Anamuhalefete rağmen, yavru muhalefete rağmen, bazen bunların yandaşlarına rağmen kararlı bir şekilde bu yola devam ediyor'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, 14 Ağustos 2001 tarihinde AK Partiyi kurduklarını, çok kısa bir süre içinde de 3 Kasım 2002 seçimlerine girdiklerini hatırlatarak, ''Milletimizin tercihine, teveccühüne mazhar olduk'' diye konuştu. 18 Kasım 2002 tarihinin kendileri için yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:

''Bununla birlikte iktidar sürecimiz başladı. Şu günlerde, Türkiye için çok çok büyük anlam ifade eden, ülkemiz ve milletimiz için adeta bir dönüm noktası olan bu tarihler, bir yıldönümü olarak siyasi tarihin sayfalarına kayıt olarak düşüldü.

Şunu, ülkem adına, milletim adına, AK Parti iktidarı ve teşkilatları adına büyük bir gururla dile getirmek istiyorum; Bu 6 yıl milletimizin makus talihinin değiştiği, Türkiye'nin ilerlediği, kalkındığı, daha önce hiç tecrübe etmediği başarıları elde ettiği, ülke içinde, ülke dışında çok farklı konuma yükseldiği bir süreç olmuştur. Her zaman ifade ettim; Türkiye'nin AK Parti iktidarıyla girdiği bu süreç, bizzat Türkiye'nin başarısıdır. Bizzat milletimizin, sizlerin başarısıdır. Türkiye'nin elde ettiği, bu sevindirici, umut dolu seviyeler, bizzat sizlerin, siz değerli arkadaşlarımın milletimizle el ele başarısıdır.

Bu vesileyle başta aziz milletimiz olmak üzere, AK Parti iktidarına gönül verenlere, emek sarfedenlere, teşkilatımızın her kademedeki mensuplarına, özellikle siz milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Güvenlerinden, ahde vefalarından, muhabbetlerinden ve hayır dualarından dolayı aziz milletime, burada sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkür ediyorum. Bundan sonraki süreçte de Allah yar ve yardımcımız olsun. Yolumuz, yolunuz ak ve aydınlık olsun.''

-''YILDÖNÜMLERİ MUHASEBE YAPMA VESİLESİ''-

Erdoğan, yıldönümlerinin kendileri için bir muhasebe, değerlendirme yapma vesilesi olduğunu anlatarak, kendilerine yönelik tüm eleştirileri dinlediklerini ve dikkate aldıklarını söyledi. Eleştiriden hiç bir zaman gocunmadıklarını ifade eden Erdoğan, özellikle yapıcı, seviyeli, hakaret içermeyen eleştirileri not ettiklerini ve bu noktalarda kendilerini test etmeyi hiç ihmal etmediklerini kaydetti. ''Yıkıcı, seviyesiz ve hakaretimsi eleştiriler'' karşısında da nezaket kuralları dairesinde, demokratik üslup içerisinde ve tamamen hukuk çerçevesinde gereken cevapları verdiklerini ifade etti.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Zaman oldu, o zaman da dedik ki; 'yasal haklarımız neyse, bu yasal haklarımızı kullanırız.' O zaman da işi yasal sürecine bıraktık ve yasalar içerisinde bunlar yürüdü. Çünkü, gerilimin tarafında olma niyetinde değildik. Onun için de 'bu ülke bir hukuk devleti olduğuna göre, biz bunları hukuki süreç içinde sürdürelim' dedik ve böyle sürdürdük.

Eski siyasi anlayışların tersine biz her zaman aynaya baktık. 'Ne olduk değil, ne olacağız' dedik. Her zaman milletimizin aynasına ehemniyet verdik ve o aynada nasıl göründüğümüzü nazarı dikkatimizden hiç çıkarmadık. 'Hesap vereceğimiz tek mercii demokrasilerde millettir' dedik. Nitekim 28 Mart 2004 yerel seçimleri ve 22 Temmuz 2007 Genel seçimleri öncesinde de milletimize hesabımızı gayet açık, gayet şeffaf bir şekilde verdik. Bütün sorunları çözdüğümüz iddiasında asla olmadık. Enkaz edebiyatı yapmadığımız gibi, popülizm yaparak, pembe tablolar çizerek, ulaşılamayacak hedefler göstererek halkımızı yanlış bilgilendirme yoluna da asla tevessül etmedik.''

-TÜRKİYE'NİN SORUNLARI-

Türkiye'nin sorunlarının kendi iktidarlarından önce on yıllardır ihmal edildiğini, ertelendiğini, ötelendiğini, çözüm için hiç bir çaba sarf edilmediğini ve artık sorunların kronik hale geldiğini anlatan Erdoğan, ''Türkiye, on yıllar boyunca kendi kabuğundan sıyrılamamış, modern dünyaya paralel bir değişimi, dönüşümü gerçekleştirememiştir'' dedi.

AK Parti iktidarının, Türkiye'nin kendi kabuğundan sıyrılması için, ayakları üzerinde durabilmesi için, atılım yapabilmesi için, modern dünyaya ayak uydurabilmesi için gerekli zemini inşa ettiğini kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye, bugün bu zemin üzerinde kararlılıkla ilerlemektedir. Bakınız; iktidara geldik sadece 2 sene sonra Türkiye'yi AB'ye tam üyelik müzakarelerine başlama noktasına getirdik. Burası çok önemli... 1959 yılından beri Türkiye'nin adeta hayali olan bu hedef, 3 Ekim 2005 tarihinde müzakerelerin resmen başlamasıyla somut bir hal almıştır. Bir müzakere başlığını açtık ve kapattık. 7 Başlıkta müzakere başlığı açıldı. Hemen 'Hükümet heyecanını kaybetti, Hükümet kararlığını yitirdi, rehavete düştü, şuydu buydu....' gibi dedikodular sürekli toplumun içinde pompalanmaya başlandı. Sürekli bu yaygınlaştırılmaya başlandı. Hayır. Hükümet kararlı bir şekilde yoluna devam ediyor. Anamuhalefete rağmen, yavru muhalefete rağmen, bazen bunların yandaşlarına rağmen kararlı bir şekilde bu yola devam ediyor.

Önümüze çıkarılan engellere ve süreci yavaşlatma girişimlerine rağmen biz, belirlediğimiz takvim çerçevesinde reformlarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Zamanlama itibarıyla hiç zorunlu olmadığımız halde 4 Maastricht kriterinden 2'sini karşılar duruma geldik. Demokratikleşme, insan hak ve özgürlükleri, çevre, konut, bilim, araştırma, konut, sağlık gibi hemen her alanda köklü reformlar gerçekleştirdik. Ülke olarak, hedefimiz her alanda standartlarımızı yükseltmek ve halkımızı çok daha ileri bir yaşam standardına kavuşturmaktır. Bundan, hangi şart altında olursa olsun vazgeçmemiz mümkün değil. Söz konusu olamaz.''

-MUHALEFETE ELEŞTİRİ-

Türkiye'nin yerinin, hedeflerinin, ideallerinin belli olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, bunları gerçekleştirmek için gerekli kadro, siyasi irade ve gerekli kararlılığın mevcut olduğunu vurguladı.

''Bugün ulaştığımız noktadan geriye dönüş olmayacaktır. Kazanımlarımız asla heba edilmeyecektir, bundan da asla taviz verilmeyecektir'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bugüne kadar ortaya koyduğumuz başarılar, ufuk sahibi, vizyon sahibi, arkasına düşüp gidilecek bir hayal sahibi olmanın sonucudur. Biz, Türkiye için hayaller kurduk. Bu hayallerin peşine düştük ve hamd olsun tüm bu hayallerimizi ve hedeflerimizi de gerçeğe dönüştürdük.

Hayalleri olmayanlar, geçmişi anlamayamazlar, bugünü algılamayamazlar, geleceğe dönük de ortaya hiçbir şey koyamazlar. İşte, Ankara'da sadece çözümsüzlük üretmek, moral bozmak, karamsarlık estirmek üzerine kurgulanmış siyasi anlayışların eksiği budur. Dikkat edin, hiç bir sorun karşısında, Türkiye'nin hiçbir meselesi karşısında... Şöyle başımızı iki elimizin arasına alalım düşünelim; şu anamuhalefetin de yavru muhalefetin de muhalefet yanında diğerlerinin de Allah aşkına, ortaya koydukları somut bir öneri var mı? 'Şunu yaparsanız, burada çözüm vardır' dedikleri bir öneri var mı? Ayakları yere basan, sadra şifa (gönül kandırıcı, gönül alıcı) olacak hiç bir projelerini bugüne kadar gördünüz mü? Düşünün. Bu ülke sizin değil mi? Bu millet hepimizin değil mi? Varsa bir önerin açıkla. 'Ey Hükümet, şunu yap, bak bu sıkıntıyı nasıl atlatırsın gör' de. Duydunuz mu böyle bir şey? Arkadaşlar, yok. Böyle bir dertleri de yok. Türkiye'nin tamamına konuşacak sözleri, 780 bin kilometre karenin tümüne,70 milyonun tümüne hitap edecek kelimeleri bile yok.''
zaman

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

KAMU PERSONELİ Haberleri