GAZİANTEP’te düzenlenen konferansta konuşan Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç, Cumhuriyet kurulduğundan beri yargının işgal altında olduğunu söyledi.
Haşim Kılıç, yargının 2010 yılından önce başka, 2010 yılından sonra başka güçlerin işgali altına girdiğini iddia etti. Kılıç, “Cumhuriyet kurulduğundan beri rejim krizi ile boğuşuyoruz. Her gün bir rejim değiştiriyoruz, Her gün bir rejim kuruyoruz. Böyle mi olmalıydı? Bence değil, aslında toplumların normal tabii bir takım sorunları vardır. Çünkü ebadını toplumlara baktığınız zaman çevre sorunu sorununu konuşuyor. sağlık sorununu konuşuyor ve buna benzer daha üst düzey ile sorunları ile meşgul iken biz hala sorunumuzu halledemedik her gün rejimlerle uğraşıyoruz ve rejimin geleceği ile ilgili kaygılarla düşüncelerle büyük reflekslerle hayatımızı geçirmeye çalışıyoruz." dedi.
"SİYASİ HEDEFLER İÇİN YARGI SOPA OLARAK KULLANILIYOR"
Açıklamalarının devamında Haşim Kılıç şu ifadeleri kullandı:
"Cumhuriyetin kurulduğu bugünden ve bugün de dahil, şu saat itibariyle söylüyorum, yargı işgal altındadır. Yargının işgal altında kalmasının tek şey işte o siyasi hedefleri gerçekleştirmek üzere yargının bir sopa olarak kullanılmasıdır. Yargı sopa olarak kullanılıyor polis sopa olarak kullanılıyor Şimdi bir de çok şükür maliye çıktı. Maliye sopası ile karşı karşıyayız. Siyasi rakiplerimizi bu sopalarla sopalayıp yok etmenin yollarını arıyoruz. Bir hukuk devletinde Bunlar konuşulur mu, bir hukuk devletinde bunları mı yaşamamız lazım”
"MAALESEF KURTULAMADIK"
Yargının 2010 yılında el değiştirdiğini savunan Kılıç, “Bence 2010 yılında Türkiye’nin makas değiştiği bir yıldır. Türkiye 2010 yılında çok ciddi bir makas değiştirmiştir ve o da 2010 yılında yapılan anayasa değişikliğidir bu anayasa değişikliği ile Aslında ülkemizde işte biraz önce söylediğimiz, bu oluşmuş olan hala ortadan kaldıracak birtakım çözümler önerilmişti. Özellikle askeri vesayetin ortadan kaldırılması, yargı vesayetine ortadan kaldırılması bunları Eğer çözebilseydik, biz bugün çok daha farklı noktalarda olacaktık. Ve bu amaçla Bunlar getirildi. Biz şunu dedik, 2010 da yapılan bu Anayasa değişikliğinde yargının yeni şekli yargının bağımsızlık günü olarak nitelendirilmiştir. Ama maalesef kurtulamadık. Daha önce bir başkasının işgalinde olan yargı, 2010 yılında bir başkasının işgaline girdi. Biz bu işgallerle bir yere varamayız. Eğer bu yargıyı tarafsız bağımsız gerçekten hakemlik yapabilecek bir noktaya getirebilirsek ayağa kalkabiliriz. Yargının ayağa kalkmadığı bir yerde hiç bir şey olmaz. Bugün yargı Türkiye, yargıdan düşmüştür. Yere kalkacağı yer ise, yine yargıdır. Bu yargının adam edilmesi lazım, bu yargının Daha doğrusu bağımsız ve tarafsız bir yargı haline getirilmesi lazımdır” şeklinde konuştu.
“YARGIDAKİ SEÇİMLERİN ORTADAN KALKMASI GEREKİYOR”
Yargının siyasallaşmaktan kurtulması için yargıdaki seçimlerin kaldırılması gerektiğinin altını çizen Kılıç, “Avrupa ülkelerinde nasıl bir yargı varsa Türkiye’de de aynı yargının olması lazım. Hakimler Savcılar Kurulu 7 tane arkadaş seçiliyor. Bu 7 arkadaş başkalarını seçiyor. O, onu seçiyor, bu bunu seçiyor ve bir kısır döngü içerisinde ekip hiç değişmiyor. Hep aynı düşüncenin aynı dünyanın insanları görev alıyor. Bu böyle olmayacak denildi ve İtalya’nın sistemine çok daha bizim için uygun olacağını düşünerek hakimler savcılar Kurulu’nun bu şekilde oluşturalım denildi. Aşağıdaki hakimlerimize yani kürsü hakimliği yapan kardeşlerimize seçim yaptırmak suretiyle koruluğun büyük bir bölümü zannederim 10 kişiye kadar mevcuttur. Sakinleri tarafından seçilmek suretiyle yeni bir Hakimler Savcılar Kurulu oluşturuldu. Ama öyle bir kurul oluştu ki bir grubun teslim aldığı işgal ettiği bir HSYK oluştu. Arkasından biz tam tersi bir uygulama olacak diye beklerken bu sefer rengi değişik bir yeni vesayete karşı karşıya kaldık. Dolayısıyla biz bunu beceremedik ve benim geldiğim nokta itibariyle söylüyorum, eğer bugün yargının gerçekten ideolojik bir yargı değil, işgal edilmiş bir yargı değil, hakem bir yargı ile istiyorsak, bunun bir tek yolu vardır. Bu yargıdaki seçimlerin tamamının kaldırılması bu yargıyı siyasallaştıran bu yargıyı bu hale getiren bu hakimleri siyasal partilerin ve mensuplarının arkasında koşturan bu seçimler olmuştur” ifadelerini kullandı.
“YARGIDA MAHALLE ZİHNİYETİNDEN KURTULMALIYIZ”
Kılıç, “İsterseniz siz bunu kullanabilirsiniz kötüye de kullanabilirsiniz iyiye de kullanabilirsiniz şimdi bizim sorunlarımız bu alanda çıkıyor yargıda da bu alanda çıkıyor. Yasamada da, yürütmede de bu alanda çıkıyor. Yasamada kanun çıkarırken çoğunluktaki arkadaşlarımız kendi mahallesinin insanlarının işine nasıl iyi gelir. nasıl iyi bir kanun çıkarırım bunun peşinde. Yürütmedeki arkadaş da, bunu uygularken kendi mahallemde ki insanı nasıl mutlu ederim. Bunu nasıl uygularım, on beşinde yargı mensubu daha bu subjektif alanı kullanırken, yine o da benim mahallemin insanı ederim, ben bunu nasıl yorumlarım derdi içerisindedir. Herkes kendi Mahallesinin sorunlarını bir başkasına anlatmaya çalışır. Oysa devletini çevresindeki insanların Mahallesi olmaz. Onların bir tane mahallesi vardır. O da Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarıdır” diye konuştu.
internethaber.com