Her şeyi ile farklı bir öğretim yılı

Yeni bir öğretim yılına daha girdik. Bakanından öğrencisine, öğretmeninden velisine herkese hayırlı olsun.

Yeni bir öğretim yılına daha girdik. Bakanından öğrencisine, öğretmeninden velisine herkese hayırlı olsun.
Milyonlarca öğrenci, ilk kez okullu oldu. Yeni okullarıyla tanıştı.
Kimi anaokuluna, kimi ilköğretime kimi de liseye başladı.
Üniversiteler de tek tek açılıyor.
Ama bir de kayıtzede öğrenciler var. Onlar hâlâ okulsuz!
Son dakikaya kadar beklediler, sıra kendilerine geldi ama kayıt yaptıramadılar.
Çünkü bazı okullarda kayıtlar devam ederken onların okullarında kayıtlar sona erdi...
Yeni öğretim yılında, bakan da dahil her şey farklı olsun beklentisi vardı.
Bakan ve  yasalar değişti, bürokratlar da değişiyor ama sanki başka da değişen bir şey yok gibi. Oysa çok şeyler değişti, değişmeye de devam ediyor. Sadece biraz sabırlı olmak gerekiyor, hepsi o kadar.

Değerlendirmeler hep uçlarda
Yeni öğretim yılıyla ilgili hemen her yerden kutlama ya da eleştiri mesajları yağıyor. İktidara yakın isimlere göre her şey güllük gülistanlık. Türkiye eğitimde çağ atladı. Öğrenciler de, öğretmenler de çok mutlu...
Olaya farklı pencereden bakanlar ise veryansın ediyor. Yaşadıkları sorunların ötesinde sanki doğru giden hiçbir şey yokmuş gibi hemen her konuda verip veriştiriyorlar. Eğitim sendikalarının durumu da onlardan farklı değil. Ya göğe çıkartıyorlar ya da yerin dibine batırıyorlar. Ortası yok!..
Oysa eğitimin temel kuralı, duygularını değil aklını öne çıkartan, bilimi referans alıp ona göre hareket eden objektif nesiller yetiştirmek değil mi?
Peki biz yetişkinler, bir uçtan ötekine giden, bu tavır ve davranışlarımızla mı onlara örnek olacağız!..

Adam gibi adam yetiştirelim
Herkesin kafasında farklı bir eğitim modeli olabilir. Ama devletlerin böyle bir lüksü yok. Nasıl bir insan modeli yetiştirmek istiyorlarsa, bunu anayasalarına koyarlar ve ona göre hareket ederler. Bizde de durum farklı değil. Anayasamızda da, Temel Eğitim Yasası’nda nasıl bir insan istediğimiz çok net  bir şekilde tarif ediliyor. Son dönemde, bu konuda da tartışmalar var. Muhtemelen yeni anayasa hazırlanırken de fazlasıyla olacak...
Rahmetli Avni Akyol, Milli Eğitim Bakanı olduğunda, her fırsatta, adam gibi adam yetiştireceklerini söylerdi. Önce insan ve sevgi sözcüklerini, sadece duvarlara değil, kafalara da kazımaya çalışırdı. Başarılı da oldu. Onun döneminde öğretmenler de, veli ve öğrenciler de sanki daha mutluydu. Sendikalar da bu kadar şakşakçı ya da bu kadar acımasız değildi.
Kadrolar gibi kafalar da değişmeli
MEB’deki yapılanma A’dan Z’ye değişiyor. Değişmeliydi de. Zaten buna karşı çıkan da yok. Merak edilen, gidenlerin yerine kimlerin geleceği ve nasıl bir yapı kurulacağı.
En büyük temennimiz çok daha donanımlı bürokratların ve çok daha güçlü bir yapının gelmesi. Ama tereddütler var.

Neden?
Çünkü YÖK, ÖSYM ve üniversiteler için de çok ciddi eleştiriler yapılıyordu. Ama sonra, yasaları, yönetmelikleri, başkanları ve  neredeyse kapıcılar bile değişti?
Peki, dünden bugüne fark eden ne oldu?
İlk 500’e giremeyen üniversitelerimiz ilk 100’e mi girdi?
Eskiye göre daha iyi mühendis, yargıç, öğretmen, doktor mu yetişiyor ya da bilimsel etkinliklerde bir patlama mı oldu?
Ama bugüne kadar olmaması, bundan sonra olmayacak anlamına da gelmemeli.
Bu yüzden, MEB’de yaşanan bu reforma, daha ortada hiçbir şey yokken önyargı ile yaklaşmamak gerekir.
İşte bu yüzden Bakan Dinçer’i biraz izlemek gerekir.
Kısa sürede çok cesur adımlar attı. Şimdi aynı kararlılığı doğru kadro oluşturma konusunda da gösterir ve onlara çalışacakları özgür bir ortam sağlarsa, şu an acımasızca eleştiri yapanlar, işte o zaman pişmanlık duyabilirler.

Önce karşılıklı güven
Bakan Dinçer kendisini yeniden yapılanmaya o kadar çok kaptırdı ki, öğrenci, öğretmen ve velilerin güncel sıkıntılarını sanki göz ardı ediyor izlenimi veriyor. Bu yüzden, eğer eğitimde büyük reformlar gerçekleştirmek istiyorsa, öncelikle gönlünü alacağı ve güvenini kazanacağı kesim, öğretmen, veli ve öğrenciler olmalıdır.
Sessiz kalarak ya da sorunları öteleyerek, güven kazanılmaz, güven erozyonu olur.
Anadolu liseleri kontenjanlarının neden devam ettirilmediğini, bu yıl neden yeni bir öğretmen ataması yapılamayacağını, özür grubu atamalarının neden gelecek yaza ertelendiğini, öğretmenlerin yaz tatilleri kadar, akşam ve hafta sonu çabalarını da dikkate aldığını onlara hissettirmelidir.
Özetin özeti: Eğitimde başarı, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğine yatırımdır, buna kim karşı çıkabilir ki!

 Abbas GÜÇLÜ-Milliyet

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri